12.BÖLÜM
18 Şubat 2002 – New york
El ele karın altında yürürken bunun gerçek olamayacak kadar güzel bir rüya olduğunu düşünüyordum. Bir an durdu ve başını kaldırdı. Kar hızını fazla arttırmış ve hava oldukça soğumuştu. Ona baktım. Yün şapkasının altından çıkan altın buklelerine soğuktan kızarmış yanaklarına ve şişmiş etli dudaklarına... O an aslında hep hayalini kurduğum kadın olduğunu anladım. Delici bakışlarını gökyüzünden bana çevirdi ve gülümsedi. Beyaz dişlerine zıt kırmızı dudakları ile. Kalbim tekledi. Yüce Tanrım, kime nasıl bir iyilik yapmış olabilirim ki cennetinden benim için bir melek gönderdin.
"Seni seviyorum." dedim. Gözleri büyüdü ve gülüşü daha da genişledi. Onu dar sokağa çektim ve soğuk duvara yasladım. Küçük ama oldukça güzel olan yüzünü ellerimin arasına aldım.
"Tanrı bana acısın ki seni çok seviyorum." dedim. Başını bana doğru uzattı ve fısıldadı.
"Ne kadar çok?" Gözlerine diktim gözlerimi.
"Yanımdan bir dakika bile ayrılmana dayanamayacak kadar çok." dedim fısıltıyla. Etli dudakları kıvrıldı. Bedenini bana yasladı. Yüce Tanrım, her şeyin onun için mükemmel olmasını istiyorum. Ama daha ne kadar sabredebilirim bilmiyorum.
"Öp beni." dedi ve bende hemen talimata uydum. Dudakları dudaklarıma değdiğinde bu kez farklı bir akım geçti içimden. Dudaklarını ayırıp bana izin verdiğinde elimde olmadan inledim ve dillerimiz buluştuğunda tek istediğim onunla bir vücut olmaktı.
Günümüz...
Bakışlarımı elimdeki alyansıma çevirdim ve elimde olmadan alyansımı okşadım. Nasıl olup da bu hale gelmiştik bilmiyorum.
"Ne yapmayı düşünüyorsun dostum?" Bakışlarımı alyansımdan çekip en yakın arkadaşıma çevirdim.
"Yapılacak çok fazla bir şey yok. Anlaşılan kararını çoktan vermiş."diye mırıldandım.
"İstediğin bu değil miydi ?" dedi acımazsızca. Kaşlarımı çatarak ona baktım ve homurdanarak oturduğum yerde ayaklandım. Evet, gerçektende istediğim bu değil miydi? Artık bekâr bir adam olacaktım. İstediğim gibi, saklanmadan ya da gizlenmeden işimi yapabilecektim. Ama gözlerimin önündeki tek görüntü sarı savrulan saçlar ve iri maviye çalan yeşil gözler. Bana olan gülümsemesi... Bu çok eski bir görüntü, yeni evlendiğimiz zamanlara ait. İçimde hep umut ettim. O güzel bedenin içinde aşık olduğum kadının hala yaşadığına ve aşkımız için mücadele edebileceğine ama sanırım yanılmışım. Nede olsa sorgusuz sualsiz boşanma evraklarını ilk imzalayan o değilmi? Birden kalbime onlarca ağırlık çöktü.Nefes alamadığımı hissettim. Aşkın her türlü halini yaşatmıştı bana şimdi gidişi ile acısını da yaşamalıydım öyle değilmi? Hemde dibine kadar.
"Nereye gidiyorsun?" dedi arkadaşım ona bakmadan cevap verdim.
"Tabiki bayılana kadar içmeye." dedim fısıltıyla. Belki alkol onu unutmama yardımcı olurdu.
****
Arabamı dar yoldan küçük patikaya soktuğumda tüm anılarım teker teker hücum etmeye başladı aklıma... Küçük bir köpeğim vardı çocukken onu bana babam hediye etmişti. Toto... Fazla çocuk kitabı okuyordum... Toto öldüğünde hayatımın ilk acısını yaşamıştım. Ama şimdikine kıyasla bir hiçti bu acı... Gözlerimden akan yaşlarla önümdeki görüntü puslandı. Birini gerçekten sevdiğinizde artık kalbiniz sonsuza dek doludur. Ondan sonra gelen herkes bir hiçtir ve siz hayatınızdaki tek âşık olma hakkınızı kullanmış olursunuz. Ben bunu kullandım ama tamamen başarısızlığa uğradım. Acı tüm benliğimi ele geçirirken direksiyonu tutan ellerim titremeye başladı ve doğup büyüdüğüm küçük kasabaya girmeme çok az kala frene olanca hızımla bastım. Araba sarsılarak dururken başımı direksiyona koydum ve çok uzun zamandır içimden geldiğince katılarak ağlamaya başladım.
Onun bensiz yaşamayacağını düşünecek kadar aptal ve gururluydum. Bu dik başlılığım yüzünden bile kocama ne kadar âşık olduğumu görememiştim. Yüce Tanrım, ben sayısız defilede vücudumu teşhir ederken o canını ortaya atıyordu ve ben tenindeki morlukları ya da yaraları bile fark etmeyecek kadar kendi dünyama kapılmıştım. Son kez ona bir hediye vermek istedim. Özgürlüğünü... Ama kalbim o kadar acıyla dolu ki sanırım en çok onu sonsuza dek kaybetmekten ölesiye korkuyorum. Cep telefonumun sesi ile doğruldum ve yan koltuktaki telefonuma heyecanla uzandım. Ekrandaki resmi görünce heyecanım tekrar acıya döndü. Telefonu açtım.
"Efendim T.J..." dedim.
"Tüm anlaşmaları feshedin. Emekli oluyorum da ne demek Vicky." dedi sinirli bir sesle.
" Oldukça açıklayıcı bence." dedim. Sinirle homurdandı.
"Yüce İsa aşkına sen aklını mı kaçırdın. Eğer anlaşmaları iptal edersen, ödeyeceğin tazminatlarla iflas edersin." Gözlerimi yumdum. Para, şöhret artık hiç önemli gelmiyordu.
"Ne gerekiyorsa onu yap. Artık ben yokum." dedim sinirle. O hattın ucundan adımı haykırırken telefonumu tamamen kapattım. Nasılsa Doug beni aramayacaktı. Dikiz aynasından kendime baktım ve yüzümü sildim. Aracı tekrar çalıştırdım ve 10 yıldan fazla bir süredir görmediğim ailemin küçük evine doğru aracımı sürmeye başladım. Artık eski hayatıma dönmenin zamanı gelmişti.