BÖLÜM 3/TREN

619 32 8
                                    

Denny gittikten sonra oturdum ve sakinleşmeye çalıştım.Ama olmuyordu.Çok korktuğum için kendimi sakinleştiremiyorum.Bu arada Tahmin ettiğim gibi ailem gelmedi.Ben buna alıştım.Benle ilgilenmemelerine konuşmamalarına alıştım.Ölücem benden kurtulacaklar.Mutlu olurlar artık.

Denny'nin verdiği kolyeye baktım.Bu kolyeyi ben ona yapmıştım.Avcumda sıkıca tuttum.Bunu hiç boynumdan çıkarmayacağım.Her Denny'i özlediğimde o kolyeye bakacağım böylece anılarımız aklıma gelir.Bir süre daha oturduktan sonra iki barış muhafızı gelip beni ve karşı oda olan Franki aldı.Bizi tren istasyonuna götürecek araca bindirdiler.10 dakika sonra istasyona vardık.Arabadan indiğimizde her tarafta kameralar vardı.Ne güzel yüzüm gözüm kıpkırmızıydı.Halada içten içe ağlıyordum zaten.Bütün herkese rezil oldum.Kendimi güçsüz gösterdim.Tren gelmişti.Hemen bizi trene bindiler.

Trenin içerisi çok şatafatlıydı.Aynı adalet binası gibi.Ben hiç hoşlanmam ama yemekler hemen ilgimi cezbetti.Zengin bir mıntıka olmamıza rağmen bu yemek için çok çalışmamız lazım olurdu herhalde.Ben de çok açtım.Hemen elime bir kurabiye aldım.Şuan hiçbir şey benim için önemli değildi.Hiç kimseyi umursamıycaktım.Odadaki koltuklardan birine oturdum.

10 dakika boyunca konuşmadık.Bu sessizliği Frank bozdu.

"Akıl hocalarımızla ne zaman görüşücez?"dedi.

Rose yumuşak bir sesle "Akşam konuşucaksın tatlım."dedi.Aynı zamandanda makyaj yapıyordu.

Bu kadından şimdiden nefret etmiştim.Yapmayı bildiği tek şey makyaj ve süslenmekti.Zaten pislik capitol halkının hepsi böyleydi.

"Odam nerede?"dedim.

"Hemen ikinci oda."dedi Rose.

Odam olduğunu tahmin ettiğim yere gittim.Hemen duşa girdim ve göz yaşlarımın akmasına izin verdim.Dennyi şimdiden özlemiştim vanilya kokusunu,kaslı kollarını,kahverengi gözlerini ve en fazlada sevgisini.Hemen vanilya kokulu sabunu seçip ılık suda banyo yaptım.

Her şeyin olduğu gardolabın başına geçip altıma siyah bir eşofman ve üstüme de siyah bir atlet geçirip yemek odasına geçtim.Yemek odasına gittiğimde içeride Rose,Brutus,Enboria ve Frank'ı konuşurken buldum.Yemek masasına oturdum.Hemen yemek yemeğe başladım açlıktan ölücektim.Daha demin yediğim kurabiye açlığımı bastırmamıştı.Bir yandanda onları dinliyordum.Frank soru soruyordu onlarda cevap veriyorlardı.Bende dayanamayıp

"Sizce arena nasıl olur?"diye sordum.

Brutus

"Geçen seneye bakarsak sulak bir arena olacağını zannetmiyorum."dedi.

Frank

"Yani tahmininiz toprak bir arena mı?"dedi.

Brutus

"Evet kısmen öyle.Cornucopianın ve sizin yerinizin bulunduğu yerler çamurla kaplı olabilir.46.açlık oyunlarındaki arenaya benzer arena kullanıla bilir."dedi.

Ardından Enboria konuşmaya devam etti ama bütün ilgimi yemeklere verip onu hiç dinlememeye karar verdim.

Yemek yedikten sonra bir odaya gidip toplama günü kayıtlarını izlemeye başladık.İlk dört mıntıka ve 10.mıntıka hariç geri kalan tüm haraçlar ağlıyordu.Ne kadar kötü görüntü sergilediklerinden haberleri vardır unarım.Kayıtları izlerken dikkatimi çeken 1.mıntıkanın erkek haracı iri yarı ve yakışıklı bir çocuktu çıplak elleriyle bile insan öldürenilecek bir tipti.1.mıntıkanın kız haracıda benden baya bir iri kızdı ve hırslı olduğu her hareketinden .10.mıntıkanın kız haracı çok güçlü görünuyordu onla müttefik olmak istiyordum.Zaten kazanmak istiyorsam müttefik bulmalıydım.Aslımda kariyerler hep birlikte takılırlar son 4e kalana kadar savaşıp herkesi öldürüp sonra birbirlerini katletmeye başlatlardı ama ben öyle yapmıycam.Masum insanları öldürmek istemiyordum ve ayrıca her sene aynı şey olacak diye bir şey yoktu.

Canım sıkıldı ve kimseye bir şey demeden odadan çıktım.Tam odaya gidiyordum ki ....

İlk hikayem ve iğrenç olduğunun farkındayım ama fikirlerinize açığım :)

Yeni bölüm yakında gelicek.Multimedia da Frank var;)

72.Açlık OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin