6.BÖLÜM
12 ŞUBAT 2002 –NEW YORK – WİNTER GARDEN TİYATROSU
Tüm müzikal boyunca onu izledim mimiklerini heyecanla açılan küçük ağzını, meraklı yüzünü... Neden bu kadar etkilendiğimi bile bilmiyorum. Ama onun her hareketi dikkatimi çekiyordu. Saçlarını savurarak bana döndüğü ve o güzel gözlerini bana diktiği andan itibaren onu düşünüyorum. Bunu engelleyemiyorum.
Müzikal bitip tiyatrodan çıktığımızda yüzünde hala aynı gülümseme ile bakıyordu. Kar şiddetini arttırmış her yeri bembeyaza büründürmüştü.
"Beğendin mi?" dedim sakince.Yağan karı izleyen gözlerini bana çevirdi. Bereli başından saçılmış güneş ışığı rengindeki saçları mükemmel yüzünü çevreliyordu.
"Teşekkür ederim. Hayallerimin müzikaliydi." dedi heyecanla. Ona bakıp gülümsedim.
"Bir kahve içelim mi? Yoksa eve mi gitmek istersin?" Dikkatlice ona baktım. Bir an korktum ben mermilere korkusuzca kendini siper eden ben, bu güzel kızın eve gitmek istemesinden ölesiye korktum. İri güzel gözlerini gözlerime dikti.
"Sıcak çikolata içsem." Gülümsemem genişledi.
"Ne istersen." dedim heyecanla. Eldivenlerini ellerine geçirdi ve yakasını sıkıca kavradı. Onunla birlikte ilk cafeye yürürken bu gülüşü görmek için neler yapacağımı düşündüm. Her ne kadar hayatımda biri olmaması gerekirken...
Günümüz...
"Doug." olanca hızınla ardından bağırdım ama beni umursamdı. O kadar kendinden emin ve güçlüydü ki. Önüne çıkan adamları bir bir yere sererken şaşkınlıkla tüm gününü bilgisayarlarla geçirdiğini düşündüğüm kocama baktım. 10 yıl kahrolası 10 yıl boyunca onu bir yazılımcı sanmıştım. Peki neydi?bir kiralık katil mi? Elimi panikle ağzıma kapattım. Olamaz... Ama ne demişti.
Sadece uyuşturucu baronlarının yakalanması gereken bir operasyonu mahvettin.
Bir polismiydi? O zaman bunu benden neden gizlemiştiki? Hiç evde silah gördüğümü hatılamıyorum. Ama çalışma odasına girmezdim. Birden sinirlendim. Lanet olası bana yalan söylemişti. FBI yada CIA hangisindendi? Başımı binanın kenarıdan dışarı çıkardığımda bir adamı gırtlağından yakalamış kafa atıyordu. Tanrım, bu tarz şeylere alışkın olmalıydı? Ben defilelerde boy gösterip kokteyllere katılırken o hayatını tehlikeye atıyordu. Ona baktım, beni tek terk etme nedeni bir pisliğe dönüşmemmiydi? Muhtemelen yada altında başka bir şeyler daha vardı.
Aniden bir bileğimden kavradı ve ben şaşkınlıkla arkamı döndüm. İri yarı siyah takım elbiseli bir adam bileği tutuyordu.
"Sende kimsin?" dedim şaşkınlıkla. Arkadan biri seslendi.
"Kadını buraya getirin. Mccall'ın işini bitirmemiz ona bağlı." Kocamdan bahsettiklerini duyunca kendimi kurtarmak için çabaladım. Adam iri eliyle ağzımı kapatmadan önce tüm gücümle bağırdım.
"Doug!!!!!" Beni sarmaladı ve siyah limuzin'in içine tıktılar...Şimdi evliliğimi kurtarmadan önce hayatımı kurtarmalıydım.
****
Bir an bana seslendiğini duyduğumu sandım. Hızla başımı çevirdim. Ama binanın kenarında gözükmüyordu. Son adamlarıda yakalamış yerel polisle tutuklarken Şef'in yanına gittim.
"Şef." Yılların tecrübeli adamı bana baktı.
"Mccall, şu işi batıran kadın senin karınmış doğru mu?" dedi.Hızla başımı salladım.
"İşim bitti ve ben..." Cümlemi tamamlamama izin vermedi.
"Köpek diş Tonny kaçtı." Gözlerimi kaçırdım.
"Karını getir onu da sorgulayacağız." Panikle patronuma baktım.
"Onun bir bilgisi yok.Yalnıza beni takip ediyordu." dedim panikle.Yaşlı adam beyaz kaşlarını çattı ve beni süzdü.
"Neden?" Evet, saklamanın pek faydası yoktu.
"Boşanma davası açtım." Gözlerini kısıp beni süzdü.
"Dünyanın en iyi mankeni senin karın ve sen onu boşamak istiyorsun. Oda seni takip ediyor?" Jack, en iyi dostum öylemi? Onu yakalarsam gırtlağını sıkacaktım. Anlaşılan bir boşboğazdı.
"Evet efendim." Yaşlı adam gülümsedi.
"En azıdan tanışmama izin ver." dedi. Hızla başımı salladım ve koşarak köşedeki binanın yanındaki sokağa saptım. Bir boşluk kahrolası koca bir boşluk.
Ne yani?
Beni terk mi etmişti?