15.BÖLÜM
Günümüz...
Artık hayatımın çokta anlamı olduğunu söyleyemeyeceğim. Evet, biliyorum boşanmayı ben istedim. Ama hayatımın tüm anlamının o olduğunu bilmiyordum. Hala kokusunu duyuyorum ve gideli 3 hafta oldu. Yüzünü unutmaktan ölesiye korkuyorum. Elimdeki viski kadehini yanımdaki sehpaya bıraktım. Diğer elimde evliliğimizin ilk yılında birlikte çektirdiğimiz bir resim vardı. Hani şu resim kutularına girip çekilenlerden.
Bir eli ile bana sarılmış yanağımdan öperken diğer eli ile başımın arakasından barış işareti yapıyordu. Tanrım onu o kadar çok özlemiştim ki. Nefes alamadığımı hissediyordum adeta. Beni bırakmıştı, o kâğıtları imzalayıp benden vazgeçmişti.
"Bunu ilk başlatan sen değilmiydin?" dedi iç sesim. Evet, bendim, bunu tamamen isteyen bendim. Ama şu anki halimi düşünürsen koca kafalı sersemin tekiydim.
Çalan cep telefonumla oturduğum koltuktan yavaşça doğruldum. Ekrandaki ismi görünce önce bir küfrettim ardından telefonu hızla açtım.
"Evet."
"Evet, mi? 2 gündür senden haber alamıyorum ve telefonu açtığında cevabın evet mi?" Hafifçe doğruldum ve boşta olan elimle alnımı ovdum.
"Üzgünüm efendim. Ama senelik..."
"Kes sesini." diye bağırdı şefim. Derin bir nefes aldım ve verdiği talimata uydum.
"Hemen buraya gel! Yeni görev seni bekliyor." dedi ve telefonu kapattı. Elimdeki telefona baktım ve sıkıntıyla son 1 aydır kaldığım otel odasından çıkmak için ayaklandım.
*****
"Bir kez vazgeçtin Vicky. Bu kez nasıl arkanda durabilirim." Bakışlarımı titreyen ellerimden Nora'ya çevirdim.
"Biliyorum ama istediğinin bu olduğunu düşündüğüm için yaptım Nora. Elimde olsa her şeyi en başa alırdım. İlk evlendiğimiz zamana..." dedim son kelimeleri mırıldanarak. Nora bana bakıp gülümsedi.
"Aslında ona hala sırılsıklam âşık olduğunu biliyordum. Çünki senin kadar güzel bir kadın bu mesleği yapıp asla başkasına kapılmadıysa bunun nedeni kalbinin dolu olmasıdır." Ardından uzanıp ellerimi tuttu.
"Yalnız şunu bilmesin Vicky beni değil onu değiştiğine inandırmalısın." dedi. Yavaşça başımı salladım.
"Sadece ne yapmam gerektiğini söyle." dedim yavaşça. Bana bakarken gözleri parladı. Bu bakışı biliyorum. Onunla ilk tanıştığımızda da bana bu şekilde bakmıştı.
"Şimdi tatlım. Tekrar flört zamanı." dedi ve onun sözleri ile kalbim çılgıncasına atmaya başladı.
23 Şubat 2002 – New York
Gözlerimi yavaşça açtığımda elimi yine yüzümde hissettiğim temasa götürdüm ve o anda bu temasın Doug'un yüzümü okşayan elinden olduğunu fark etmemle gülümsemem bir oldu.
"Günaydın." dedim yavaşça. Bir elini başının altına koymuştu ki bu kolundaki güçlü pazıların daha çok ortaya çıkmasından başka bir işe yaramıyordu. Yüce Tanrım. Bir Yunan heykeli gibi gösterişliydi. Elimde olmadan kolundan bakışlarımı geniş kaslı göğsüne ve oradan baklava gibi olup aşağıya çarşafın kapattığı kasıklarına inen kaslarına yönelttim.
"Sana da günaydın sevgilim". dedi bedenine nazaran yumuşak bir sesle. O kadar karşı konulmazdı ki. Ve tüm gece durmadığımızı düşünürsek şu anki heyecanım yüzümden kendimi sapık gibi hissediyorum. Parmakları yanaklarımı bulduğunda kan vücudumdan yanaklarıma daha fazla hücum etti.
"Bu rengi seviyorum." diye mırıldandı. Elimde olmadan gece kadar siyah gözlerine bakıp bir iç çektim. Elimi yanağımdaki elinin üzerine koydum ve o anda parmağımdaki yüzüğü fark ettim. Hızla doğruldum ve şaşkınlıkla yüzüğe baktım.
"Bunu ne zaman taktım." dedim geceyi düşünerek onun dokunuşları dışında hiçbir şey hatırlamıyordum. Parmaklarını hala şaşkınlıkla baktığım yüzüğümde gezindirdi.
"Dün akşam sana evlenme teklif ettim." Bu kez ona döndüm. Bu ne zaman olmuştu. Aklımdan geçeni anlamışçasına gülümsedi.
"Sana bana evet demeden seninle yatmayacağımı söylemiştim." dedi kulağıma fısıldayarak. O anda hatırladım.
"Evet dedim." Başını eğdi ve elimi öptü.
"Bende gecenin ilerleyen saatinde parmağına yüzüğü taktım." dediğinde bu anı hayal meyal hatırlamaya başladım. Ardından kendimi tekrar yatağa saldım.
"Yüzüğü nereden buldun?" Başıma konan öpücükle gözlerimi kapattım.
"O annemin yüzüğü her ne olursa olsun dün gece sana evlenme teklif etmek için gelmiştim." dedi kulağıma. Bakışlarımı ona çevirdim.
"Artık nişanlıyız o zaman." dedim. O hızlı bir hareketle üzerimdeki yerini alırken bedenime vuran senin havadan çarşafın çekildiğini anladım. Kalbim çılgın gibi tekrar atmaya başladığında bakışlarım alnına düşen gece kadar siyah bir tutam saça takıldı. İçimden bana aitsin diyerek bağırmak geliyordu. Hem de sonsuza dek.
"Kısa bir süre için sevgilim." dediğinde elleri ile bedenime işkence çektirmeye başlamıştı bile. Dudakları dudaklarımı bulmadan hemen önce mırıldandı.
"Yarın evleniyoruz." dediğinde bedenimdeki ateş o kadar büyümüştü ki. Ona karşı koyamadım.
"Evet." dedim nefes nefese.
"Yarın evleniyoruz."