BÖLÜM 7

6 1 0
                                    

Okula geldiğimde hava ruh halimi yansıtıyordu. Dün iki yıldır kaçtığım gerçekle tekrar başbaşa kalmıştım. Dün çöplüğüme geldiğimde motorum orada yoktu. Kapının orada motorla birlikte egemeni görünce adımlarım istemsizce hızlandı. Bu çocuğun ecenin eks aşkı olduğu kafama dank ettiğinde onu her gördüğümde midem bulanıyordu Şuanda da olduğu gibi. Önünden tam geçerken kızgın bir ifadeyle motorun anahtarlarını gözümün önünde sallandırdı. Memnuniyetle alacakken bir anda çekmesiyle ona baktım. Kaşlarımı çatmış ne var diye haykırıyordum. Şişkin gözleriyle bana bakarken dün gece ağladığı çok belliydi. Gözünün beyazı neredeyse kırmızılaşmıştı. Anahtarımı almadan önce bana birşey vermen gerek. dediğinde yüzüme bir gülümseme yerleştirip ukalaca cevap verdim. Anahtarımı almadan önce neyi vermem gerekiyor. İlk kelimeyi bastırarak söylediğimde kollarımı göğsümde kavuşturdum. Onun çenesi kasılırken bundan zevk almıştım. Onun canını daha fazla yakacaktım. O Ecenin canını hayli yakmıştı. Evet benimki kadar yakmış olamazdı. Düşüncelerimden sıyrılmak için kaşlarım havaya kalkmış kafamı sağa sola sallamıştım. Egemen bunu sorgulamadan ecenin kolyesini ver. dediğinde yüz kaslarım gerilsede yüzüm tekrar ifadesizleşti. Bir anlam verememiş gibi ona bakarken cümlesini yeniledi. Ne demek istiyorsun egemen? Ne kolyesi? diye kaşlarımı çatarken eli boynuma gitmişti. Refleks olarak elini döndürerek sırtını bana çevirdiğimde acıyla inlerken herkesin bize baktığını gördüm. Küçük bir çocuğun yeni aldığı oyuncağına sevinir gibi bir ses tonuyla ecenin kolyesi dimi? O yüzden bu kadar çok tepki verdin. dediğinde kolunu iyice büktüm. Tek dizinin üzerine acıyla çökerken Ufukla kısa süreli göz göze gelmiştik. Egemenin kulağına eğilerek bir yandan elindeki anahtarımı alarak bir eceyi tanımıyorum. İkincisi artık şu anahtarımı alayım dimi. diyerek geri çekildim. Hemen toparlanarak karşımda durduğunda inkar etmeye devam etme istersen. Eceyi tanıdığını ikimizde çok iyi biliyoruz. dedi. Sıkıntıyla havadaki oksijeni solurken gözlerimi ona diktim. Kanıtlasana o zaman egemen. diye fısıldadıktan sonra kapıdan geçtim. Eğer tanıdığımı ya da tanımadığımı kanıtlarsa bir yalandan kurtulacaktım.
Edebiyat dersi nihayet bitmişti. Hoca taramalı tüfek gibi durmdan milli edebiyat dönemi anlatıyordu. Resmen beynim uyuşmuştu. Biraz hava almak için cam kenarına geçerken haliylen Ufukta yanımda belirdi. Gün ışığının gözlerimi acıtmasını umursamadan hala dışarıya bakıyordum. Sabah ki olanlar neydi? Gözkapaklarım yavaşça kapanıp tekrar açılmıştı. Artık ufuku görüş alanıma aldığımda gerçekten bunu mu soruyor diye meraklı meraklı bakarken asıl konuşması gereken konuyu ben açmıştım. Gerçekten ufuk. Bunu mu merak ediyorsun? Sorusuna karşılık soruyla cevap verdiğimde neyi ima ettiğimi anlamıştı. O sırada içeriye giren ezgiye gözüm kaydığında her zaman ki gibi tökezlediğini gördüm. Bacağı acıyor olmalıydı. Ecenin ölümünden sonra 1 sene sınıfta kalmıştı. O yüzden aynı sınıftaydık yoksa şuan 12.sınıf olmalıydı. Ece de yaşasaydı onunla aynı sınıf olacaktı...
Kafamı sallayarak son günlerde gözümün önüne sıkça gelen ecenin yüzünü unutmaya çalışmıştım. Yanımda sinirle soluyan ufuku ise neden umursamadığımı bilmiyordum. Kolumdan ani çekilmemle afalladım. Ufuk kolumdan tutmuş beni dışarıya sürüklüyordu. Ben ise arkasından sessizce onu takip ediyordum. Artık ne olacaksa olsun istiyordum. Ya ufuka anlatacaktım ya da onunla görüşmeyecektim. Tıpkı ardaya yaptığım gibi. Kolumdan savurarak beni karşısına dikti. Boğazımı temizleyip öncelikle ufuk biraz kibar ol! dişlerimi sıkarak söylediğim bu cümle ona tesir etmemişti. Okulun arka bahçesindeydik ve beni sorguya çekeceği her halinden belliydi. Bak siyah. derin bir nefes aldıktan sonra boynunu iki yana döndürerek kıtırdattı. Ben sana egemenle ilgili herşeyi anlattım. Zayıf noktalarını söyledim. Ama sen bana hala istediğimi vermedin. dediğinde bu anlaşmayı kabul etmeden önce bu kadar çok direteceğini düşünmemiştim. Şuan geçmişimi bilen bir ezgi vardı. Oda heran ötmeye hazırdı ama şuan öyle bir aptallık yapacağını sanmıyorum. Pekala ufuk bilse ne olurdu? Pekala ilk önce sormak istediğim bir soru vardı. Neden bu kadar çok merak ediyorsun? diye nihayet sorduğumda gözlerini birkaç kez kaçırsada tekrar bana döndü. Söyleyeceklerini tartıyor gibiydi. Sadece merak ediyorum. dediğinde inanmamıştım. Başka bir yalan uydurması için ona zaman tanıyacaktım. Pekala okul çıkışı sana anlatacağım. Konum atacağım adrese gel. diyerek yanından kaçtım. Pekala nereye çağıracaktım. Neyse bu küçük bir ayrıntıydı. Zil çalmış içeriye girerken karşıdan suyun geldiğini gördüğümde bu an beklediğim andı. Su için yazdığım not kağıdını eteğimin cebinden çıkardıktan sonra o dün geceki şoku üstünden atamamış bana öylece bakıyordu. Yanıdan geçerken kağıdı avucuna tutuşturup cevabımı en kısa zamanda almak istiyorum. diyerek hala şaşkınlıkla bakan suya göz kırptım. Ukalaca gülümserken o botların suda ne işi olduğunu elbette öğrenecektim. Su sınıfa ben de sınıfıma giderken ezgiyle göz göze gelmiştim. Suya verdiğim kağıdı görmüş olacakki sınıfın kapısının ordan bana ölümcül bakışlar atıyordu. Ona da gülümserken ne yaptığımı anlamaya çalışan bir yüz ifadesiyle bana bakarken onu umursamadan içeriye geçtim. Ders yine edebiyattı. Oflayarak yerime geçerken bir aya yakın devamsız olan Elifin yerini seçmiştim. Ufukun yanında oturamazdım. Elifin neden devamsız olduğu aklımı çok pis karıştırıyordu. Bunu en kısa zamanda araştıracaktım. Hoca içriye girdiğinde bende çantamdan çıkardığım günlüğüme birşeyler karalamaya başladım. Bu öyle bir günlük değildi. Yaşadıkarımı sözlü olarak değil resim çizerek anlatıyordum. Böyle daha iyi oluyordu. En azından zevk aldığım tek şeyi yapabiliyordum..
..............
Zil çalmış herkes dağılmaya başlamıştı. Ben içeride herkesin tamamamen dağıldığından emin olmak için bekliyordum. İlk önce ufuku eski çöplüğüme götürüp herşeyi orada anlatmaya karar vermiştim ama onu olay mahaline götürmek tam bir saçmalıktı. Yakınlarda bir kafenin adresini konum attığımda oraya ulaştığını biraz önce haber vermişti. Kalabalık seyrekleştiğinde sınıftan çıkacakken Su yanımda belirmişti. Sorumun cevabını bu kadar çabuk alacağımı beklemiyordum. Su oturduğum masaya yaslanıp neden merak ediyorsun? diye sorduğunda artık sabrım kalmamıştı. Lanet olsun sürekli neden merak ettiğimi sorup durmayın. Sadece söylemeni istiyorum tamam mı! O botların sende ne işi var su! haykırışım bütün koridorda yankılanmıştı. Biriktirdiklerimi Sudan çıkarmam ayrı birşeydi. Telefonumun çalmasıyla elim havaya kalkarken su bana hayretle bakıyordu. Beklediği tepki bu değildi sanırım. Ekrana baktığımda UZUN BOYLU ÇOCUK ARIYOR.. ufukun ismini görünce gözlerimi istemsiz kapatıp geri açtım. Telefona cevap verdiğimde ufuk nerede kaldığımı sormuştu. Geliyorum Ufuk biraz daha bekle. biraz sitem dolu sesimle ufuka cevabını vermiş suya dönmüştüm. Gözlerimden kıvılcımlar çıkarken evet su seni dinliyorum. Su sıkıntıyla soluduktan sonra ötmeye başladı. Ece egemenin eski sevgilisiydi. Birbirlerini deli gibi sev..  Sözünü tamamlamasına izin vermemiştim. Bildiğim şeyleri tekrar duymak mantıksızdı. Kes su! Buraları atla. Biliyorum zaten..  Su şaşkınlıkla bana bakarken devam etti. Tanışmalarının birinci yıl dönümünde egemen ona vitrinde daha önce beğendiği bu botları ve kalpli kolye almıştı. Ek olarakta süpriz bir yemek ayarlamıştı..
- Bi dakka bi dakka kolye nasıl birşey. Dediğimde su telefondan birşeyler kurcalayıp ekranı bana çevirdi. Gördüğüm fotoğrafla yutkunsamda bunu belli etmemeye çalıştım. Bu bir oyun olabilirdi. Su neden aptal bir kolyenin fotoğrafını hala telefonunda taşıyordu ki?
Neden kolyenin fotoğrafını hala taşıyorsun? Su sesli bir yutkunmanın ardından gözlerini kaçırdı. Boynundan akan bir damla ter yalan söylediğinin kanıtıydı. Bu fikrimden kızarık gözleri vazgeçirmişti. Mantıklı bir sebebi olmalıydı. Derin bir nefes aldıktan sonra çünkü onu bulduğumuzda.. Yani yanmış bedenini..  Yutkundu. Lanet olsun ya gerçekten acı çekiyordu ya da iyi rol yapıyordu. boynunda kolyesi yoktu. Egemen onu daha yeni almıştı ve bende aynısından yaptıracaktım. İkimiz çok iyi arkadaştık. O yüzden fotoğrafını çekmiştim. Ertesi gün kuyumcuda buluşmak üzere sözleşmiştik. Ben kuyumcunun oraya geldiğimde onun ölüm haberi gelmişti. Tutamadığı göz yaşları hıçkırıklarla yanaklarından süzülürken yutkundum. Cidden acı çekiyor olmalıydı. Kendimi toparlayarak pekala botlar nasıl sana ulaştı. Bu sefer gözlerime baktı. Sanki o da suçlu olduğumu biliyordu. Neden merak ediyorsun siyah söylesene.. 
- Kes sesini su! Sakın! Ağzından çıkacak cümlelere dikkat et! o botları nereden aldın!  İmkansızdı o botlar ecenin öldüğü gün ayağındaydı. Nasıl olurda şuan suyun ayağında olabiliyordu? O botları birlikte almıştık.  Duyduğum cümleyle kahkaha attım. Ne yani gerzek gibi sürekli aynı şeyleri mi giyiniyorlardı?  Ne yani aynı şeyleri giymekten zevk mi alıyorsunuz siz. Söylesene ne tür manyaksınız ha! Sesim ikinci kez koridorda yankılandığında içime su serpilmişti. Evet botlar eceyle birlikte yanmıştı. Telefonumun melodisi tekrar duyulduğunda suyu orada bırakıp kapıdan çıktım. Reddet tuşunu sürükledikten sonra motora atlamıştım. Tanımadığım bir numara arıyordu ve gerçekten can sıkıcıydı. Botların suya ait olmasının rahatlığıyla yola devam ederken kolyeyi saklamayı düşündüm. Ecenin cansız bedeni yerde yatarken kolye dikkatimi çekmişti. Kendime engel olamadan boynundan çekip almıştım. İçine baktıktan sonra atacaktım. Taki ablam olduğunu öğrenene kadar.. İşler o zaman değişmişti. Eceyi her daim hatırlamak için kokyeyi boynuma takmış yıllarca çıkarmamıştım. Geçmişimden kaçmak isterken asılnda onu boynumda taşıyordum..
Kafenin önüne geldiğimde ufuk geldiğimi görmüş olacakki yerinde kıpırdandı. İçeriye girip sandalyemi çektikten sonra ufukun karşısına oturdum. Kahvelerimiz geldikten sonra anlatmaya başlamıştım. Ailemi babamın toplu intihar yaparak öldürdüğünü, durmadı için arabadanatladığımı anlattım. Diğer ufak ayrıntılara takılarak ilk anlattıklarımdan uzak durmasını sağladım. Eceyi atlayarak bugune geldiğimde kahvem soğumuş bir yudum bile alamamıştım. Gözümü kırpmadan dışarıyı seyrediyordum. Eceyi neden atladın? Aslında ona ecenin bizim okulda olduğunu oradan tanıdığımı anlatmıştım. Neyi zorluyordu ki? Anlattım ya ufuk hepsi o kadar. Daha fazla üstelememesine şaşırmıştım.

   GERÇEK BİR SİYAH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin