BÖLÜM 9

6 0 0
                                    

Gözlerimi açtığımda beyaz tavanda dün yaşananlar film şeridi gibi gözümün önünden geçmişti. Kafam istemsizce ezgiye dönmüş, saat ise tam 6.00 yı gösteriyordu.
Aklıma gelen gerçekle yerimden aniden kalkıp dış kapıya ilerledim. Boya ve fırça olduğu gibi duruyordu. Büyük çelik kapıyı bir kez daha süzdükten sonra fırçayı boya kutusuna daldırıp o koca yazının üzerinden geçtim. Aklıma gelen 'kimsin sen' sorusunu kafamı sallayarak unutmaya çalıştım. Bu soru gün boyu aklımı kurcalayacaktı evet ama şimdiden kurcalamasını istemiyordum.

  Bunu yapman gerekiyordu. Yanımdan gelen ezginin sesiyle ona dönmüştüm. Bu çok gereksiz bir doğrulamaydı. Sadece gözlerimi devirmekle yetinip şimdi daha iyi misin? Hastaneye gitmeye ihtiyacın var mı? diye sorduğumda yüzünü ekşitti. Sanki bir an olsun dünü unutmuş gibiydi. Evet biraz daha iyiyim ve hayır hastaneye gitmeye gerek yok. Elimdeki boya fırçasını ve bitmiş boya kutusunu alıp içeriye geçerken ezgiye yandan bir bakış attım. O bu oyunda belkide en masumumuzdu ve en kötümüz ise... İşte orasını zaman gösterecek. Öyleyse hazırlanda okula gidelim ya da seni evine bırakabilirim. diyip arkamı döndüğümde ezgi anlam veremediğim sırıtışla beni süzüyordu. Eve bıraksan çok iyi olur. dedikten sonra kanepeye uzandı. Bende rutin işlerimi halledip okul üstümü giyinmeye başladım. O sırada çöplüğümde yankılanan mesaj sesi ezgi tarafından oldukça merak edilse de okuyacağım mesajdan onu haberdar etmeyecektim. Ekran kilidini girdikten sonra açtığım mesajda şunlar yazıyordu. 'bugünün tarihini unutma. unutmadığın bir tarih var ne de olsa dimi? 07.05.2015..'
Kafamı kaldırıp derin bir nefes alarak ezgiye beni takip etmesi için bir işaret verdim. Motoru alıp dışarıya çıktıktan sonra ezgide gelmişti. Kapıyı kilitlerken yakın zamanda bir iki güvenlik kamerası takmam şarttı. Bu fikir keyfimin yerine gelmesini sağlarken çoktan yola çıkmış ezgiyi evine bırakmıştım.

  Okulun önüne geldiğimde ortalık normalden daha kalabalıktı. Sağ dönemeçte bir topluluk vardı. İstemsizce oraya doğru yürürken egemenin sesi gittikçe yakınlaşıyordu. Demek okulumuzun playboy hazretleri konuşma yapıyor. Mükemmel! İç sesimin yaptığı yorumla keyfim ikiye katlanırken bende topluluğu yararak en öne geçmiştim. Egemenin yanında gördüğüm nil tek kaşımın havaya kalkmasında rol oynarken egemenin dedikleriyle ikisi birden havalanmıştı. Yeni gelen arkadaşlar için bir daha söylüyorum. Bu dörtlüden oldukça korkun. Filmlerdeki okulun belalı tipleri olmaya oldukça kararlıyız! derken gözlerini benden ayırmıyordu. Neydi bu şimdi ufuk, egemen, su ve nilden oluşan bir yığın asalak mıydı? Yoksa kendini filmlere oldukça kaptıran şımarık gerzekler mi?
Gözlerimi devirip sıraya doğru yol aldığımda Nil aklıma takılmıştı. Acaba durakta karşılaşmamız bir tesadüf müydü? Pekala düşmanım kimdi? Başımı iki yana sallayarak düşünceşerimden kurtuldum. Nil'in benim sınıfıma düşme olasılığını hesaplama çabalarına girmişken yüz hatları gözümün önüne geldi ve benden bir yaş büyük olduğu aklıma yer etti.
Sınıf kapısından geçip sırama oturduğumda sınav tarihlerinin yaklaştığını belli eden kağırt panoya asılmıştı. Kaşlarımı çatıp telefonumu cebimden çıkardığım sırada Ufuk yan sıraya yerleşmişti. Ona doğru döndüğümde yüzünde pis bir sırıtış vardı. Gözleri zafer edasıyla parlarken dudakları aralandı ve şu sözcükleri sarf etti. "Evet Siyah, satılmışlık nasıl bir duygu?" Sorduğu soru karşısında oturduğum yerde dikleştim ve kollarımı göğsümde kavuşturdum. Bilmişlik edasıyla gözlerime bir gülümseme yerleştirdim ve konuşma sırasını devraldım. "Aslında bunu sana sorarsak daha doğru olur Ufuk. Kendini Egemen ve yandaşlarına satarken nasıl hissettin merak ettim doğrusu."
Söylediğim cümle karşında gözlerinde ki öfke kıvılcımları tenimi yakerken sınıftan anlamlandıramadığım uğultu yükseldi. Yeşim Hoca'nın içeriye girmesiyle Ufuk'un söyleyemeyeceği kelimeler boğazında takılırken sınıfta ki uğultu da kesilmişti. Ayağa kalkmış karşımda ki Yeşim Hoca'yı süzüyordum. Bir insan böyle güzel ve fit bir vücuda sahip olamazdı.
İşkence gibi geçen 40 dakikanın sonunda hava almak için bahçeye çıkmıştım. Telfonuma gelen mesaj sesiyle ekran kilidini yazdım ve gözlerim gelen mesajın satırlarında kaydı "Benimle tanışmak istemiyor musun Alara? Bodrum katına gelsene" Numara yine tek kullanımlık bir hatta aitti. Düşmanım eğer beni bodrum kata çağırıyorsa ve ben onu tanımıyorsam... Tek bir ihtimal vardı. Ya bu kişi okula yeni gelen biriydi ya da okula yeni gelen biri! Aklıma yeni dank etmesiyle fark ettiğim gerçek bir yandan tüylerimi diken diken etmişti. Bu kişi olasılıksız Nil'di ve onca eziyeti Ezgi'ye çektiren kişi yine istinasız Nil'di. Ciğerlerimi son kez temiz havayla doldurduktan sonra bodrum kata inmek için okulun içerisine doğru yol aldım. Bodrum kata geldiğimde spor ayakkabılarımın zeminle buluştuğunda çıkan ses boş koridorda yankılanıyor Nil ise arkası bana dönük bir şekilde karşımda dikiliyordu. İstemsizce gözlerimi devirmiş konuşmaya başlamıştım. "Evet gizli hayranım seni dinliyorum." Sesim dalglar halide Nil'e ulaşmış ve arkasını dönmüştü. Yüzünde ki pis sırıtışla tek kaşım havaya kalkmış tekrar yerini bulmuştu. Birkaç adım da artık iyice burnumun dibine girmişti. Hafif koyu pembe olan dudaklarına tekrar bir gülümseme yerleşti ve söze başladı. "Hediyemi beyendin mi?" Bir çift parlak yeşil göz mavi irislerimden ayrılmıyor bakışlarıyla Ezgi'yi ima etmeye çalışıyordu. Bir an bayık bakışlarına çakımı geçirip o yeşilliği kırmızılığa boyamak istesemde budüşüncemden sıyrıldım ve konuşmamıza odaklandım."Evet. Benim izimden gitmen hoşuma gitti. Ben ayağımı kaldırınca sen basıyorsun ne hoş." Dudaklarımdan dökülen sözcülerle bu sefer sırıtan taraf ben olmuştum. Nil ağzını açıp yine birşeyler geveleyecekken arkadan gür bir ses onu engelledi. Okulumuzun gözde playboy hazretli de sohbetimize dahil olduğuna göre sağ kolu Ufuk'ta birazdan teşrif ederler herhalde. İç sesime kırkırdamamak için dudaklarımı birbirine bastırmış elinde dosyalarla bize doğru gelen Egemen'e baktım. Kaşlarım yine çatılırken ciddi duruşumdan ödün vermiyordum. Arkasından Ufuk'ta göründüğünde gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Derin bir nefes alıp "Ne o toplantı yapacağınız mı tuttu bay okulun kötü çocukları." dedim. Alaycı konuşmam herbirinin sinirine dokunurken Egemen elindeki dosyayı karnıma doğru fırlattı. Refleks olarak dosyayı yere düşmeden tutabilmiştim. Gözlerimi dosyanın üzerinde gezdirirken bay playboy konuşmaya başladı." Israrla Ece'yi tanımadığını söyledin. Pekala söylesene Siyah ablanı nasıl tanımıyorum dersin?"  Duyduğum gerçekleri gözlerimin okuduğu herbir  satır doğruluyordu. Pekala bunları öğrenen  bir kişi nasıl olurda gerçek adımı öğrenememiş olabilir? Adımda bu bilgiler gibi arkada tozlu rafların arasında sıkışıp kalmıştı oysa..
Gözlerimi Nil'inkine nazaran daha koyu ve daha parlak olan yeşil irislere çevirdim. Elimdeki tek kağırt içeren dosyayı rulo halingetirerek ellerimi göğsümde kavuşturdum. Ve Ufuk söze atıldı. "Merak ediyorum Siyah ablanı nasıl öldürebildin?" Yutkundum. Çok fazla üstüme geliyor ve hakkımda çok fazla şey öğrenmek istiyorlardı. Oysa ben böyle şeylerden hiç haz etmezdim. Silahlar çekilmişti. Ve ben kendime bir kale inşa edecektim. Kuşunarım ise bu asalak özentilerin mükemmel gösterdikleri hayatlarından açılıklar olacaktı.
Burnumu havaya diktim ve Ufuk'a doğru ilerledim. Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Masumluğuna inanıp tüm geçmişimi yüzeysel olsada bu asalağa anlatmakla kendime burada küfredemeden geçememiştim. Tüm yalancı kişiliğimi kullanarak kelimelerin herbirinin üzerine basa basa ve Ufuk'un gözlerinin içine baka baka yalan söyledim. "Ben. Ece'ye. Hiçbir şey. yap-ma-dım!!" Bir an olsun gözlerimi Ufuk'tan ayırmamıştım. Arkamdan gelen ufak gür bir kahkahayla o yöne döndüm ve bu sefer yalanlarımın hedefini Egemen'e çevirdim. "Gül bakalım playboy. Gerçekleri ne zaman kabullenceksiniz merak ediyorum doğrusu." diyip arkama dönmeden oradan uzaklaşmıştım. Merdivenleri sakin adınlarla çıkarken bünyemin yıllardır alışık olduğu yalanı tekrardan aklımdan geçirdim. 'ben Ece'ye birşey yapmadım.' Gözlerimi kapattım ve adımlarımı hızlandırdım. 'Gerçekleri ne zaman kabullenceksiniz. ' demiştim öyle değil mi? Bunu bi nevi kendim için söylemiştim aslında.. Ama bu yalana kendim inanmazsam başkalarını da inandıramayacağıma eminim. O yüzden ne pahasına olura olsun yaşadığım süre boyunca bu gerçekten olabildiğimce kaçacağım...

Yorum ve olylamalarınızı bekliyorum arkadaşlar. Kendinize iyi bakın..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

   GERÇEK BİR SİYAH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin