7.BÖLÜM
14 ŞUBAT 2002 – NEW YORK
Berbat bir sevgililer günü daha ve boş döndüğüm bir ajans daha... Param tükenmek üzere, bu yüzden 2 gündür garsonluk yapıyorum... Şimdi 14 şubat sevgililer günü ve bu gece her zamankinden daha kalabalık sanki... Mesaim'in bitmesine az kaldı... Saatler sayıyorum ve hala aklım Doug ile gittiğimiz müzikalde o geceden beri sesi soluğu çıkmadı. Acaba neler yapıyor. Muhtemelen benim bir salak olduğumu düşündü. Sarışın aptal modelinden... Harika, New York'a kaçarken kesinlikle hayal ettiğim bu değildi. Ünlü bir model olacaktım. Tanrı aşkına insanlar pazarda bile keşfediliyor... 1.80 lik boyum, sarı uzun saçlarım maviye çalan yeşil gözlerim ve kusursuz bir yüzüm var... Fiziğimi söylememe bile gerek yok sanırım... Peki nerede hata yapıyorum...
"Vicky 14 numaralı masa..." Cindy'nin sesi ile kendime geldim ve yeni siperişleri almak için masaya yöneldim.
Elindeki menüden yüzünü göremediğim kişiye kendimi belli etmek için öksürdüm.
"Ne alırsınız efendim." Adam tok sesi ile kafasını kaldırmadan konuştu.
"Sanırım bir sarışın. 14 şubatı tek başıma geçirmemi engellerdi." dedi. Harika bir sulu herif daha...
"Yemek olarak." diye homurdandım ve içimden tekrarladım. Bahşişi düşün... Adam menüyü indirdi ve siyah gözlerle kala kaldım.
"Doug, burada ne arıyorsun." Bana bakıp gülümsedi.
"Sanırım seni arıyorum." Sonrada masanın altındaki elini çıkardı. Tek bir kırmızı gül. Şaşkınlıkla bir iki dakika bakakaldım. Ardından bana uzatılan gülü aldım.
"Teşekkür ederim." dedim. Başını kolundaki saatine çevirdi.
"Son 5 dakika... Yanılmıyorsam." diye hatırlattı. Elimde olmadan gözlerim duvardaki saate gitti.
"Evet. Ama sen burada çalıştığımı nerden..." Cümlemi tamamlamama izin vermedi.
"Kokla." diye emretti. Bir an anlayamadım. Eliyle elimde tuttuğum gülü gösterdi.
"Kokla." tekrarladı. Gülü burnuma götürdüm ve kokladım. Kokusu gözlerimi kapatmama neden oldu. O kadar güzel bir koku sardı ki genzimi kendimi gülden uzaklaştıramadım.
"Çok güzel kokuyor." diye fısıldadım.
"Bana seni hatırlattı.Tıpkı senin gibi kokuyor. O bir Avusturalya gülü... Nadir bulunur..." Gözlerini gözlerime dikti ve nedense içim titredi.
"Aynı senin gibi..." diye fısıldadı. Sonrada hızla ayaklandı.
"Güzel bir 14 şubat geçirmeye hazırmısın?" Gülümseyerek ona baktım.
"Bir an hiç sormayacaksın sandım." dedim. Bir kahkaha attı. Sonrada iri elini bana uzattı.
"Çıkalım mı?"
"Evet." dedim ve Cindiy'e döndüm. Ellerini açtı bende belimdeki önlüğü ona fırlattım...
Günümüz...
Gözlerimi açtığımda karanlık bir oda da buldum kendimi... Bir an için ne olduğunu anlamadım.Ardından gıcırdayan bir iki kapı sesi ve iki kişinin konuşmasını duydum.
"Kadın iyi mi?"
"Oldukça patron, adamları zor zapteddim fazla güzel." Bir kahkaha duydum.
"Mccall sıradan bir adam değil...Bu kadınla bir bağlantısı olmalı... Araştırdınız mı?"
"Araştırıyoruz patron." Hızla yataktan doğruldum. Lanet olası herifler beni kaçırmışlardı. Etrafı yavaşça kolaçan etmeden önce gözlerimin karanlığa alışmasını bekledim. Derim bir nefes aldım. İlk önce 10 yıllık kocamın bir ajan olduğunu öğreniyorum. Şimdide kaçırılıyorum. Aman ne harika, ama şunu biliyorum ki. Oturup ağlayamam bu kez olmaz.
****
"Anlamıyorum, bir dakika önce oradaydı." Jack ihtiyatla bana baktı. Sonra arkasını döndü ve karavan parkındaki karavanın kapısını yumrukladı. Kapı gürültüyle açıldığında 20 yaşlarında bir genç çocuk kapıda belirdi.
"Micky naber?"
"Lanet olsun adamım ben bir şey yapmadım. Gerçekten." Jack çelimsiz genci hızla karavanın içine itti.
"Kes sesini. Şimdi bu benim en iyi dostum Micky anladın mı?" Karavanın kapısını kapatırken çocuk dikkatle beni süzdü.
"Bak dostum, gerçekten yazılım yapıyorum... Bıraktım o işleri..." Jack alayla kaşlarını kaldırdı.
"Hemen hatırlasan iyi olur. Çünkü şu anda kesinlikle yeteneğine ihtiyacımız var." dediğinde asıl şok olan çocuk oldu.
Micky tam bir bilgisayar dünyasına dönüşmüş karavanındaki dev ekranlı bilgisayarının başına geçtiğinde heyecanlıydım.
"Pekala ne istiyorsunuz?" Jack bir yanına ben diğer yanına oturmuştuk.
"14. Ve 15. Caddenin köşsesindeki binayı çeken kameraların görüntülerini istiyorum." dedim.Çocuk bana döndü.
"Jefry'nin yerinin köşesi mi?" dedi. Evet anlamında başımı salladım.
"Pekala."dedi ve parmaklarını tuşlarda hızla dolaştırmaya başladı.
"Sen FBI'yın ve emliyetin güvenlik kanalınamı giriyorsun."
"Bunu bana söyleme adamım. Arkadaşına söyle. Ben hackerlığı bıraktım. Zorlanıyorum şu an." dedi. Sonra aniden durdu.
"Hey siz ajansınız neden buraya geldiniz ki tek bir sözle bu görüntülere erişirsiniz..." Jack surat asarken homurdandı.
"Bu herif karısını zamanında ayartmak için veri tabanını kullandı. Devre dışıyız.Yetkilerimiz alındı." Hemen araya girdim.
"Geçici bir süre için..." diye mırıldandım.
"10 yıl oldu lanet herif." Ona bakıp burun büktüm.
"Tamamdır." dedi Micky ve dikkatimizi hemen ekrana verdik. Ardından Vicky'nin görüntüsü geldi ekrana...
"Hey bir saniye, bu... Dostum bu Victoria Mccall..." Hızla başını bana çevirdi. Ardından heyecanla ayaklandı.
"Sen Victoria meleklerinin ilahıylamı evlisin..." Onun çelimsiz omzunu tutup oturttum.
"Evet." dedi Jack.
"O şanslı bir puşt." Homurdandım... Sonra ekranda gördüğüm görüntülerle şoka girdim. Onun narin bedenini saran eller ve arabaya zorla sokan adamlar... Hızla ayaklandım.."Kaçırılmış..." dedim panikle.
"Sakin ol dostum...Bir dakika Micky şunu 2 saniye geri sar." dedi. Dikkatimi hemen monitore verdim ve adamların arkasındaki siyah araçtan başını çıkarmış herifi gördüm.
"Dominic... Kahrolası puşt! Onu ellerimle hadım edeceğim." Elime geçen ilk şeyi fırlattım. Küçük karavan sallandı.
"Karıma dokunan her parmağını kıracağım." Sonra omzumda güçlü bir baskı hissettim.
"Onu bulacağız dostum. Bulacağız..." Gözlerimi acı ile yumdum. O benim sahip olduğum tek aileydi.
İyi yada kötü...
Tek aile...
