1.BÖLÜM PART 1
"Boşanmak istiyorum."
Bir gününüz nasıl mahvolabilir ya da mükemmel sandığınız dünyanız bir anda başınıza nasıl yıkılabilir. İşte tek bir cümle bunun için yeterlidir.
Onun güzel dudaklarından bu kelimeyi duyduğum an bir yanım çığlık atmak diğer yanım bunun nasıl bir şaka olduğunu anlamak istedi. Tanrı aşkına biz mükemmel çifttik.10 yıllık bir evlilik, sonuna kadar gitmeliydi. Geçmişi sorgulamak dâhil her şeyi yaptım. Aşkla başlayan bir evlilikti bu. Birbirimize ait olamazsak nefes alamıyacağımızıı düşündüren bir aşktı bu. Ne zaman boşanma aşamasına gelmiştik.
Bir yerlerde bir hata olmalı. Ya da bir gizli kamera ile biri çıkıp bunun bir şaka olduğunu söyleyecek. Bizde kusursuz hayatımıza geri döneceğiz. Ama o kamera çıkmadı. Ne derler bilirsiniz, bazı şeylerin kıymetini kaybetmeden anlamazmış insanoğlu. Bana o cümleyi söyleyip giden ve ardından tek valize tüm yaşamımızı sığdırıp, o valizle anılarımı ve hayallerimi yanında götüren adama hala âşık olmam kötü bir durumdu.
Gitme bile diyemedim! Ardından koşup onu durduramadım bile. O valizini alıp kapıdan çıkmadan önce son kez beni öperken ve
"Seni seviyorum Vicky! Tanrı şahidim ki çok seviyorum.Ama daha fazla katlanamıyorum.Olmuyor, sen aşık olduğum kadın değilsin artık.!"
sözüne karşılık bende seni seviyorum diyemedim. Hala aynı kadın olduğumu söyleyemedim bile. Kapının kapanma sesi ile son direnme gücümü de kaybettim ve yere yığılıp katılarak ağlamaya başladım... Beni terk etmişti...
3 gündür yatağımızda yatıp ağlamaktan şişen gözlerim, kuruyan boğazımla bir peçete tufanı sarmış olan odada düşünüyorum. Bana bunu nasıl yapar. Sebebini bulamıyorum. Elimdeki son peçeteye dolu burnumu silip onu da katlayıp diğer dağılan peçetelerin arasına fırlattım. Nerede hata yapmıştım. Aman Tanrım, ya başka bir kadın varsa. Yataktan son hızla fırladım ve odayı turlamaya başladım.
O akşam çok içmiştim, benden ayrılma gerekçesi olarak ne demişti? Tanrı aşkına kocama bu kadar âşık olduğumu bile bilmiyordum ki. İnsan birini kaybetme korkusuyla yaşamamalı tabii ki. Ama sonsuza kadar kaybetmeyecekmiş gibi eminde olmamalı. Çok mu yaşlanmıştım sebep bumuydu? Başka bir kadın ihtimalin es geçiyorum. Çünkü kocam bunu yapabilecek bir adam değil. Biliyorum, şu an saçmaladığımı düşünüyorsunuz ama onu tanısanız bana hak verirsiniz.
Yatağın ucuna tekrar oturdum. Pekâlâ, şimdi ne yapacaktım. O olmadan nasıl yaşayacağımı bile bilmiyorum. 30 yaşında bir kadın olarak 10 yıldır hayatımdaki tek erkeği kaybetmiş bulunuyorum. Harika. Lanet olsun. Ben mutluydum oysa onunda mutlu olduğunu düşünüyordum. Çocuğumuzun olmaması mıydı sebep. Ama bu konu hakkında hiç konuşmamıştık. Yeni evlendiğimiz zaman hariç. O zaman ben çok çocuk sahibi olmak istemiştim. O ise benim daha küçük olduğumu ve bana hala doyamadığını söylemişti. Ona göre erkendi. Sonra ben kariyerime odaklanıp, birden yükselmeye başlayınca bir daha bu konuyu açmamıştık.
Hızla yatağa oturdum tekrar. Pekâlâ, o geceyi hatırlamam lazım. Beni boşamak istediğinden başka bir şeylerde demiş olmalı. Düşün, düşün... Elimle başıma vurdum. Sanki bu çalışmasını sağlayabilirmiş gibi.
Evet, görünen o ki işe yaramıştı. Saat 8 gibi şık bir restourantta buluşmuştuk. Katalog çekiminden yeni çıkmıştım ve hala telefon görüşmesi yapıyordum.
Telefon görüşmemi sonlandırıp içeri girdiğimde cam kenarındaki şık masada beni beklediğini gördüm. Sıkıntılı görünüyordu peki o an neden bunu fark etmemiştim. Çünkü aklım reklam anlaşmasındaydı. Hızla masaya ilerledim o hafifçe ayaklanırken bunu umursamadan masaya oturdum. Bunları çok net hatırlıyorum.
Elini uzattı masadaki elimi tutmak için ama ben bu olayı fark etmedim ve elimi çektim.
"İyimisin canım." dedi o çekici sesi ile. Ama ben fark edemedim, fark etmeliydim. Ses tonundan bir şeylerin ters olduğunu anlamalıydım. Ama anlayamadım. Kendi dünyama o kadar dalıştım ki.
"Ne sipariş verdin?" dedim duygusuzca. Böyle davrandığıma inanamıyorum.
"Her zamankinden." dedi.Yüzü asılmıştı ama ben onuda fark etmedim. Elimdeki cep telefonumdan maillere bakıyordum. Onun cümlesini duyunca hızla başımı kaldırdım.
"Rejime girdim biliyorsun, nasıl aynı menüyü söylersin."diye çıkıştım. Hızla kara kaşlarını çattı. Siyah gözleri kaşları ile aynı rengi alırken bile ben farkında değildim. El işareti ile yaklaşmakta olan garsonu durdurdu. Sonra bana döndü.
"Vicky." dedi o yumuşak sesi ile.
"Yapamıyorum." diye devam etti. Ona baktım.
"Neden bahsediyorsun sen?"
"Dayanamıyorum,yıllar geçtikçe gözümün önünde değişmeni engeleyemedim.O uçuk havai hayat dolu kadını öldürmeni seyrettim. Ama artık dayanamıyorum." dedi.
Gözlerimi alayla devirdim.
"Pekala, bak ne diyeceğim. Hafta sonu sana gidip bir araba bakalım.Yeni bir araba almanın vakti geldi."
Aman Tanrım bunu nasıl söylemiştim. Onu nasıl bu kadar aşağlıyabilmiştim. Sinirden çenesi gerildi. Elindeki peçeteyi hızla masaya attı.
"Beni ne sanıyorsun sen!" Ses tonunu yükselmesi ile panikledim ama onun sinirlenmesine değil. Etrafa baktım. Kaç kişiye rezil olduğumu ve etrafta magazincilerin olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Elini alnına koydu ve alnını ovmaya başladı.
"Sen nasıl bu hale geldin Tanrım." dedi. Gözlerini yumdu.
"Sessiz olurmusun? Beni rezil etmek mi istiyorsun?" dedim.Hızla gözlerini açtı.
"Ben, ben, ben... başka bir şey bildiğin yok senin." dedi hırçınca.O an o ortamdan sıkıldığımı hissettim. Kocamdan, onunla başbaşa yediğim yemekten ve herşeyi berbat edenin ben olduğumu bile fark etmeden. Bana baktı siyah gözleri sulandı ve hızla ayaklandı.
"Boşanmak istiyorum." dedi.
Ardından çevik ve kendinden emin adımlarla restourantı terk ederken ben hala bunu yapacağına inanmıyordum.
BİLİYORSUNUZ YORUMLARINIZ VE DÜŞÜNCELERİNİZ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BÖLÜMLER KAÇ GÜNDE BİR GELİR BİLEMİYORUM... ELİMDEN GELDİĞİNCE UZATMAMAYA ÇALIŞACAĞIM SÖZ :D
Not: Sevgili okuyucular 3 hafta sonra düğünün var o yüzden bölümlerde uzun aksamalar olabilir...