11.BÖLÜM
18 ŞUBAT 2002 – New york...
İlk reklam çekimi tamamlamıştım. Tanrım heyecandan defalarca çekmek zorunda kalmıştık. Ama bana karşı o kadar anlayışlıydılar ki. Sanki ben aslında çoktan gözdeler arasına girmişim gibi.
Saat gece 2'ye geldiğinde çekim yeni bitmişti ve bende evimin yolunu tutmak için stüdyodan çıkmıştım.O anda onu gördüm. Tüm çekiciliği ile arabasına yaslanmış yağan karın altında beni bekliyordu. Dar sokaktaki lambanın ışığı altında daha çekiciydi.
Ona yaklaştığımdan hafifçe gülümsedi ve arkadaki elini dışarı çıkardı. Tek bir kırmızı gül daha... Bu kışta, bu kadar taze ve güzel olanını nerden buluyordu ki?
Tam önünde durdum ve ona gülümsedim.
"Merhaba..."
Bana gülümsedi ve eğilip dudaklarıma bir öpücük kondurdu."Sanada merhaba balım. Nasıldı." dedi. Bana gülü uzatırken. Gülü eldivenli elime aldım ve kokladım.
"Harikaydı. Ah Tanrım, tam bir amatördüm. Kaç kez çekmek zorunda kaldık bir bilsen. Altı üstü krakerden bir lokma alıp tanıtım yapmam gerekiyor ama bunu bile zor becerdim." Kolları ile beni sardı ve kendine çekti.
"Sen mutlu oldun mu onu söyle?Gerisi kimin umurunda." dedi. Kollarımı boynuna doladım.
"Aslında şimdi daha mutluyum." dedim fısıldayarak. Bir kahkaha attı.
"Babam kadınların erkekleri delirtmek üzere yaratılan şeytanlar olduğunu söylerdi. Sana bakıyorumda kesinlikle haklıymış." dedi. Şaşkınlıkla ona baktım ve omzuna bir tane vurdum.
"Douglas, ben bir şeytan mıyım?" Eğilip tekrar beni öptü.
"Sen benim baştan çıkarıcı şeytanımsın." dedi. O anda aklıma beni ilk öptüğü gece geldi. Onun elinden tutup evime sokmuştum. Geldi peki sonuç. Bir kahve içti ve ardından gitti. İyi geceler öpücüğü bile vermeden.
"Belkide o kadarda baştan çıkarıcı değilimdir." diye mırıldandım.
"Elbette öylesin." dedi. Gözlerimi onun delici gözlerine diktim. Evet, belki yeniydi ilişkimiz... Ama yinede beni arzulayıp arzulamadığını bile bilmiyorum.
"Beni önemsiyormusun?" dedim aniden. Önce bana baktı. Sonra gözlerini gözlerimden ayırmadan mırıldandı.
"İlk kez Vicky, hayatımda ilk kez kendimden başka birini önemsiyorum." Ona inanmak istedim, tüm kalbimle. Başımı geniş göğsüne koydum ve sıkıca ona sarıldım.
"Sanırım, senden hoşlanıyorum." diye mırıldandım. Bir an sessiz kaldı. Sonra kulağımda ılık nefesini duydum.
"Sana bir sır vereyim küçüğüm." dedi. "Sanırım ben sana çoktan aşık oldum."
Günümüz...
Yere yığılan kocamı görünce bir an şoka girdim ve ardından koşarak onun yanına gidip kendimi bilinçsizce yere attım.
"Doug. Bir şeyler söyle Doug." dedim ellerimle başını kavrayarak. Ama o güzel bakan gözleri açılmadı. Yada bana bir şey söylemedi. Jack hızla gelip beni tuttu ve kaldırdı.
"Bir şey yok. O güçlü bir adam." dedi. Ellerimdeki kana baktım ve bağırdım.
"Yardım edin, Tanrım başı kanıyor. Biri yardım etsin." Aniden yüzüme gelen tokatla neye uğradığımı şaşırdım.
"Kendine gel! Adamın kafasını yardın. Şimdi yardım etde hastaneye götürelim." dedi Jack. Gözlerimden hızla akan yaşlara engel olamadım.
"Bana vurdun mu?" dedim.
"Muhtemel bir şoka giriyordun. Seni kurtardım." dedi ve kocamı resmen sırtlandı. Sesizce onu takip ettim. Binadan çıkarken her yeri siren sesleri sardı. Polislerle gelen ambulansa Doug'u bindirdik ve bende onunla bindim. Bilinçsizce onun ellerini tuttum. Tek istediğim gözlerini açması ve iyi olduğunu söylemesi. Sonra boşanmak isterse ona bile varım. Yeter ki ona bir şey olmasın.
****
**GÜNÜMÜZ**Gözlerimi açmaya çalıştığımda başımdaki ağrıdan çıldıracak gibi oldum.Tekrar hızla yumdum.Bir kaç dakika bekledim ve ardından tekrar denedim. Bu kez parlak ışığı gördüm. Bir kaç flu görüntü ardından beyaz bir tavan. Sonra etrafıma bakmak için başımı yavaşça çevirdiğimde gördüğüm görüntü ile kıpırdıyamadım.
İki kişilik küçük koltukta iki büklüm olmuş bir şekilde uyuyordu. Göz altları beyaz tenine nazan mor halkalarla doluydu. Her zaman bakımlı olan sarı saçları tamamen karışmıştı. Burnu kızarmış ki yaz olduğuna göre bu onun ağladığını gösteriyordu. İşte o anda o koltukta benim aşık olduğum küçük garson kızın yattığını anladım. O benim karımdı. Podyum yada sanat dünyasının en güzel kadını değil. Sadece benim karımdı.
Ardından sanki beni hissetmişcesine titreterek gözlerini açtı. Göz göze geldik. Bir an sadece bana baktı. Sonra hızla ayaklandı ve çaresizce yanıma koştu.
"Tanrım Doug." dedi ıslak gözlerle bana bakarak. Yanaklarından yaşlar süzülürken bencilce mutlu oldum. Benim için endişenmişti. Boşta olan elimi uzattım yanağındaki damlayı sildim.
"Seni öldürdüm sandım." dedi. Gülümsedim. Bunu muhakkak yapacaktı. Bir gün kalbime indirecekti. Ama bir vazo ile değil.
"Meraklanma katil değilsin." dedim çatallaşmış sesimle. Gülümsemedi. Titrek dudakları ile konuştu.
"Tanrı'ya dua ettim.Sana bir şey olmaması için." Uzanıp küçük eli ile elimi tuttu ve öptü. İçimdeki coşan tüm sevgimle ona baktım.
"Ben iyiyim küçüğüm." dedim. Gülümsedi.
"Oh Doug çok üzgünüm." dedi ve tekrar ağlamaya başladı. Onu kollarıma çektim ve sıkıca sarıldım.
*****
Yanımda duran kocama baktım.
"Sence pes mi etti." dedi bakışlarını kapıda ki camdan izlediğimiz arkadaşlarımızdan çevirmeden.
"Hayır." dedim kendimden emin bir sesle.
"Sadece Doug'un istediğini düşündüğü şeyi yapıyor." Kocam hızla bana döndü.
"Sence Doug bunu istiyormu?" Kocama baktım.
"Davayı açan o değil mi?" dedim. Kocam başını salladı.
"Bu herşeyi daha da karıştıracak Nora." Başımı tekrar birbirne sarılan çifte çevirdim. Sonrada Vicky'nin imzaladığı elimde tuttuğum boşanma kağıtlarına.
"Bence bu onların en önemli sınavı." dedim. Tabi geçmeyi başarırlarsa...
