Merhabalar
Uzun bir ara oldu biliyorum ama tatilim yeni bitti. Kaldığımız yerden devam
Umarım beğenirsiniz.
Keyifli okumalar
Sevgiler:))
..............................
"Pardon Ateş bey müsaitmisiniz?"
Kapıdan içeri adım attığım an birleşiyor gözlerimiz. İfadesiz görüntüme eşlik eden sesim buz gibi kalbim ise paramparça. Ateş'in kadına en son söylediklerini duymuş olsamda daha önce ki konuşmalarını tam olarak duyamadığımdan kadının o kadar cesur konuşmasının sorumlusu olarak hedefime Ateş'i alıyorum. Ateş müsaade etmeseydi asla o kadar cüretkar konuşamazdı. Daha önce aralarında ne geçmiş ne yaşanmış olursa olsun.
Koltukta istifini bozmadan oturan kadına kayıyor gözlerim. İkisi arasında gidip geliyor. "Ben bu kadının yanında çocuk sayılırım be" diye geçiriyorum içimden.
Kadının uzun bacaklarını açıkta bırakan üzerinde olup olmadığı belli olmayan eteğine takılıyor gözüm. Öyle bir oturmuş ki poposu görünüyor resmen. Ağır bir göz makyajı yapmış kapkara gözleri daha da kararmış böylece. Kıpkırmızı boyadığı dudakları karşı cinsi baştan çıkarmak için yaratılmış sanki. Biçimli ve dolgun... Bu haliyle kadın şey gibi görünüyor sanki, anladınız işte, terbiyem müsaade etmez söylemeye. Kıskandığım için öyle düşündüğümü söyleyebilirsiniz ama değil.
Kadın kim bilmiyorum ama bankada çalıştığını anlamıştım az önce Ateş konuşurken duyduğum için. Yemekhanede birkaç kez gördüğümü hatırlıyorum sonra. Yöneticiler için ayrılmış yerde yediği için yönetici pozisyonunda olduğu sonucuna varıyorum. Kadından daha üst bir statüye sahip olsam da kendimi küçük bir kız gibi hissettiren bakışları altında ezilmemek için insanüstü bir çaba harcıyorum. Alçak gönüllü olmayı severim ama herkes yerini bilmeli. Kim olursa olsun özellikle de statümün altında çalışan biri karşımda küçük dağları ben yarattım der gibi oturamaz. Kibirli gibi göründüğümü düşünebilirsiniz fakat had bilmeyene haddini bildirmek gerektiğine inanmışımdır hep. Eğer odaya biri giriyorsa insan kendine biraz çeki düzen verir.
"Buyurun Müfettiş hanım"
"İhtiyacım olan bilgiler var." Diyorum elimdeki tableti göstererek. "Konuğunuza dışarıda beklemesini söyler misiniz?"
Ağırmı oldu sizce. Üstelik kibirli bir pislik gibi çıktı sesim. "Ben bu değilim" diyorum içten içe. Kim olduğumu bildiği halde ve resmen kovmama rağmen o sanki duvara konuşmuşum gibi hiç istifini bozmuyor. "Bu nasıl bir özgüvendir böyle" demeden edemiyorum kendi kendime. Yoksa cahil cesareti mi demeliyim siz karar verin.
Ateş "Yeşim hanımda gidiyordu zaten." derken masasının etrafından dolanarak yanıma kadar gelip bana yer gösteriyor. Gözleri simsiyah olmuş. Dikkatle inceliyor. Ne görüyor bilmiyorum ama aptallığımı gösterecek değilim kendisine.
Kadının yerle bir olan kibrini izliyorum büyük bir keyifle. Yerinden kalkıyor isteksizce ve benim diyeni baştan çıkarak bir bakış atıp dudaklarını büzerek bakıyor Ateş'e.
"Çıkarken kapıyı kapatın Yeşim hanım"
Kapı kapanır kapanmaz. Ateş eski Ateş oluveriyor. Sert yüz ifadesi gevşiyor ve sarılmak için hareket ediyor ama bir adım geri çekiliyorum.
"Çok vaktinizi almayacağım , banka çalışanlarının şifrelerine acilen ihtiyacım var."
Duvarlarımı yükselttikçe yükseltiyorum. Ateş'e hesap sormak gibi niyetim yok şimdilik. Aslında çocukluk ettiğimin de farkındayım. Geçmişte ki ilişkisinden dolayı onu cezalandıramam ama elimde değil. Öfkem yine iş başında sakinleşmem için biraz zamana ihtiyacım olduğunu hissediyorum. O kadını cesaretlendiren Ateş sonuçta değil mi. Yine de "Birbirimizi kırmadan konuşabilmemiz sakinliğe gelene dek önceliği işe vermek en akıllıca olan" diyorum kendi kendime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansız Gelen
RomanceMesafeler aşka engel olabilir mi. Birini ölesiye sevmek için görmek şart mıdır. Meğer görmeden de sevilirmiş. Sevda gözlerin değil gönüllerin buluşmasıymış. Kız çok sevdi ama bunu söylemeye bir türlü cesaret edemedi. Erkek sonunda aradığımı buldum...