BÖLÜM 8

7 1 0
                                    

Bugünü kendime ayıracağıma dair söz vermiştim. Okula gitmek yoktu. Aynanın karşısındaki yansımama baktığımda biraz fazla dar giyindiğimin farkına vardım. Altımda sporcu taytım ve üzerimde sporcu atletim vardı. Hayır ben böyle rahat edemezdim. Bu ben değildim. Kafamı iki yana sallayarak düşüncelerimi desteklemiştim. Dolabıma doğru ilerleyip uzun ve bolca beyaz bir tişört çıkarttım. Atletimi çıkartıp kafamdan tişörtü geçirdiğimde artık hazırdım. Derin bir nefes soluyarak ilerledim. Adımımı yere her attığımda ayağımdaki rahat spor ayakkabım bana güven verirken var gücümle deponun kapısını ardına kadar açtım. Gün ışığı yüzümü okşarken elim istemsizce yüzüme gitti. Parmaklarımda hissettiğim rimelli kirpiklerim bana yine geçmişten anılarımı hatırlatmaktan başka birşey yapmamıştı.
....-Kızım sil o gözlerini!
- Tamam anne ne var bunda birazcık sürdüm sadece ne olurr!
- O gözlerini sileceksin....
Yüzümde hafif bir tebessüm oluşmasına karşın bu duyguyu engellemekten başka çarem yoktu. Karşımdaki manzara nefesimi keserken ellerimi yukarı kaldırdım. Güneşi kucaklamak istiyordum. Yapmak istediğim şeyin mantık dışı olduğunu biliyordum ama bugun benim günümdü. Her yıl kendime ayırdığım bir gündü sadece... 
İçeriye girip siyah çantamı sırtıma atarak motoru depoya doğru sürdüm. Artık depodan çıkmış kapsını kapattıktan sonra kilitlemiştim. Adımlarımı ağır ama sert atıyordum. Durağa geldiğimde sahile giden otobüsün gelmesini beklemeye başaldım. O sırada yanımda huzursuzca kıpırdanan kıza takıldı gözüm. Şey.. Pardon bakar mısınız? Fazla masumluk içeren bu sözcüklere kanmayıp kafamı ona çevirmiştim. Soru dolu gözlerimle ona bakarken acaba fazla akbiliniz var mı. Ben benimkini evde unutmuşumda. dedi. Sesini duyabilmek için neredeyse kulaklarımı dört açmıştım. Neden bu kadar sessiz konuşuyordu? Aa hayır. Akbilim yok ama para verebilirim. dediğimde kız itaraz etmeye başlayınca eline yeteri kadar parayı sıkıştırmıştım. İhtiyacı vardı madem neden huzursuz oluyordu? Gerçekten çok teşekkür ederim. Adın ne? diye sorduğunda gözlerimi tekarardan ona diktim. Ne bu tanışamya çalışma çabaları diye düşünürken asıl vereceğim cevabı düşündüm. Hoş bu kızı bir daha görmeyecektim ama gerçek ismimi söylemek gibi bir aptallık yapmayacaktım. Siyah. Senin adın ne? Bu soruyu yöneltirken yaslandığım durağın demirinden bedenimi çekmiştim. Siyah mı o ne ya diyişini bir kenara fırlatıp ismini tekrar sordum. Adım nil tanıştığıma memnun oldum. dedikten sonra elini uzattı. Elini sıkmayacaktım bu gereksiz yakınlaşma beni huzursuz etmişti. Nedense bu kızdan hiç haz etmemiştim. Ben arkasını dönüp gitmesini beklerken o sohbet etmeye başlamıştı. Kendi çapında anlattığı sohbeti dinliyormuş gibi yapıp arada kafa sallıyordum. Sence ne yapmalıyım diye sorduğunda beni denediğini anlamıştım. Dinleyip dinlemediğimi ölçüyordu. Gözlerimi devirmem bir kaç saniye önce olmuş ve cevabımı vermiştim. Kendini yıpratma yeter. Bırak diğerleri yıpransın. Bu çok genelleme bir cevaptı. O sırada otobüsün yaklaştığını görünce sevinç çığlığı atmamak için kendimi zor tuttum. Otobüse hangi hızla bindiğimi bilmezken nil yüzündeki sinsi gülüşüyle bana el salladı. Bu gülüş sanki 'daha sonra da görüşücez' gülüşüydü. Bu ne kadar kafama takılsa da bugun benim günümdü ve mahvetmeye niyetim yoktu.

Sahile geldiğimde çantamdan çıkardığım patenlerimi giyinmeye başladım. Bunu uzun zamandır yapmıyordum. Baya uzun zamandır... Serin hava tenimi okşarken patenleri yere sürttüm. Otobüsteki kız aklımı son derece kurcalıyordu. İstemsizce kaşlarımı çatmış sakin bir ağaç bulmaya çalışıyordum.

Bir müddet ilerledikten sonra nihayet bir ağacın dibine çömelmiştim. Çantamdan çıkardığım sandiviç ekmeğimi yemeye başlamıştım. Denize her baktığımda ailemi hatırlasam da kafamı iki yana sallamakla yetinmiştim. Derin bir iç çektikten sonra ekmeğimi yemeye devam ettim.

   GERÇEK BİR SİYAH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin