Duş bölümünden nihayet çıkmıştı. Koridorun başında beni görünce hızlanmaya başladı. Meraklı olduğunu ilk bakışta anlamıştım. O yüzden beni takip edeceğini biliyordum. Sağ kenara çekilip arkasını görecek şekilde beklemeye başladım. Nihayet gelebildiğinde ağzını elimle kapattım. Aradan sıyrılan siktir... Kelimesinden anladığım kadarıyla ciddi bir şey olduğunu anlamıştı. Beden dersi bitene kadar onu konuşturmalıydım. Bu da demek oluyor ki 80 dakikam var. Okulun arka çıkışından bizim çocuklarında yardımıyla çöplüğe doğru yol aldım. Siyah bayılmıştı. Umarım bir terslik çıkarmaz diyerek çöplüğün kapısından motoru inleterek girdim. Bizim küçüğü alıp içeriye geçtim. Onu biraz korkutmak gerekiyor değil mi? Şimdi ona verdiğim rolü oynayacak. Bunu istememişmiydi zaten.
...........
Gözümü açtığımda lanet bir sandalyeye bağlıydım. Başımda siyahlara bürünmüş bir adam vardı. Ağzım kapalı olduğudan bir şey diyemiyordum. Lan oğlum beni okuldan kim nasıl kaçırdı. Manyak mısınız ya. Kafayı yemek üzereyken tanıdık bir ses selam küçük oyunuma hoşgeldin dedi. Bu kaçık kesinlikle motorcu çocuktu. Olayı anladığımda sadece benden intikam almak istemişti. Söylediklerimi hazmedememiş olsa gerek. Ağzımdaki bez parçasını umursamayıp kaçık mısın oğlum sen. Ne yaptığının farkında mısın. Çöz beni! diyerek sitem ettim. Ama onun duyduğu sadece bir boğukluktan başka bir şey değildi. Oflayarak sabır diledim. Sonunda karşıma geçip pislikçe gülümsedi. Bu gülümseme vücudumu gererken ayağını sandalyenin ayak koyma yerine yerştirirken kolunu bacağıma sabitledi. Allah'tan elinde bir tesbihi yoktu yoksa şuan kusabilirdim. Elini yüzüme doğru uzattığında bir an korksamda bunu belli etmemeye çalıştım. Ağzımda ki bezi açtığında sen ne yaptığını sanıyorsun! Sesim boş çöplükte yankılandı. Bir an gözlerim gözlerinden kayıp mekana takıldı. Eskiden benimde böyle bir mekanım vardı. Her neyse geçmişe dönmenin anlamı yok. Evet küçük demiştin ya hani nasıl bir oyun diye. İşte tam da böyle bir oyun. Hangi roldeyim demiştin ya işte bu roldesin. Şimdi dökül bakalım çakma Siyah. Bu okula neden geldin? Dedikleriyle şok olmuştum. Bunu neden sormuştu? Ağlayacağımı hisettiğimde gözyaşlarımı savuşturdum. Bir nedeni yok. Gelmek istedim ve geldim. Gözlerimle söverken Bak küçük bu okula istediğin için gelmediğini biliyorum. O yüzden anlat. Eğer ben araştırırsam kötü olur. Madem öyle anlatacaktım. Yoksa bu kıt kafa hakkımda yanlış dedikodular çıkarabilirdi.Bu hayatta bir de buna katlanamazdım. İç çekerek söze başladım.
10.SINIF..
Onuncu sınıftayım ama hala buradayım. Şimdiye kadar 3 kızı dövdüm ama okuldan atılmadım. Turşumu kuracak herhalde. Şu okuldan atılmak için bir hocanın arabasına zarar vermediğim kalmıştı. Onun dışında okula başka kıyafetlerle geldim. Hocalarla tartıştım. Kurallara uymadım. Ama yok arkadaş turşumu kuracaklar. Fark ettim de hocanın arabasına zarar vermek.. Bu onları kızdırırdı işte. Demirliklerden atlayıp hocanın arabasını park ettiği yere geldim. Vay be arabaya bak... Siyah boyası fazla mükemmeldi. Cebimden çıkardığım anahtarı büyük bir itinayla arabaya sürtmeye başladım. Çıkan gıcırtı dişlerimi kamaştırdığında arabanın lastiklerine odaklandım. Artık onlarda işe yaramaz olmuştu. Bagaj kilidini kırdıktan sonra kapağı kaldırdım. İçinde beyzbol sopasıyla toplar vardı. Sopayı elime aldım ve herkes tarafından bilindik bilekliğimi yere attım. Ön cama sert bir şekilde vurunca alarm ötmeye başladı. Bunun masrafını sigorta öderdi. Sopayı yere attıktan sonra oradan uzaklaştım. Evet bu sefer okuldan kovulacaktım. Kalan tek sorun istediğim okula naklimin çıkmasıydı.
Sıramda oturmuş hocanın içriye sinirle girmesini izliyordum. Gözlerinin beni aradığına emindim. Sakince beklerken göz göze geldik. Mavi irisleri bana bakınca cam gibi parlamıştı. Suçluyu bulmuştu. O da bendim.
Yanıma gelip öfkeyle Arabama zarar verdin! Bu yaptıklarının yanıda bardağı taşıran son damla küçük hanım. Disipline gidiyorsun! Sesi sınıfın her duvarında yankılandı. Öğrenciler bize bakarken hocanın boğazındaki damarlar kırmızılıktan morluğa geçmişti. Biraz daha bağırsaydı ses telleri patlayabilirdi. Bunun bedelini ödeyeceksin! Parmağını sallarken sınıftan çıkıyordu. Peşinden gitmemi istiyordu. Yüzüme pislikçe bir gülümseme yayıldı. Kapıdan çıkıp arkasından ben yapmadım. Diye bağırdım. Sesim öğrencilerle dolu olan koridorda yankılandı. Bu söylediğimin onu sinirlendireceğine adım gibi emindim. Ve bu çok zevkliydi. Sinirden yüzü patlıcana dönmüş gözleri ise yuvalarından çıkacak şekilde açılmıştı. Yanıma gelerek elindeki bilekliğimi sıktı ve kapat o çeneni. Yürüüü! Son derece sert çıkan bu ses karşısında artık bu okulun öğrencisi olmadığıma karar verdim. Kazanmışlığımın zaferini kutlarken müdürün odasına doğru ilerliyorduk.
Hocanın bir ton saymasından sonra müdür hiçbir şey demeden işlemleri başlattı. Her şey mükemmeldi. Planım tıkırında işlemeye başlamıştı. Yapmam gereken son bir görev vardı. Yasadışı olduğunu biliyordum ama yapacaktım.
ŞİMDİ Kİ ZAMAN
Motorcu çocuk karşımda durmuş anlattıklarımı hazmetmeye çalışıyordu. Ben anlatırken ve o dinlerken çözdüğüm düğümden ellerimi kurtararak işte bu kadar koca çocuk. Diyecek başka bir şeyim yok. Gözlerini bir saniye olsun gözlerimden ayırmamıştı. Kolunu bacağımdan alıp savurdum. Sinirle çenemden tutarak Bak küçük anlatacaklarının çok olduğunu biliyorum. Ama zamanı gelince anlatacaksın. Yoksa filmin heyecanı olmaz. Öyle değil mi? Pislikçe yüzüme gülüyordu. İmalı imalı konuşması beni öldürürken söylediklerini hazmedemiyordum. Yutkundum. Bu çocuğun hayatımı araştırmasından korkuyordum. Bir hışım ayağa kalkıp şimdiye kadar senin gibi bir pislikle karşılaşmadım. Yüzümde acı ve tiksinç duygusu vardı. Ben ona tiksinerek bakarken o beni alaylı iğneleyici ezici gözlerle süzüyordu. Çöplükten çıkmak için kapıya ilerledim. Sürgüyü iteledim ve günışığının içeriye girmesine izin verdim. Işık demetleri tenime değerken bir kez daha siyaha boyandım. Motorcu çocuk lafımın altında kalmamıştı. Sana ne demeli çakma. Hı? Bir çok hayata zarar veren sen değil misin? Gözümden akan yaşı aldırmadan duyuklarımı kaldırmaya çalıştım. Daha fazla dayanamıyordum. Sonunda kendimi sokağa atmıştım. Okula giderken motorcu çocuğun sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Bana bunu neden yapmıştı? Ben ona ne yaptım ki? Ne yaptımda bana ceza çektiriyordu. Düşüncelerimin arasında okula geldiğimi fark ettim. Kendimi toparlayarak içeriye geçtim. Tuhaf bakışlar altında mağruz kalarak matematik sınıfına doğru ilerledim. Karşıdan bana doğru gelen Ufuk'u görünce aklımdaki bütün düşüncelerden arındım. Naber Siyah. Nerelerdeydin? Kaçıp gittin. Basket maçı yapacaktık oysa. Yüzünde yine o samimi gülüş belirmişti. Ufuk motorcu çocuk gibi değildi. Onun gibi alayla gülmüyordu. Samimiydi. Aaa evet. Şey.. Duş aldıktan sonra biraz dolaşıyım dedimde.. Attığım bu küçük yalanla rahatlamıştım. Olanları anlatamazdım. Yoksa geçmişim... Öyle mi? Ben seni bulamadım ama. Hayranlıkla kaşımı kaldırdım ve her kelimeme vurgu yaparak Dışarıda gezdim. Okul dışı! Dedim. Zilin çalmasıyla beraber şu motorcu çocuk hakkında bilgi almam gerekiyordu. Birden herkes koridorun kenarlarına geçti. Ufuk ve ben ise yerimizden kıpırdamadık. Ufuk'un yüzüne bakarken onun baktığı yöne doğru baktım. Önüme dönerken ikiledim. Koridorun karşısından motorcu çocuk geliyordu. Klişe bu film sahnesine daha fazla katlansaydım midemin bulanması an meselesiydi. Gözlerimi devirip Ufuk'u kolundan çekiştirerek sınıfa getirdim. Arkamı döndüğümde bir adet şaşkın Ufuk bana bakıyordu. Ne. Ne yani. Orada bir dakika daha kalsaydım kusacaktım. Konuşma tarzım komik olacak ki kahkaha atmaya başlamıştı. O sıra bende kendimi tutamayarak kahkaha atmaya başladım. İkimizde kahakahaya boğulurken sınıf dolmaya bizde yerimize oturmaya başlamıştık.Bende Ufuk'un yanına oturarak Saol ya hiç gülesim yoktu. Gözümden yaş geldi resmen.. Diyerek Ufuk'un sırıtmasına neden olmuştum. Ufuk tahtanın hemen önündeki sırada oturuyordu. Burası mükemmel bir seçimdi. Derse hazırlanırken Ufuk'un bir müddet beni izlediğini fark ettim. Kaşımı soru sorarcasına çattım ve noldu? Diyebildim. Hiç duraksamadan Hangi okuldan geldin? Dedi. Arkadaş bu ne herkes bi meraklı. Ne yapacaksınız okulumu. Sıradan bir devlet okuluydu işte. Bunları düşünürken yüzümdeki bütün kaslar gerilmişti.Yeni arkadaşıma çıkışmamak için kendimi zor tutmuştum. O sırada hoca içeriye girdi. Kurtuluşum işte be.... Diye içimden haykırırken ayağa kalkmıştım. Anlımdaki boncuk boncuk terleri silerek defterimin kapağını açtım.
..............
EGEMEN'İN AĞZINDAN
Herzaman ki gibi çiğköftecide duruyordum. Karşıdan gelen biri dikkatimi çekmişti. Motorumu fark edip hayranlığını bildirdi. Bende yanına gittim.Sorduğum sorulara cevap vermemişti. O beni süzerken bende onu süzmeye başlamıştım.
Siyah gür saçları beline kadar uzanıyordu. Kalın kaşları, dolgun dudakları, kulağında sayamadığım sayıca küpeleri vardı. Gözlerim fiziğine kaydı. Bol tişörtünden dolayı birşey belli değildi. Altında tayt vardı ama tişörtünün uzunluğu bacaklarının inceliğini kapatmıyordu. Ayakkabıları ise tam benim tarzımdı. Derisinin yapıştığı köprücük kemiği en fazla 46 kilo olduğunu söylüyordu. Son olarak kolyesi çarptı gözüme.
Bu bu Ece'nin kolyesi.. Ece'yi son gördüğümde boynunda bu kolye vardı! Onu sorguya çekmem gerekiyordu. Sürmek ister misin? Diye sordum gelmesini umud ederek. Ama ardı ardına hayır anlamına gelen cümleler kurarak benden uzaklaştı. Bu nasıl olurdu? O kolyenin bu kızda ne işi vardı?...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GERÇEK BİR SİYAH
Genç KurguHayallerimi gerçekleştirmek için kimseyi beklemeyeceğim. Bu çok yorucu oluyor. Hayatıma ben şekil vereceğim ve istediğim şekilde olmasına kim engel oluyorsa onları bir bir ezeceğim. Artık istediğim hayatı yaşama zamanım geldi... Tüm hakları gizlidir