Bölüm 16

1.3K 100 1
                                    


MERAKLA DEVAMINI BEKLEDİĞİNİZİ BİLİYORUM EVLENDİM VE HAMİLELİK VE BEBEĞİM OLUNCA YAZAMADIM.. EN KISA SÜRE İÇİNDE HİKAYE Yİ TAMAMLAYIP YAYINLAYACAĞIM...
16.BÖLÜM

Günümüz...

  Aşk ile kapanan gözler tekrar aşkla açılana dek yaşamazsınız. Bu sözü kim mi söyledi. Tabi ki ben. Şu anda özlem tüm bedenimi sarsa da, yaşamadığımı biliyorum. Her zaman yaptığım şeyi yaptım ve son görevimle ilgili raporu yazıp en yakın arkadaşıma görüşürüz bile demeden ofisten çıktım. Sanki etrafımda nefes almamı engelleyen büyük bir fanus var. Sanki oksijenim her an biraz daha azalıyor.

  Şu anda Romeo'yu daha iyi anlıyorum. Ya da onunla izlerken güldüğüm aşk filmleri artık bana eskisi kadar komik gelmiyor. Bir insanın bir başkası için yaşadığına bile inanmazdım. Ama şu anda tam o haldeyim. Otelimin bulunduğu sokağa girerken karnımdan gelen gürültüleri işittim. Ne zamandır yemek yemiyorum. Ya da en son ne zaman yemek yedim hatırlamıyorum. O anda önünde durduğum küçük cafe bile bana onun garson olduğu zamanları hatırlatıyor. Tanrı aşkına, tam bir budalaya döndüm değil mi?

  Kapıdan içeri girerken etrafa tam anlamı ile bakmadım bile. Tipik bir Amerikan cafesi işte.  Aynı dekor, aynı masalar. Tadını bile alamayacağım bir iki lokma atıştırıp bol bira içeceğim. Sonrada otele gidip zıbaracağım. Her zamanki boktan günlerden biri.

  Gördüğüm ilk boş masaya oturdum. Elime küçük harflerle yazılmış uzun menüyü aldım. Aklım o kadar boş ki yazıları bile anlamıyorum. Tek duyduğum içerde koşturan garsonların sipariş sesleri ve onları takip eden çatal kaşık sesleri.

"Ne alırsınız efendim."
Acıyla gözlerimi yumdum. Anılar bir bir aklıma hücum ederken garsonun sesi bile bana onu çağrıştırıyordu.

"Günün menüsü." dedim
Başımı kaldırmadan. Gelen kızın kaleminin karalama sesini duydum.

"İçecek." dedi yine aynı ses tonu ile. Başımı kaldırırken mırıldandım.

"Bir bi..."
Cümlemi tamamlayamadan bana bakan maviye çalan yeşil gözleri kusursuz yüzü ve gülümseyen dudakları görmemle afallamam bir oldu.

"Vicky." dedim ama ayağa kalkmaya çalışırken tökezledim ve sandalye ile geriye düştüm. Tanrım bu bir rüya olmalı...

24 Şubat 2002 – New York

  Kapıdan içeri koşarak gelen en yakın arkadaşımla karısını görünce derin bir nefes verdim.

"Tanrı aşkına nerede kaldınız." dedim sinirle. Nora siyah kaşlarını çatarak bana baktı.

"Bizi bu sabah arayıp evleneceğinizi söylemene rağmen bence gelmek konusunda rekor kırdık." dediğinde elimde olmadan gülümsedim.

"Biliyorum biraz acele oldu."
En yakın dostum elini omzuma koydu.

"Biraz mı? Tanrı aşkına yoksa hamile mi?" dedi alayla. Omzuna sıkı bir yumruk attım.

"Saçmalama..." diye homurdandım. Nora şen bir kahkaha attı.

"Yavru bir köpek kadar sevimlisin Doug." dedi alay edercesine. Ona bakıp yüzümü buruşturdum. Evime en yakın Kilisede evlenecektik. Çan çalmaya başladığında sıramızın geldiğini anladım.

"Sen dostum." dedim.
"Onu bana getireceksin." Ardından hızla kiliseye girdim ve rahibin önünde yerimi aldım. Bir kaç dakika sonra düğün müziği küçük kilisenin içini doldurdu. Kimseler yoktu. Onunda benimde kimsem yoktu. Bu yüzden bir nedime bir sağdıçla bu işi halledecektik. Küçük kilisenin koridorunun başında en yakın dostumun kolunda hayatımın anlamını gördüm. Bu sabah girdiğimiz ilk gelinlikçiden aldığımız gelinliği ile mükemmel gözüküyordu. Duvağı tüm yüzünü kapatıyordu. O Jack'in kolunda bana doğru gelirken önlerinde Nora elindeki sepetten etrafa gül yaprakları atıyordu. Kesinlikle hayal ettiğim düğün bu değildi belki ama ileride daha görkemlisini yapabilirdik. Şu anda tek istediğim bir an önce bana ait olmasıydı.

  Nora bana yaklaştığında sepeti bir kenara fırlattı ve gelinin tarafında yerini aldı. Jack tam önümde durdu ve onu bana teslim etti. Elimi bana uzanan narin ele uzatıp onu kavradım ve yanıma gelmesine yardımcı oldum.

  Şimdi elleri ellerimde karşılıklı rahip'in önünde dururken heyecandan nefes alamadığımı hissettim. Keşfedilmemiş bir güzellikti o ve sonsuza dek benim olacaktı. Peder sözlerini söyledi. Gözlerimi gözlerinden ayırmadan konuşmaya başladım.

"Sen yaşadığımı hissettiren güneşim. Yer yarılsa, tüm dünya yok olsa ve bedenim toprağa karışsa da var olan ruhumla hala seni sevmeye devam edeceğim, hastalıkta, sağlıkta ve ölümden sonra bile..."
Bu kez o tatlı sesi ile konuştu.

"Sen beni ben yapan aşkım. Yer yarılsa, tüm dünya yok olsa ve bedenim toprağa karışsa da tüm ruhumda ve yaşamımda var olan tek erkek olacaksın. Gözlerim seninle açıldı ve seninle kapanacak. Hastalıkta, sağlıkta ve ölümden sonra bile seni sevmeye devam edeceğim..." dediğinde kalbim çılgın gibi atmaya başladı. Nora'nın ağlama sesini duyuyorum. Bunu ona borçluyum. Pederin gür sesini duydum.

"Gelini öpebilirsin." Heyecanla duvağını kaldırdığımda bana bakan güzel gözleri ve yaşla ıslanmış yanakları gördüm. Ona güven verircesine gülümsedim ve başımı eğip tüm arzumla dudakların esir alırken Nora'nın çığlığını işitiyorum ve Jack'in güçlü alkışını... Tanrım bu bir rüya olmalı...

BENİ YİNE SEVER MİSİN ?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin