18.BÖLÜM
Saat 10 olduğunda duşumu almış, hazırlanmış ve evet kesinlikle elimde bir buket çiçekle kapıda onu bekliyordum. Yüce Tanrım şu anda tam bir ahmağa benzediğimi biliyorum ama bu elimde değil. Kapı açılıp onu dışarı çıkarken gördüğümde 10 yıldır bir gün bile yaşlanmadığını fark ettim. Hala aynı derecede güzeldi. Bakışları beni bulduğunda bir an şaşırdı ve ardından gülümsedi. Altında bir kot pantolon ki resmen rengi solmuş üzerinde ise ince belini belli eden bir tişört vardı. Çantasını başından geçirdi ve önünde yan şekilde duran o çantalardandı. Asla onun tarzı olmayan esas şok ayağında gördüğüm spor ayakkabılar ile vurdu beni. Onu çok uzun zamandır topuksuz bir şey giyerken görmemiştim.
Tam önümde durdu bir bana birde elimdeki çiçeklere baktı.
"Sanırım bunlar bana."
dedi alayla.
Sonra çiçekleri elimden alıp kokladı. Hala aynı oyuna devam mı ediyordu. Tek istediğim ona dokunmak, tek istediğim bir olmak ve bir daha hiç ayrılmamakken neden bu oyunu sürdürüyordu. O an fark ettim ki aslında onu arzulamamı sağlayan buydu. Ne yapacağını asla kestiremiyordum. Her seferinde beni şaşırtmayı başarıyordu."Evet."dedim yavaşça.
Dolgun dudağını ısırdı hafifçe ve bir an nefes alamadım."Teşekkür ederim." diye fısıldadı. Sonra tek kaşını kaldırdı.
"Eee nereye gidiyoruz Bayım." dedi. Hızla elini tuttum.
"Nasıl bir oyun oynuyorsun bilmiyorum ama şu anda ne istediğimi biliyorum." dedim o güzel gözlerine bakarak. Başımı eğdim ve bir şeyler söylemesini beklemeden tüm özlem arzu ve ihtirasla dudaklarına kapandım. Aşk, sevgi, özlem, arzu, ihtiras ve tutku ona tek dokunuşla bedenimi ele geçirdiğinde. İki yanağını tutan ellerimin üzerine koydu ellerini ve aynı hislerle karşılık verdi. Artık biliyorum, bu dünyada herkesin sadece bir ruh eşi var. Tek bir kişi ve onu bulduğunuzda ne olursa olsun kaybetmemelisiniz...
Dudaklarımız ayrıldığında aynı arzuyu onun gözlerinde gördüm.
"Seni seviyorum." diyen bu kez o oldu. Ardından gözlerinden birkaç damla yaş akarken devam etti.
"BENİ YİNE SEVERMİSİN?"
1 Nisan 2002 –Los Angeles
Mutluluğun asla evlilikte olacağını bilmezdim. Evden kaçarken hayallerim çok farklıydı ama şimdi evimde kocama yemek pişirirken, onun gömleğini ütülerken ve çoğunlukla gece onunla uyurken bile sonsuz mutluluğu hissediyorum. Gece onun güçlü kollarının arasında bir kedi gibi kıvrılmak bende çok uzun zamandır hissetmediğim bir duyguyu ortaya çıkarıyor. Güven... Elimde olan gömleği kokladığımı kapının çalması ile fark ettim. Duvardaki saate gitti gözlerim saat daha erkendi. Doug daha bu saatte gelmezdi. Ütüyü fişten çektim ve çalan kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda karşımda bir kurye gördüm.
"İyi günler bayan Victoria Mccall ile görüşebilir miyim?" Elimde olmadan gururla gülümsedim. Bayan Mccall Doug'a ait olan kadın bendim.
"Bayan Mccall benim buyurun." Genç adam bir an bana baktı. Ardından çantasından bir zarf çıkardı ve bana uzattı. Sonra bir kalem uzatıp zarfın üzerine iliştirilmiş kâğıtta bir yeri gösterdi.
"Burayı imzalar mısınız lütfen?"
Dediğini yaptım ve zarfı aldıktan sonra bana iyi günler dileyip giden adamın ardından kapıyı kapattım. Kimden bana bir mektup gelebilirdi ki? Tanrı aşkına hem de özel kurye ile. Bir an ailem aklıma geldiyse de bunu hemen kafamdan attım. Nerede olduğumu bilmiyorlardı. Sonrada büyük bir merakla zarfı açtım. İçinden çıkan mektubu okudum hemen...
"Sevgili Bayan Mccall, tanıtım filminizi izledik ve bize uygun olduğunuza karar verdik. Elinizdeki mektup davetiye yerine geçecektir. Eğer bizimle görüşmek isterseniz yarın saat 14:00'da Limited Brands şirketine aşağı ki adrese gelmenizi istiyoruz.
İlginize
Victoria Scret..."
O imzayı ve kaşeyi gördüğümde olduğum yerde çakılı kaldım. Yüce Tanrım... Bu nasıl mümkün olabilirdi ki?
*****
Elimdeki kalemi çevirirken aklımda hala aynı düşünce vardı.
"Bunu neden yaptın ki dostum." Başımı en yakın arkadaşıma bakmak için kaldırdım.
"Yapmak zorundaydım Jack, ona hayallerini gerçekleştireceğime dair söz verdim." Arkadaşım kaşlarını çattı.
"Nora evliliğinizde her şeyin yolunda gittiğini söylüyordu. Senin için çıldıran bir karın var Doug."
Sırtımı arkaya koltuğuma yasladım. Asıl onun için çıldıran bendim. Evet, henüz yeni evli olabilirdik ama ekranda çıkan reklamlarda ki oynayan kadınları nasıl eleştirdiğini görüyorum. Yâda Fashion Tv'yi açıp hayranlıkla oradakileri izleyişini. Onu kaybetmekten ölesiye korkuyorum ama onu sonsuza dek bir evde kapalı tutamam."Biliyorum." diye mırıldandım. O anda cep telefonum çaldı ve elimi masadaki telefonuma götürdüğümde arayan numarayı gördüm. Ev telefonum. Mektup gelmiş olmalıydı. Acaba fikrimi soracak mı? Hayır desem ne der? Beni terk eder mi?
"Alo." O anda onun neşe ile çıkan sesini duyduğumda tüm endişem kayboldu.
"Doug Yüce Tanrım ne oldu tahmin bile edemezsin." dedi neşe ile ve elimde olmadan neşesine ortak oldum.
" Bil bakalım ne olmuş olabilir?" dedim alayla. Bir kahkaha attı ve gülümsemem daha da arttı.
"Douglas Mccall, Victoria Scret'ten bir teklif aldım." İşte olan olmuştu artık.
"O da kim eğer ahlaksız bir teklifse..." dedim alayla. Tekrar içtenlikle güldü.
"Ne olduğunu pekâlâ biliyorsun? İstersen akşama bir tanesini deneyebilirim..." Bu kez baştan çıkaran bir ses ile söyledi bunu. O an acı ve korku daha çok sardı içimi?
" Ne yapmayı düşünüyorsun bebeğim." dedim yavaşça. Bir an sessizlik sardı. Nefes alış verişini duyuyordum.
"Bilmiyorum." dedi bu kez neşeden uzak bir sesle. Sonra o can alıcı soruyu sordu bana.
"Ne karar verirsem vereyim yanımda olacak mısın?"
Tek istediğim onu mutlu görmekti. Eğer birini seviyorsanız onu kendinizden daha çok düşünürsünüz..."Ben sevgilim sonsuza dek senin yanındayım." dedim...