Ateş.....
Bir saat süren yolculuktan sonra soyadımızla aynı adı taşıyan köyümüze geliyorum.Annem karşılıyor bahçede. Cihan'ı soruyorum hemen, kerata bir haftadır yok, gözümde tütüyor resmen. Babamla at binmeye gittiklerini söylüyor annem. Aç olduğumu henüz kahvaltı yapmadığımı söylüyorum. Mutfağa gidip hazırda ne varsa getiriyor. Köyümüz şehre göre yüksekte olduğu için yazın bile serindir. Yayla olarak kullanılır oldu bu yüzden.
Masaya oturuyorum hemen. Taze tereyağı, peynir, bal, kaymak,bahçeden toplanmış mis gibi kokan domates, hıyar bundan başka daha ne isterim ki. Bahçenin köşesinde duran kuzine sobanın üzerinden çayımı doldurup getiriyor annem. O soba gündüz sürekli yanar. Babam çayı her daim hazır olsun ister çünkü.
Sessizce yiyorum önümdekileri. Gerçekten acıktım. Annemin dikkatli gözleri üzerimde ama farkında değilmişim gibi davranıyorum. Hafta boyunca teyzemin paylaştığım doğum günü pastasını gönderen gizemli takipçimin kim olduğu ile ilgili tacizlerini ustalıkla geçiştirdim ama eminim ki çoktan anneme söylemiştir. Daha fazla kıvranmasına gönlüm elvermiyor. Kafamı kaldırıp gülen gözlerimle yüzüne bakıyorum.
"Gözlerinin içi gülüyor oğlum. Seni böyle güldürebildiğine göre gerçekten özel biri olmalı. Teyzen hafta başı arayıp Ateş doğum gününü kutluyor abla dediğinde kulaklarıma inanamadım. Nasıl sevindim anlatamam."
Bu sözleri söylerken yanağıma koyuyor ellerini. Bende tutuyor ikisini de tek tek öptükten sonra masanın üzerinde avcumun içine alıyorum.
"Teyzemin ağzında ne zaman bakla ıslandıki. Evet bana da sürpriz oldu ama kutladım doğum günümü."
"Anlat o zaman kimdir, nedir, tanıyor muyuz?"
O sırada telefonum çalmaya başlıyor. Arayanı görmeden de biliyorum çünkü kalbim o arıyor diyor. Müsade isteyip uzaklaşıyorum annemin yanından.
Fırsat bulur bulmaz araması hoşuma gidiyor. Bir süre konuştuktan sonra fotoğrafını istiyorum ama sanırım göndermeyecek. Olsun şimdilik sık sık araması bile yeter.
Masaya oturduğumda mesaj sesiyle annemin bakışları eşliğinde gelen mesaja bakıyorum. Kocaman bir gülümseme yayılıyor yüzüme.
Annem "Resim mi o. Ondan mı yoksa, bakabilir miyim" diyor.
Görmesinde bir sakınca yok ki. Onun benim olduğunu herkes görsün istiyorum. O yüzden ekranı çevirip gösteriyorum. Bir süre inceliyor.
"Maşallah maşallah Allah sahibine bağışlasın çok güzel su gibi"
"Amin."
"Yalnız yaşı biraz genç değilmi oğlum kaç yaşında yirmi ikimi yirmi üçmü"
Gülüyorum.
"İkiside değil ,yirmi yedi yaşında."
"Maşallah Allah nazarlardan saklasın"
Annemin duası bitecekmi bilmiyorum ama yeniden amin diyorum
"Adı ne"
"Nur"
Gözlerini bakmakta olduğu fotoğraftan kaldırıp "sadece Nur'mu" diyor.
Gülüyorum yine Nur'un adını ilk öğrendiğimde sorduğum sorunun aynısını annem bana soruyor.
"Bende adını söylediğinde aynı soruyu sormuştum. Oda bana evet sadece Nur demişti. Adaş sayılırsınız" diyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamansız Gelen
RomanceMesafeler aşka engel olabilir mi. Birini ölesiye sevmek için görmek şart mıdır. Meğer görmeden de sevilirmiş. Sevda gözlerin değil gönüllerin buluşmasıymış. Kız çok sevdi ama bunu söylemeye bir türlü cesaret edemedi. Erkek sonunda aradığımı buldum...