Kelepçenin zedelediği bileklerimin acısı zihnimi kapatıyordu, Taehyung'un beni peşinden sürüklerken bileğimden kavraması da cabasıydı.
Şoktan ne yaptığımı bilemiyordum bile. Bir iki kilometre yürüdüğümüze emindim.
"Nereye gidiyoruz?" dedim kesik kesik nefeslerle.
"Seni buradan götürüyorum, yoksa yaşamana izin vermeyecekler."
Bileğimin acısıyla inledim ve olduğum yerde durdum.
"Neden?" diye sordum yüzüne dik dik bakarak. "Bana neden olduğunu söyle."
"Çünkü..." dedi sert bakışlarıma karşılık vererek.
Sözüne devam edecekti ki bakışları bileklerime kaydı.
"Sana zarar vermediğini söylemiştin." dedi burnundan soluyarak. Dişlerini sıktığına yemin edebilirdim. Çene kasları gerilmişti. Soğuk bakışlarıyla ters düşen bu tavırları beni afallatıyordu. Eski Taehyung muydu yoksa tamamen başka biri miydi bilemiyordum.
"Zaten bir şey yapmadı. Senin beni öldüreceğini sandığımda kelepçeyi çıkarmak için bileklerimi zorladım." dedim o bileklerimi göz hizasına kaldırıp incelerken.
"Nasıl oldu da kelepçeleri çıkarırken fark etmedim?" Bu sefer kendi kendini sorguluyordu. Gözlerimi kaçırdığı gözlerine diktim.
"Bana bakmamak için olağanüstü bir çaba gösterdiğindendir belki, asker."
Şaşkınlıkla açılan gözleri gözlerimle buluştuğunda meydan okurcasına baktım.
"Bana öyle seslenme." dedi bileklerimi incelemek için bir daha ay ışığında yukarı kaldırdığında.
Başımı yana eğdim. "Neden? Beni bir asker olmak için bırakmamış mıydın?"
Gözlerini kapattı ve iç çekti. "Her şey sandığından daha karmaşık. Hiçbir şey bilmiyorsun belli ki."
"Gerçekten mi? Peki. O zaman anlat. Beni inandır."
Sözlerim üzerine tereddütle yüzüme baktı. İstemsiz nefesimi tuttum.
Ben ikna oldu zannederken dizlerinin üzerine çöktü ve orada olduğunu yeni gördüğüm çantasından birkaç malzeme çıkardı.
"Bileğini sarmalıyız."
Yine aynı şeyi yapıyordu. Beni geçiştiriyordu. Bileğimi nazik ve profesyonel bir şekilde sardıktan sonra uzun parmaklarını sargının üzerinde gezdirdi.
"Taehyung." dedim yukarıdan uyarır gibi bakarak. Hareketleri yavaşladı ve yüzüme bakmadan konuştu.
"Seni öldürecekler, çünkü kontrolü saptırdın. Bir zamanlar babamın kontrolü dışında gelişen çocuğuna yaptığı gibi. İşlevsiz, savaşmayı bırak; tek başına tuvalete bile gidemeyecek bir çocuk."
Nefesim kesilmişti. Simülasyona girmesinin özel bir sebebi olduğu kesindi ama daha fazla şey öğrendikçe olayları taraf tarafa görebileceğimi fark ettim.
Yüzüme bakmıyordu ya da bakamıyordu. Hala tek dizi üzerinde çantanın içine bakar halde duruyordu.
Dizlerimin üzerine çöktüm ve ağzımdan duman çıkmasını sağlayarak nefes verdim.
"Neden simülasyona girdin?"
Tereddütle sorduğum soru iyice soğumaya başlayan havayı biraz daha soğutmuştu sanki. Yüzüne baktığımda gözleri kapalı, kaşları çatık bir şekilde durduğunu gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
crossfire | kim taehyung.
Fiksi Penggemar"Yani hatırladığım her anın saçma bir simülasyondan ibaret olduğunu mu söylüyorsun? Ya sana dokunurken hissettiklerim, sen son nefesini verdiğinde çektiğim acı... Bana bunların sahte olduğunu söyleyemezsin, asker."