BÖLÜM 4

7 1 0
                                    

Ufuk'la birlikte okula gelmiştik. Bugün basketbol turnuvası vardı. Başka bir okulda yapılacağı içinbir kaç sınıf gidecekti. Eğer o sınlardan biri bizim sınıf olmazsa Ufuk'un arabasına atlayıp bende onlara katılacağım. Bu maçı kaçıramam. Gerçekten. Diyerek sınıf kapısından içeriye girdim. Camın önünde gördüğüm Egemen neden burada olduğunu düşünmeme engel olamadı. Ufuk'ta benim gibi meraklı gözlerle bakıyordu. Koluna yapışmış Su Egemen'in canını sıktığı çok belliydi. Bu kız neden bu kadar yılışık diye sessizce Ufuk'a seslenirken hala kapının orada durmuş 'Egemen artık ne söyleyeceksen söyle ve defol.' Diye haykırıyordum. Nihayet yanımıza gelmişti. Biraz konuşabilir miyiz küçük?  Ufuk'a bakıp yalnız..  Dedi. Ufuk'a bakıp iki dakika diye söylendikten sonra kafamla onaylayıp dışarı çıktım.
Çabuk söyle. Dedikten sonra bende uzatmayı düşünmüyorum. Ama şunu bil çakma siyah ne bok olduğunu biliyorum. Ve bunu açıklığa kavuşturmadan seni bu okuldan yollamayacağım. Ece'nin kaybolmasında parmağın olduğunu biliyorum. Bunu açıklayacağım. Şimdi ne kadar yalanlarsan yalanla bir gün bunu kabul edeceksin. Gözü bir an kolyeme kaymıştı. Ece'yi tanıyor muydu? Böyle konuştuğuna göre kesindi. Ama benim Ece'yi tanıdığımı inkar etmem gerekti. O geçmişti ve unutulmaya mahkumdu! Derin bir nefes alıp ona bir adım daha yaklaştım.İlk olarak ne bok olduğumu ben biliyorum bu bana yeter. İkincisi ise Ece kim bilmiyorum. Üçüncüsü ise bu okuldan kim gidecek görelim bakalım.Elinden geleni ardına koyma! Diyerek meydan okumuştum. Güçlü durmam gerekiyordu. Bu egoya kendimi ezdirmezdim. Fazla yakın olduğumuzu sinirle soluduğu nefesinin yüzüme çarpmasıyla anlamıştım. Gözlerim bir saniye bile gözlerinden ayrılmazken elinden geleni ardına koyma! Diyerek cümlemi tekrarladı. Yanımıza gelen hoca boğazını temizleyerek umarım bölmüyorumdur çocuklar ama ders vakti. Diyerek sinirlerimi iyice germeyi başarmıştı. Bölelim hocam bölelim. Derken hala gözlerine bakıyordum. Gözlerini kırpıştırdığında uzun kirpiklerini kıskanmıştım. Benim kirpiklerim o kadar uzun değildi. Saçma olan bu düşüncemden arınmam söylediği cümleyle olmuştu. O sınıfa giderken cümle beynimde yankılanıyordu. Hayat pahasına. Kimin hayatı olursa olsun. Hayat pahasına. Kafamı sallamıştım. Sanki bu cümleyi duymamış olacakmışım gibi kafamı sallamıştım. Ben hocayı takip ederken Egemen sınıfına doğru gidiyordu. İçeri girdiğimde Ufuk ne oldu diye bakış atsada umursamadım. Hayat pahasına demişti. Bir ben vardım. Başka kimsem yoktu ki. Kimin hayatına zarar verebilirdi? Sevdiklerimin mi? Hoş. Sevdiğim kimsede yoktu ki. Ama onun vardı öyle değil mi. Adaletsiz bir düello olacağa benziyordu. Hadi Egemen Bey görelim bakalım beni nereden vuracaksın. Mırıltı şeklinde çıkan bu cümle Ufuk'un dikkatini çekmiş olacak ki neler oluyor siyah. Egemen sana ne dedi? Bu merakı beni şaşırtsa da ona anlattıklarımdan sonra normal bir şeydi. Dudaklarım aralanıp önemli bir şey değil.kendi çapında konuşuyor duruyor işte. Onu bunu boşverde kantine gidip kahve mi alsak?  Ona yalan söyledim. Eğer onunla içli dışlı olursam Egemen onu hedef seçebilirdi. Açıkçası Ufuk'a zarar gelemsini istemiyorum. O yüzden onu bu işten olabildiğince uzak tutmalıyım.
Saçıyla oynadıktan sonra olur manasında kafasını salladı. Merdivenlerden inerken karşıdan gelen Su'yu süzmeye başladım. Kumral, ela gözlü 1.68 boylarında hafif etine dolgundu. Bana biran Ece'yi anımsattığında tüylerim diken diken olmuştu. Düşüncelerimden sıyrılmak için gözlerimi kırpıştırdım. Ufuk ne yapmaya çalıştığımı anlamak için neden tuhaf haraketler yapıyorsun. Diye sorduğunda gerçekten o kadar mı tuhafım diye aklımdan geçirdim. Bir saniye bile düşünmekten vazgeçmiyordum. Tuhaf mı davranıyorum. bu soru kaşlarımın kalkmasıyla birlikte Ufuk'u bulmuştu. Başını iki yana sallayarak hayır dedi. Kahvelerimizi alıp çıkışa doğru ilerledik. Serin havada kahve kokusu burnuma gelirken bütün vücudum rahata kavuşuyordu. Anlaşılan bu okulda rahat etmem için elimi çabuk tutacaktım. Yoksa burası da sıkardı. Geçmişin üzerini bir daha çiğneyecektim. Önceleri kolay olmuştu. Bunun da kolay olmasını umarak Ufuk'un arabasına atladım. Evet maça gidiyorduk ve bizim sınıfı götürmüyorlardı. Bu maçı kaçıramazdım.
..............
Skor tablosu 2 3 olduğunda artık Ufuk'un atağa geçmesi gerekiyordu. Kaybediyorduk ve bu hoşuma gitmiyordu. Ben kaybetmeyi sevmezdim. Tamam ben oynamıyordum ama tuttuğum takım kaybediyordu. Ve buda benim kaybetmem demek oluyordu.  Hadi Ufuk! Son bir tane!  Sesim okulun stadında yankılanmıştı. Karşı takımın stadıda olduğumu ise koluma birinin dokunmasıyla anlamıştım. Burada kimse beni tanımıyordu. yakışıklı çocukmuş ama bu maçı biz alırız Siyah. Boşuna ümitlenme. Burası hayal değil gerçek. Dediklerini hazmetmeye çalışırken yutkundum. Adımı nerden biliyordu? Kimdi lan bu! Kafamı o yöne çevirdiğimde arkasını dönmüş gidiyordu. Diyecekleri bitmemiş olsa gerek bizi sessiz bir yere çekmek istemiş, o yeride dışarısı olarak seçmişti. Dışarıya çıkar çıkmaz kapının önünde ki motor gözüme ilişmişti. Rüzgar tenimi yakarken kimsin lan sen. diye sormuştum bir an önce sormak istediğimi.  Arkasını döndüğünde daha önce karşılaştığım bir simaydı. Bu Ezgi'ydi. Küçük dostum beni ne kadar şereflendirdiğinin farkında mıydı? Ne işi vardı bu sürtüğün burada diye içimden geçirirken yapma siyah. Tanımamış olamazsın. Yarım gülüşümle eski Siyah gibi davranmış olmalıyım ki Ezgi'nin yüzü bir an terddüte kapıldı. Korkma güzelim. Tanıdım. Tanımaz olur muyum. Ne istiyorsun? Bu soruyu yöneltirken yüz kaslarım kasılmış ona bir adım daha yaklaşmıştım. Oda aynı tepkiyi vererek güzelim lakabı sanki Ece'nin di. Ne oldu bu aralar sık kullanıyorsun galiba.uzun bir süreden sonra.  Herkesin herşeye ece yi karıştırması artık sıkmaya başlamıştı. Hem ne ara bu böcek baş kaldırmıştı. İsitfimi bozmadan bir adım daha attım. Eski otoritem hala üzerinde etkiliydi ki korktuğunu saklayamayışından anlamıştım. Sen söyle. Ne ara geldi bu özgüven böcek. Hı? 
-Bana böcek diyemezsin. Dişlerini sıkışı sinirlendiğini belli etmişti. Kızaran yanakları onu geçmişe götürmüş olsa gerek ama bir şeyi unutuyor. Unutuyorsun ama ben sana ilk defa böcek dedim. Bu lakabı sana takıp okulda ezik duruma düşüren ben değildim. Hatırlatırım o kişi Ece'ydi. Hem sence de iyi olmadı mı ortadan kalkması. Ondan sonra kimse sana ezik gözüyle bakmadı. Fark etmedin mi?  Söylediklerime yutkunarak karşılık vermişti. Cam gibi kahverengi irisleri büyümüş benden başka her yere bakıyordu. Ellerini sıktığını göremesemde anlayabiliyordum. Ezgi'ydi karşımdaki nasıl tepki vereceğini biliyordum. Birazdan söyleyecekleri ise üç kelimeden oluşuyordu. Sen canisin Siyah. Omuzu omzumu hafif sıyırmıştı. Saçımı arkaya savurarak ellerimi göğsümde birleştirdim. Arkamı döndüğümde salına salına içeriye giden Ezgi'ye odaklandım. Herkesin eski defteri açma çabası beni öldürsede Ezgi'nin neden böyle birşey yaptığını anlamamıştım. Onu ezen eceydi. Ben ise ona birşey yapmamıştım. Kötüydüm bunu kabul ediyorum. Tamam belki bir iki kez ezgiyi sıkıştırmış olabilirim. Ama ona zarar vermedim. Bu işte bir bokluk vardı ama dur bakalım.
.............
Bana seslendikten sonra nereye kayboldun. Göremedim seni. Evet bir yalan at bakalım siyah. Ya da her zaman ki gibi biz ona açıklama diyelim hı?  İç sesimi haddinden fazla dinlediğimi düşünerek bir ta nıdıkla karşılaştım. Biraz sohbet etmek için dışarıya çıkmıştık. O kadar.  Aslında bu bir yalan değildi. Özetlenmiş bir gerçekti. Bu ona yeterdi. Bu saatten sonra okulu bize tatil etmişlerdi. Benimde yurda gidip durumlar ne diye öğrenmem gerekiyordu.
Ufukla haftasonu için buluşmak üzere anlaştıktan sonra yanından ayrıldım. Kendine dikkat et. Diye arkamdan bağırırken ben ise elimi havaya kaldırmış sadece sallıyordum. 
...............
Yurdun kapısına geldiğimde Elmas Cadısına yakalanmamak için içeriye sızdım. Danışmadaki kadının yanına gidip Iı merhaba abla ben birşey sorcaktım ama..  Gözlüğünün üzerinden beni süzerken ne sormak istediğimi anlamış olacakki Elmas Hanım çıktı. Sende o gelene kadar çık eşyalarını topla. Başka bir yurt için görüşme yapmadı. Durmuş ona bakarken içimden geçenleri söylemeden edemedim. Küfretseydin mübarek. Diyerek odama çıktım. Eşyalarımı bavula tıktıktan sonra çıkışa ilerledim. Danışmadaki kadın bana öldürücü bakışlar atarken yurdu terk ettim.
Bu kadar rahat olmamım sebebi kalacak bir yerimin olmasıydı. Evet bu kadının beni buraya bir daha almayacağına emindim. Durumu ufuka anlattığımda onların evinde kalabileceğimi söylemişti. Bu teklifini ilk başta reddetmiştim. Eğer onunla yaşarsam ona daha çok yakın olurdum ve bu da egemenin ufuka zarar verebilme ihtimaliydi. ısranın üzerine kalmayı kabul ettim. Villada yaşıyorlardı ve eminim bir sürü odaları vardı. Neyse bunun bir önemi yok. Kendime kalacak bir çöplük bulduktan sonra evinden ayrılacaktım. Önceden de bir çöplüğüm vardı ve ona çok ihtiyacım olmuştu. Bavulumu sürterek durağa gitmeye başladım. Deniz kenarından geçerken bu kasveti seyretmeden gitmek istememiştim. Kayalığa oturup uçsuz gibi görünen maviliği seyretmeye başladım...

  Yavaş gitmeliyiz. Bey sana söylüyorum yavaş gitmeliz. Babam ön koltukta oturan annemi duymuyordu. Ya da her zaman ki gibi duymamazlıktan geliyordu. Dikiz aynasından annemle göz göze geldiğimizde korku duygusu akıyordu gözlerinden. Babam iyice gazı köklediğinde ibre biraz daha arttı. Yanımda oturan kardeşlerim birşeyin farkında değildi. Annemle tekrar göz göze geldiğimizde bana birşeyler söylemeye çalışıyordu. Kendini yormasına gerek yoktu. Ben herşeyi anlamıştım. Araba bir kez tökezlerken arka koltuktan baba...  Diye haykırdım. Babam hiç ses çıkarmıyordu. Lanet olsun yine aynı şeyi yapıyor susuyordu. Kardeşlerim korku dolu gözlerle bakarken annemin ard arda söylediği kelimeler bana boğuk bir şekilde ulaşıyordu. Kardeşlerim ne olduğunu anlamadan hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamışlardı. Çimenlik bir alana geldiğimizde babamın yapacağım  şeyle arabayı durdurmasını ümid ederek kapıyı açtım ve hiç terddüt etmeden atladım. Bedenim sert zemimle buluşurken ellerimle kafamı korudum. Sol tarafıma yuvarlanırken babamın arabayı durdurmadığını aksine daha hızlı sürdüğünü gördüm. Uçuruma doğru giden arabada benim ailem vardı. Yerden güçlükle doğrulup baba! Diye haykırdım. Gözlerimden firar eden yaşlarla babamın bir an önce firene basması için dua ediyordum. Haykırışlarım hıçkırığa dönüşürken araba uçurumdan aşağıya doğru yol aldı. Ayağa doğrulup tökezleyerek uçurumun kenarına gittim. Haykırarak ellerimi saçıma geçirdimve olduğum yere çökerek ağlamaya başladım. Olamaz! Hayır.... Sadece bağırarak ağlıyordum. Babam böyle bir şey yapmış olamaz. Aklım bunu kabul etmiyordu. Artık annemi göremeyecektim. Onlarla geçirdiğim günler aklıma geldikçe kafayı yiyor dizlerime vurarak ağlıyordum. Uçurumdan aşağı anneeee! Anne! Annnneeee.... Diye haykırırken suyun dibine çoktan batmış arabaya bakıyordum.  Annem ölmüş olamazdı. Kardeşim ölmüş olamazdı. Ellerimi toprağa vurarak ağlamaya devam ettim. Neden.. Baba söyle neden! Niye yaptın bunu! Baba... Haykırışlarım omzuma birinin dokunmasıyla gözyaşlarına dönüştü. Kafamı kaldırdığımda bir polis başımda dikiliyordu. Buğulu gözlerimle uzağa bakarken ne ara ambulans ve polis gelmişti. Zaman nede çabuk geçmişti. Ben yere iyice çömerken sadece ağlamak istiyordum. Kalbim acıyordu. Sanki içimde birşey dolaşıyor ben onu çıkarmak için bedenimi boydan boya yarıyorum ama o yine hala orada duruyor bana acı çektiriyordu. Tamamen toprakla buluştuğumda artık onların bu kahverengiliğin altında olduğunu ve bir daha benimle birlikte olmayacaklarını bir kez daha hatırladım. Hıçkırarak ağlmaya boğazımın yanmasına izin veriyordum.

Yanağımdan süzülen sıcaklıkla gözlerimi açtım. Bu su ailemi almıştı. Ben onların özlemiyle kavrulurken telefonum çaldı.
UZUN BOYLU ÇOCUK ARIYOR..
Alo efendim.
Sesim ağlamamak için boğazımı sıktığımdan boğuk ve acı çıkıyordu.
İyi misin sen?
Evet Ufuk gayet iyiyim.
Peki o zaman yurda gittin mi?
Evet ama atılmışım.
Bekle o zaman seni almaya geliyorum. Nerdesin?
Adresi verdikten sonra tekrar sessiz hıçkırıklarımla başbaşa kalmıştım. O anı düşündükçe kalbim sıkışıyor nefesim kesiliyordu. Bazen acaba diyorum. Bende onlarla birlilte gitsemiydim. Belki de bu kadar özlemezdim onları. Belkide başka hayatlar için daha güzel şeyler olurdu. Gözlerimi sıkıca kapattım. O andan sonra olanlar, yaşadıklarım tek tek gözümün önüne geliyordu. Babam bize ne yapmıştı. Annem gittikten sonra zar zor alışmıştım hayata. Daha 13 yaşımdayken..
Uzaktan gelen motor sesi iyice yaklaşmaya başlamıştı. İçimden lütfen egemen olmasın uğraşamam. Diye geçirirken motor arkamda durdu. İç çekerek gözlerimi açtım. Gözüme vuran ışıkla gözlerimi kırpıştırırken evet Siyah. Anlat. diyen ses yanıma oturdu. Gelen Ufuktu. Neyi merak ettiğini anlamamıştım. Soru sorarcasına kafamı kaldordım ve ona baktım. Güneş ışınları yüzündeki her hücreye temas ediyordu. Koyu mavi gözleri güneşle birlikte parıldarken geçmişini.dedi. Kaşım hayretle havaya kalkarken oklar tekrardan kalbime saplandı. Egemen Ufuka birşeyler mi demişti. Neler oluyo içine sı.. iç sesimi bastırarak.  Hangi kısmını? kısık çıkan sesim ağlamamak için sıktığım boğazım feci durumdaydı. Ufuk bu durumu anlamıştı. Ama neyimin olduğunu sormuyordu. O benim tek arkadaşımdı. Ona güvenmek istiyordum. Ama bunu nasıl yapacaktım. Bir yerden başla. Mavi irisleri gözlerimden ayrılmazken kurmuştu bu cümleyi. Ona nasıl güvenecektim. Peki olanları anlatmaya dilim varacak mıydı?

   GERÇEK BİR SİYAH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin