Bölüm 6

88 13 0
                                    



Hızlı, yorucu ve üzücü geçen hafta sonundan sonra sakin ve monoton Ankara günleri çok sıkıcı geçiyor.  Başkan istersem bir kaç gün yıllık izin kullanabileceğimi söylemişti ama bir gün de kalsam bir ay da ne fark edecek  ki. Orada olup canımın içinin bir daha dönmemek üzere kara toprağa girdiğini bilerek kokusunun sindiği evde nasıl güçlü duracaktım hiç bilmiyorum. İşlere odaklanıp hayata kaldığı yerden devam etmek gerek her şeye rağmen. Zaten ilk günler baş sağlığı dilemek için gelen eski ve yeni iş arkadaşlarım ile nasıl geçti gitti zaman farkına varamadım.

.......

Tezimi bitirmek üzereyim. Uzun zamandır hazırlık yaptığım için yazması o kadar zor olmadı. Ayla bir kez iş yerime geldi. O geldiği sırada ben odada değildim. Döndüğümde onu Erdem ile koyu bir sohbetin ortasında bulduğumda çok şaşırdım desem inanır mısınız. Tabi ben odaya girince suç işlemiş yaramaz çocuklar gibi sus pus olmaları "neler oluyor burada" diye düşünmeme neden oluyor.

Çok yakın bir zamanda sadece bir gün sonra akşamüstü Ayla arayıp mesai çıkışı Hamamönünde müdavimi olduğumuz bir mekanda kahve içmeye davet ettiğinde kabul ediyorum . Aslında ben kahve sevmem, kız arkadaş grubumuzdaki kahve alerjisi olan tek kişiyim. Alerji kısmını geçtim kokusuna bile tahammül edemiyorum.

Düzenli olarak kız kıza vakit geçirmek için geldiğimiz sayılı mekanlardan biri. Bende onlara eşlik etmek için çay içiyorum her zaman. Grup dediysem beş kişilik bir grup öyle çok kalabalık değiliz. Ben bu gruba sonradan dahil oldum. Tahmin ettiğiniz gibi gruptaki bütün bayanlar eski işyerinden arkadaşlarım. Ayla ve ben bekarız ama diğerleri evli. Begüm, Gülten ve Şeref iyi kızlar ama hepsi de ev kuşu tabiri caizse. Onları ikna edip evden çıkarmak imkansız. 

Grup olarak toplanacağımızı sanmıştım ama kafeye girdiğimde her zamanki yerimizde Ayla'yı tek başına otururken görünce şaşırdım. Birbirimize sıkıca sarılıp, montumu çıkardıktan sonra tam karşısına geçip otururken.

"Kızlar ne zaman gelecek" diye soruyorum.

Bir gün önce görüşmüş olduğumuz için Ayla'nın yalnız olduğunu grubu aramadığını benimle konuşmak istediğini söylemesi de bir o kadar şaşırtıcı.

Ayla uzun boylu olunca topuklu ayakkabıyı çok tercih etmez. Kıyafetleri de giydiği topuksuz ayakkabılara uygun olarak spordur. Her zamanki gibi üzerinde uzun tunik bir kazak ve tayt var. Gece karası kısacık saçları ışıl ışıl . Mavi gözleri giydiği kazağın rengiyle bir bütün oluşturmuş. Mavi göz hastasıyım ama benim göz rengim sıradan gri yeşil kaşımı bir renk.

Şu anda o kadar tezat bir görüntü sergiliyoruz ki. Onun spor ve rahat görüntüsünün yanında ciddi görüntüm gerçekten görülmeye değer. Çoğunlukla iş yerinde takım giymeyi tercih ettiğimden bahsetmiştim.Bu gün de üzerimde gri takım ve içinde siyah bir bluz var. Tabiki asla vazgeçmediğim topuklu ayakkabı. Kıyafetimi renklendiren tek şey kızıl saçlarım.

Canım arkadaşımı süzüyorum o garsona siparişimizi verirken. Gerçekten düşünceli . Bir sorunu var belli. Garson yanımızdan ayrılınca masanın üzerinden uzanıp elini tutuyorum.

"Canım bir sorun mu var çok düşüncelisin" Belki bu sayede dili çözülür ve söyleyemediği her neyse söylemeye başlar diye düşünüyorum. Biraz cesaretlendirmenin faydası olabilir.

"Nur sana söylemem gereken bir şey var ama nasıl söyleyeceğimi hiç bilemiyorum. Benim en yakın arkadaşımsın. Nasıl tepki vereceksin kestiremiyorum. Seni kaybetmek yada biraz sonra söyleyeceklerim yüzünden aramıza mesafe koymanı istemem."

Zamansız GelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin