Sakın ölme.
Eğer ölürsen seni asla affetmeyeceğim.
Asla.
Taehyung'u sürüklemek için tüm gücümü kullanıyordum, ciğerlerim yanıyordu; ucube güçleri buraya kadardı. Şimdi sadece çaresizce yardım edecek birilerini arayan bir kızdım. Bilinçsizce kollarımda sürüklenen Taehyung arada onu çarptığım yerler yüzünden inliyordu ama gözlerini bir kez olsun açmamıştı.
Tanrım.
O haldeyken bile beni karşısında gördüğünde iyi durumda olduğum için içi rahatlamıştı. Artık şüpheye dair hiçbir şey yoktu içimde. Daha önce onu böyle suçladığım için kendimden nefret ediyordum.
Göğsüne bağladığım üniforma gömleğimin boydan boya bir parçası, koyu yeşilden bulandığı kanla siyaha dönüşmüştü. Elimden gelen tek şey yaraya bası uygulamaktı.
Hoseok, Seokjin ya da başka bir doktorla karşılaşmak için dua ediyordum; çünkü tek başıma revire götürmeye kalksam en az yarım saat sürerdi.
Başka bir koridoru aştığımda tanıdık bir ses duyup irkildim.
"Seo Ra?! Neler oluyor?"
Min Yoongi'ydi. Hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranacaktı demek ki. Kalbim ihanetin ve yakaladığım yalanın gerçekliğiyle hızlanırken sanki hiçbir şey bilmiyormuşum gibi davranmaya karar verdim. En azından Taehyung'u kurtarana dek.
"Taehyung.." dedim nefes nefese. "Saldırıya uğramış, yarası çok derin. Çok kan kaybetti. Yardım et."
İsteksizliği gözlerinden okunsa da bir şey belli etmemek için yanıma geldi ve Taehyung'un bir kolunu omzuna attı.
Ona dokunmaması için geri çekilme isteğimle savaşıyordum. Ama mecburdum. Taehyung'un iyiliği içindi her şey.
Hoseok'un odasına bir koridor kadar bir mesafe kala nihayet burnundan soludu ve asıl zehrini yavaşça döktü.
"Soo Rim'in katilini kurtarmayı neden bu kadar önemsediğini merak ediyorum!" dedi sitemle bana bakarak. Yüzüne ters ters baktım.
"O olduğuna dair herhangi bir kanıtın var mı? Elle tutulur cinsten? Kimsenin sözüne güvenmen gerekmeden tamamen emin olacağın bir kanıt?"
Şaşkınlıkla nefesini bıraktı ve omzundaki kolu itekleyerek Taehyung'un bütün ağırlığını üzerime yükledi.
"Gerçekten onun yapmadığına mı inanıyorsun?!"
Patlamamak için kendimi zor tutuyordum. Dayanmalıydım.
"Seninle bu konuşmayı daha sonra yapacağım, Yoongi." dedim tehditkar sesimle. "Her şey anlaşılacak, emin ol."
Bana sinir olmuş ifadesiyle bakarken Taehyung'un ağırlığını dik durarak taşımaya çalıştım ve son birkaç metreyi de aştıktan sonra Hoseok'un odasına kapıyı çalmadan daldım. Saygı unsurlarının şu an için bir önemi yoktu.
Hoseok yatağının yanında bornozuyla dikilmiş, baş havlusuyla ıslak saçlarını kuruluyordu.
Belli bir süre için zamanlamamın biraz daha değişik olması durumunda olacakları düşündüm ve içimden küfrettim.
Hoseok'un bakışları önce rahatsız olmuş bir biçimde bana, daha sonraysa şaşkınlıkla Taehyung'a kaydı.
"Tanrım!" diye gürledi elindeki havluyu yatağın başına fırlatıp yanımıza gelirken.
"Neler oldu?"
Taehyung'un bilinçsiz bedenini Hoseok'un kollarına bıraktığımda her hücrem ağrıyordu ancak yine de yatağa taşımasına yardım ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
crossfire | kim taehyung.
Fanfiction"Yani hatırladığım her anın saçma bir simülasyondan ibaret olduğunu mu söylüyorsun? Ya sana dokunurken hissettiklerim, sen son nefesini verdiğinde çektiğim acı... Bana bunların sahte olduğunu söyleyemezsin, asker."