on sekiz - "find the sinner"

4.2K 430 309
                                    

Bir sıralama yapmam gerekiyordu. Önce kimi sorgulamalıydım?

Jungkook'un itaat bağını kırmamla ilgili tek kelime etmeden hışımla gitmesi bana güçlü olduğumu bir kez daha hatırlatmıştı. Güçlüydüm ve işe yarayabilirdim.

Taehyung'a gitmeli miydim? Bilmiyordum. Artık ufak bir umutla yetinmek istemiyordum, her şeyi birleştirmem gerekiyordu. Bu yüzden büyük çerçeveden bakmam gerektiğini hissediyordum.

Enstitünün terasında bir başıma dururken aşağıda antrenman yapan güçlü bedenlerin nefeslenmeleri ve çarpışmaları zihnimi tamamen dolduruyordu.

"Seo Ra?"

İrkilmiştim ama belli etmedim ve yavaşça başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Min Yoongi dümdüz bir ifadeyle bana bakıyordu. Göz altları çökmüştü, akşamdan kalma olduğunu tahmin ettim. Enstitüde içki olup olmadığını merak etmiştim. Demek ki vardı ve belli ki bazıları temin edebiliyordu.

Gözlerimi kaçırmadan bakışlarına karşılık verdim.

"Demek geldin." dedim başımı gökyüzüne kaldırarak. Hava soğuktu, teras kaygandı ama yine de nefes almam için tek yeterli alanın burası olduğunu hissediyordum.

"Seo Ra, ben..."

Elimi havaya kaldırıp sözünü kestim. Bunu yapmak istemiyordum.

"Hayır. Hoşlanma saçmalığına girme bile. Zaten bu işte bir gariplik olduğu belliydi. Beni benzettiğin kişinin ikizim olabileceği aklımın ucundan geçmezdi tabii."

Alayla güldüm ve başımı iki yana salladım. Yoongi bana endişeli bir ifadeyle bakıyordu. Dostane olmaya çalışarak bakışlarımı tekrar gözlerine çıkardım.

"Bak, sorun değil. Gerçekten. Ama artık sıkıldığımı söylemekten bile sıkıldım. Bölük pörçük bir hayat istemiyorum. Tamamen öğrenmek istiyorum. Her şeyi."

Bakışlarını kaçırdı. Ağırlığını bir ayağından diğerine verip başını eğecekken kolunu tuttum ve irkilerek dik durmasını sağladım. Direkt olarak yüzüme bakıyordu. Böylesi daha iyiydi. Artık ciddiydim ve daha fazla oyuna ihtiyacım yoktu.

"Anlattığın masallardan daha fazlası olduğunu biliyorum. Bu kadar şey bir kadın için değildi, değil mi?"

Hiçbir şey söylemedi ama bir anlık şaşkınlığın yüzünden geçtiğini yakalamıştım.

"İklimin bu kadar sapıtması da tesadüf değildi. Daha büyük bir şey. Zihnimin yetmeyeceği kadar bilgi isteyen bir şey."

"Ne öğrenmek istiyorsun? Detayları mı? Bir kadın için olmadığını öğrendikten sonra ne yapacaksın? Ah tabi... Kendini tehlikenin en küçük halkasına atıp öldürteceksin. Sana seni korumak için annene söz verdiğimi söylediğimde yalan söylemiyordum. Ben... Onu koruyamadım, ama seni her ne pahasına olursa olsun koruyacağım."

Sesi kararlı ancak bir o kadar da hüzünlüydü. Soo Rim'i çok sevmiş olmalıydı.

"Korumana ihtiyacım yok." dedim dik dik suratına bakarak. "Birkaç sarsıcı gerçekle kendimi kaybedecek kadar güçsüz değilim. Bu zamana kadar iyi idare ettiğimi sanıyorum."

Başıyla onayladı. "Harika bir uyum sağlama yeteneğin var, hem de hiçbir şeye hakim olmadan bile... Ama-"

Sinirle sözünü kestim. "Yine konuyu dağıtmaya çalışıyorsun! Yoongi, kafayı yemek üzereyim!" Kollarına tutunmuştum. "Her şeyi bilmeyi geçtim kardeşimi bu hale getiren kişinin o olmasını aklım hala almıyor. Ben..."

Ellerimi yüzüme kapattığımda büyük bir pot kırdığımı anlamıştım.

"O." dedi kelimeyi bastırarak. "O kim?"

crossfire | kim taehyung.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin