BÖLÜM 3

11 1 0
                                    

Yurdun oraya geldiğimde saat gece 02.05'di. Beni içeriye almayacaklardı. Ama ben oraya girecektim. Yurdun arkasına dolandıktan sonra ilk üç katta demir parmaklıklar vardı. Hiç tereddüt etmeden tırmanya başladım. İkinci parmaklığa tırmanacakken odanın ışığı yandı. Hızlı bir şekilde aşağı indim. Burası Elmas Hocanın odasıydı. Kim var orda? Biri olduğunu fark etmiş olacakki camdan bu soruyu yöneltmişti. Arkadaş ne kulak var şu kadında ya. Yemin ederim.
Öyle mi? Ses yaptığın için rahatsız olmuştur belkide.
Arkamı döndüğümde tahminlerim doğru çıkmıştı. Motorcu çocuk arkamdaydı. Lan. Beni mi takip etti bu.
  Yine alaylı bir şekilde bakarken
lan sen beni mi takip edion.
Hayır. Seni takip etmedim. Eğer biraz daha sesli konuşursan seni fark edecek ve bu sefer de yurttan kovulacaksın.
Bence bu çocuk daha fazla konuşursa ağzının üstüne bir tane yumruk yiyecek. Olacağı bu. Bence sen daha fazla konuşma hı? Dirseğini duvara yaslayarak Benimle gel yoksa avazım çıktı kadar ismini haykırırım.  Yüz hatlarım aniden gerildi. Bu çocuk ne dediğinin farkında mıydı. Yoksa ben mi yanlış duyuyordum. Sen herhalde bu soğukta kafayı üşüttün. Kıyamam... Sanki ismimi biliyorsun mal. Gözlerimi istemsiz bir şekilde devirdim. Elmas Hoca orada mı değil mi diye kontrol edecektim. Kafamı yukarı kaldırıp baktım. Elmas Hoca istikrarlı bir şekilde camda duruyordu. Ne inatsın be kadın! diye içimden söverken motorcunun itiklemesiyle meydana çıktım. Ardından avazı çıktığı kadar bağırdı. Elmas hocayla göz göze gelmiştik. Gözüme tuttuğu fener çok rahatsız ediciydi o cırtlak sesiyle Siyahhh! Diye bağırdı. He benim buyur. Ne bağırıyosun yine mal! söve söve motrcunun ağzını kapattım. Ulan gerizekalı ne yaptığını sanıyorsun.
Ben sana söyledim küçük.
Dua et şimdi kaçmamız lazım. Yoksa seni..  Fener ışığı bu sefer tepeden değil karşıdan geliyordu. Kaçık kadın!  Diye fısıldarken Boşver kaçığını falan hadi..  Diyerek kolumdan tuttuğu gibi koşmaya başladık. Arkamızdan gelen Elmas Hocanın söylediklerini yol boyu ağzımı eğerek taklit etmiştim. Nihayet motorun yanına gelmiştik. Motorcu kaskı kucağıma atıp hadi atla.  dedi. Mecburdum. Yoksa bu Elmas cadısı beni paralardı. Kaskı kafama geçirip motora atladım. Motorcu ellerimi alıp bedenine sardı. Kendimi ne kadar kötü hissetsemde şuan bunu yapmaya mecburdum. Elmas Hocanın ışığı belirdiğinde artık gazı köklemiştik. Yorgunluk yavaş yavaş üstüme çökmeye başlamıştı. Kafamı motorcunun omuzuna yaslayarak düşünmeye başladım. Şimdi nerede kalacağım? Bu kaçık çıkış işlemlerimi yapmıştır bile. Sitede hata olsa sabaha kadar baştan baştan yapmaya çalışır. Hep senin yüzünden.  Kafamı birden kaldırıp Hep senin yüzünden motorcu diyerek kaskına bir tane geçirdim. Motoru bir deponun kenarında durdurdu. Kaskını çıkartıp o uzun kahküllerini karıştırdı. Ve çirkefleşti. Ne vuruyon lan kafama. 
Bir kere kafana değil kaskına vurdum. Aa doğru ya fark etmez. Kafanda kask gibi kalın ne de olsa. Kaşalarını çatmış bana bakıyordu. Motorun üzerinden inmem kafama dank ettiğinde sitemle yerimden kalktım. Hayır yani sen niye bağırıyon yurdun önünde. Nerde kalcam ben şimdi. Başıma niye bela açıyon sen. İçimdekileri kustuğumda motorcu da artık yerdeydi. Ben sana dedim küçük. Ya tıpış tıpış gelirsin ya da bağırırım dedim.  Ağzını yansıyarak ya tipis tipis golorson ya da boğororom didim...  Ardından dil çıkartmıştım. Ya bence sen manyaksın. Bana oynama arkadaşım. Git kiminle uğraşırsan uğraş. Arkamı dönmüş giderken sen neden başkalarıyla oynadın siyah. Başkalarını neden umarsızca kullandın.  Bu çocuk yine sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Hiç durmadan yürümeye devam ettim. O ise sesini daha da yükseltti. Belki de birileri senin yüzünden ölmüştür! Duyduğum cümleyle başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Bu ne demişti şimdi. Birileri?
Arkamı dönüp gittiğim hızla yanına geldim. Yakasından yapışıp duvara yasladım ne diyosun lan sen! dişlerimi sıkarak söylediğim bu cümle onun hoşuna gitmiş olacak ki sırıtıyordu. Bu çocuk cidden fazla olmaya başladı.  İç sesime hak verip bir tane yumruk geçirdim o portre gibi olan yüzüne. Ne diyon lan adam gibi açık açık söyle!  Haykırışım boş sokakta yankılandı. Ağzından tükürdüğü kanları kolunun tersiyle silerek bu kadar çok sinirlendiğine göre.. Yutkundu. O yutkunurken ben kaşlarımı biraz daha çattım.  
.. doğru söylediklerim. Hı? Söylesene!  Yakasıdan tutup sırtını duvara vurdum. Lan sen beni neyle suçladığının farkında mısın? Oğlum kimsin lan sen! İlk günden ne bu sorgu sual! Gözlerini kaçırdı. Daha fazla üstelemek istemedim. Ellerimi yakasından çekip sakın! Sakın bir daha söyleme. Bana bunu yapmaya hakkın yok! Soğuk tenime işlerken boş sokakta yürümeye başladım. Şimdi ne yapacaktım? Aniden çiseleyen yağmurla tüm bedenimin geçmişimden arındığını hissettim. Ama bu hissim boşunaydı. Biliyorum. Bilyorum her defasında.. her defasında geçmişimle yüzleşmek zorundaydım. Neden.. Böyle olmasını isetemedim ki. Gözyaşlarımı daha fazla tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. +Kendime bile yalan söylüyorum.
*Pişman olmadın hiçbir zaman.
+Oldum.. Pişmanım..
*Sen sadece bir yalancısın! Herkes bunun farkında.
+Kapa çeneni! Ben ona zarar vermek istemedim.
*Hayır. Tamda istediğin gibi oldu herşey!!
+Hayır!.. 
Hıçkırıklar içinde diz çöktüm. Islaklık bedenimi titretirken ben kendimle savaşıyordum. Usta bir yalancıydım. Ben kötüydüm. Soğuk ciğerlerime dolarken artık tamamen yere uzanmıştım. Sadece ağlıyordum. Sadece ağlamak istiyordum. Soğuktan titrek dudaklarımdan aralanan kelime yine geçmiş.. olmuştu. Neden unutulmuyordu. Oysa geçmiş unutulmaya mahkum değil miydi? Neden beni bu kadar yaralıyorsun hayat. O kadar mı kötüyüm. Islak zeminden kalkıp yüzümü silmeye başladım. Kimsenin bana bunu demeye hakkı yoktu. Kimsenin... Sesimden rahatsız olmuş olacaklar ki bir iki komşu pencereye çıktı. Burda da rezil olmayı başarmıştım.  Cebimden telefonumu çıkarıp Ufuk'u aramaya karar verdim. O herkes gibi değildi. Hele etrafımdakiler gibi hiç değildi. Şuan güvenebileceğim tek insan Ufuk'tu. Haporlörü kulağıma götürürken bir yandan da yürüyordum. Telefon  çalmaya başlamıştı ama açan yoktu. Tabi salak saat gecenin 3'ü. Çocuk uyanık mı sanıyorsun bu saatte. Kimse senin gibi değil! Kendime sövdükten sonra iç geçirdim. Son bir kez aramak için tuşları çevirdim.
UZUN BOYLU ÇOCUK ARANIYOR...
  Dııtt... Dıııt.. Dıııt..
Alo.?
Alo Ufuk?
Siyah! Noldu?
Telefonun ucundaki ses uykulu bir hali bırakmış gitgide endişelenmeye başlamıştı. Sesim o kadar berbat çıkıyordu ki...
Ufuk özür dilerim ama sana ihtiyacım var.
Siyah sen ne dediğin farkında mısın? Bu saatte.
Evet Ufuk lütfen.. 
Iı tamam tamam. Sakin ol. Nerdesin şimdi söyle seni almaya geliyorum...
Yurdun adresini vererek oraya doğru yürümeye başladım. İçine sıçıyım buranın adresini bilmiyordum. Yurdun önüne geldiğimde Ufuk arabanın orada bekliyordu. Beni görünce yanıma yaklaştı. Siyah.? soğuktan moraran elimle saçlarımı düzelttim. Ufuk artık yanımdaydı. Geldiğin için teşekkür ederim Ufuk. Bunu kimse yapmazdı. 
Ufuk söylediklerimin hiçbirini duymayıp Siyah sırıl sıklamsın. Yağmur o kadar çok yağmadı. Buraya gel.  Hırkasını çıkartıp sırılsıklam olan rişörtümün üzerine örttü. Kocaman kollarıyla beni sararak arbaya bindirdi. Kendimi bir aptalın yüzünden sığıntı gibi hissediyordum. Dikiz aynasından yansımama baktığımda gözlerim kıpkırmızı olmuştu. Ufak'ta arabaya bindikten sonra Neler olduğunu anlatacak mısın?  Buna mecburdum. Ama sadece bir kısmını anlatacaktım. Ya sonrasında benimle arkadaş olmak istemezse. Benden nefret ederse..
...............
Her şeyi anlattım işte. Olay bu.
Tamam artık sen sıkma canını ben ona ne yapacağımı biliyorum.
Duyduğum cümle hiç mantıklı gelmiyordu. Saçımı kulağımın arkasına alarak Ufuk'un olduğu kanapeye oturdum. Bak Ufuk. Bu çocuğu sen de sevmiyorsun çok belli. Ama benim yüzümden hareket etmeni istemiyorum. Lütfen. Sıkılır bir zaman sonra..  Dediklerimin karşısında dişlerini sıkıp çenesini daha da belli etti. Dalgalı uzun saçları, mavi gözleriyle uyumlu esmer teni.. Bu çocuk Egemen'den daha da yakışıklıydı. Sürekli sıktığı çenesi artık patlayacaktı. Ufuk! Seslenişimin ardından derin düşüncelerinden çıkıp nihayet bana dönmüştü. Sıka sıka diş bırakmayacaksın ağzında. Hem demin sen demedin mi takma kafana diye. Ben takmayacaksam sende takmayacaksın. Anlaşıldı mı?
Kocaman elini küçücük yanağıma koyup Gözlerin kıpkırmızı olmuş. Dedi. Yutkunarak söylediği bu cümle karşısında iyice kırmızı kesilmiştim. Kalbim heyecandan durmak üzereydi. En son ne zaman bu kadar hızlı atmıştı hatırlamıyordum. Beynim ise durmuş olacak ki hala bir şey diyip geri çekilmemiştim.
Iıı.. Şey.. Tamam.. Yani demek istiyorum ki.. Elini yüzümden çekmiş gülümsüyordu. Sıcak bir gülümsemeydi. Ama kesinlikle utandığımı anlamış bir gülümsemeydi. Dudaklarımı ıslatıp...sadece teşekkür ederim.  Başını sallayarak Önemi yok. Her zaman Siyah. Hadi uyu şimdi yarın okul var. Gülümseyerek ısrar ettiği gibi yatağına doğru ilerledim. O ise kanepede yatacaktı. Başımı yastığa koyunca düşündüm de benim kadar kötü biri nasıl bu kadar iyi biriyle arkadaş olabilmişti.

   GERÇEK BİR SİYAH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin