- Scarlett -
Birkaç sokak daha koştum. Vücudum tamamen terle kaplanana kadar ve artık nefes alamayacak hale gelene kadar.
Eski, yıkılmak üzere olan bir binanın sert köşesine vücudumu sıkıştırdım.
Kızıl saçlarım bardan çıkmak için insan selinin içinden geçerken bir orospu çocuğunun üstüme döktüğü bira kokuyordu.
Yüzümü buruşturdum ve saçlarımı arkaya ittim. Saçlarım enseme yapıştılar.
Bileğime takılı olan yeni aldığım yeşil tokayla saçlarımı at kuyruğu yaptım. İğrenç koksalarda, bu saçlarla bütün erkekleri etkileyebilirdim.
Tam karşımdan son hız koşan bir adamı görünce kahkaha attım.
Ayak bileğim morarmıştı. Buraya kaçmaya çalışırken bir çok kez fazla hızlı koşturup bileğimi burkmuştum. Bacaklarımda da birkaç kesik vardı.
Cebimden sigara paketimi çıkardım ve ıslanmış oldukları için birkaç fransızca küfür savurarak paketi binanın karanlık köşesine fırlattım.
Binanın karanlık köşesinden bir kedi tısladı.
Bacağımı ileriye doğru uzattım ve kesiklere baktım. Sadece biri dışında hiçbirine dikiş gerekmiyordu.
Ben bacağımı incelemeye devam ederken sokağın karanlık köşelerinden sesler geldi. Adım sesleri.
İyice kulak kesildim ve kimin geldiğini görmek için öne doğru eğildim.
Sokak lambasının cılız ışığında dudaklarına sıkıştırdığı ince sigaranın sonuna gelmek üzere olan Bailey’yi gördüm.
Yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı. Yavaş ve seksi adamlarla binanın kenarlarına bakarak beni arıyordu.
Gözleri parlaktı ve sert çenesine gölgeler düşüyordu. Onun bu kadar güzel olması bir kere daha nefesimi kesti.
Beni görmesi için ellerimi havaya kaldırıp hızlıca salladım. İlk önce kaşlarını çattı ve kafasını hafifçe aşağıya eğdi. Beni görünce çok sesli bir iç çekti ve adımlarını hızlandırıp yanıma hızla ulaştı.
Tam yanımda durduğunda dudağındaki sigarayı yere attı ve üstüne bastı.
Ona aşağıdan bakarak “Hoş geldin.” Dedim. Gülümsedim ama o gülümsemiyordu.
Hoşnutsuzca “Harika bir zamanlaman olduğunu belirtmek isterim.” Dedi ve duvardan kayarak yanıma oturdu.
“Ya.” Dedim kafamı ona doğru çevirirken. “Kimi beceriyordun?” Başını bana çevirdi ve kaşlarını çattı.
Güldüm. “Hadi söyle.”
Başını başka tarafa çevirdi. “Soruları ben sorarım.” Dedi ve cebinden sigara paketini çıkarıp dudaklarının arasına bir tane daha sıkıştırdı.
Tam paketi cebine koymadan önce yakaladım ve içinden bir tane de ben çıkarıp dudaklarıma sıkıştırdım.
Çakmağıda cebinden çıkardı ve ilk önce kendisinikini yaktıktan sonra benimkisine uzandı.
Sigaramı yakarken “Belaya bulaştın ha.” Dedi.
Çakmakla sigarayı cebine yerleştirdi ve sigarasından bir nefes çekti.
“İlk defa değil.” Dedim ve ben de sigaramdan bir nefes çektim.
Bana baktı ve hafifçe kaşlarını çattı. “Ne oldu?”
“Barda eğleniyorduk.” Dedim. “Her zaman ki şeyler. Ama bir orospu çocuğu polisi aramış ve lanet olası uyuşturucuyu kullandığımızı ve alışveriş yaptığımızı söylemiş.”
Sigarasını dudaklarından çekti ve güldü. “Polisler basmadan önce kaçtınız.”
Ben de güldüm. “Aynen öyle.”
Bir süre sessizce oturduk. Sigaralarımızın sonuna geldiğimizde başımı ona çevirdim ve sert çenesini inceledim.
“Param yok. Eve nasıl gideceğimi bilmiyorum. O yüzden seni çağırdım.”
“Ya.” Elini saçlarının arasından geçirdi. “Sadece bu mu, Scarlett, hım?”
Kıkırdadım ve aynı anda sigarasını yere atıp bana döndü. “Ah, tabii birde seninle zevkli bir seks istiyorum.”
Güldü. Bunun içimi erittiğine yemin edebilirdim. Ama alaycı bir gülüştü. Lanet olsun.
“Seninle sevişeyeceğim, Scarlett.” Fransızca küfür ettim ve kahkaha attı. Hemde çok büyük bir kahkaha.
“Küfür söyleyince – Hem de Fransızca – Sana bayılıyorum.” Bana bakarken gözlerinin içinde ışıklar dans ediyordu.
Somurttum ve başımı başka yere çevirdim ama çenemi yakaladı ve elini de belime koyarak beni kendine çekti.
Burunlarımızın ucu birbirine değerken, yüzüme üflediği her nefeste daha çok arzuluyordum onu.
“Ah, Scarlett…” Dedi ve dudakları dudaklarımda gülümsedi. “Hala çocuk gibisin, Hayatım.” Dudakları boynuma indi. “Seninle sevişmeyeceğim. Seninle seks yapmayacağım.” İnledim. “Ama seni becereceğim.” Başını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı.
“Ama yatağı tercih ederim.” Omuz silkti. Yer taşını gösterdi. “Burada canın acır.” Ayağa kalktı ve bana elini uzattı.
--------------------------------------------------------------------
- Amy -
Piyanonun üstünden indim ve yukarıya çıkmış olan şortumu aşağıya doğru çekiştirdim.
Beni burada bırakıp gitmesine inanamıyordum! Lanet olsun, bu Scarlett kimdi?
Bailey beni becermek üzereyken gitmezdi. Demek ki bu Scarlett onun için önemliydi.
Bu düşünceden tamamen rahatsız olmuştum. O orospuyu tanımasam bile şimdiden nefret ediyordum. Seks hayallerim aniden suya düşmüştü onun yüzünden.
Küçük küfürcükler ederek kapıya doğru yürürken ayağım bir şeye çarptı. Hemen başımı aşağıya eğdim ve beyaz bir kâğıt parçasıyla karşı karşıya geldim.
Büyük ihtimalle Bailey giderken cebinden düşürmüştü. Kâğıdı elime aldığımda açıp açmamak konusunda kararsızdım ama meraklı tarafım yendi ve kâğıdı açtım.
Kâğıtta, mavi mürekkeple Scarlett’in numarası yazıyordu. EVET KALTAK ŞİMDİDEN SENİ KISKANIYORUM!
Hemen bu düşünceyi aklımdan attım. Bu yanlış bir şeydi. Bailey benim hiçbir şeyim değildi ve onu kıskanmaya hakkım yoktu. Hem aramızda olan şey sadece cinsel istekten ibaretti.
İşte beni asıl korkutan da buydu. Bailey’den hoşlanıyordum ve o beni sadece seks için düşünüyordu. Ya onunla seviştikten sonra benim yüzüme bakmazsa ne olacaktı?
Kafamı iki yana salladım ve bütün düşüncelerden kurtulmaya çalıştım.
Yarın okuldan sonra Bailey’nin grup evine uğrar ve kağıdını verirdim. Ama ondan önce…
Piyano odasının kapısını kilitledim. Salondan geçtim. Odama girdiğimde elime kalem ve kâğıt alıp numarayı yazdım ve çekmecelerimden birini açıp içine fırlattım.
Şimdiden bu kaltakla kapışma içinde olduğumuzu hissedebiliyordum.
İşlerimi haletlikten sonra oturma odasındaki koltuğa çöktüm. Cebimden telefonumu çıkarıp babamın numarasını tuşlarken tırnaklarımı kemiriyordum.
“Alo, Tatlım?” Babam ilk çalışta açtı.
“Nasılsın Baba?” Sesim istemesem de sert ve mutsuz çıkıyordu. Kendimi azarladım. Söylediği yalan yüzünden babama telefonda kızmayacaktım. Buraya döndüğünde güzel güzel konuşacaktık.
“Tatlım, sesin kötü geliyor. Bir şey mi var?”
“Hayır, hayır.” Diye geveledim. “Dün seni aradığımda ulaşamamıştım. O yüzden tekrar aramak istedim. Öyle işte.”
Babam güldü. “Yaramazlık mı yaptın sen?”
Ona kızgın olsam da gülmeme en gel olamadım. “Yoo.” Evet, Baba. Bir erkek – Hem de kötü bir erkek – Beni, çalarken huzur bulduğum piyanonun üstünde becermeye kalktı.
“Hımm. Öyle olsun bakalım Küçük Hanım.” Babamın sesinden uykusuzluktan öldüğünü tahmin edebiliyordum. “Seni seviyorum, Tatlım.”
Gözlerimi kapattım ve “Ben de seni, Baba.” Dedim. “Hem de çok.”
Sonra telefonu kapattım.
Neredeyse sabahın üç buçuğuna kadar televizyon izledim ve sonra ağır bir uykuya daldım.
------------------------------------------------------------------
- Bailey -
Uyandığımda Scarlett yanımda yatıyordu. Uzun kızıl saçları yastıkta her bir yana dağılmıştı. Güzelliği nefes kesiciydi ama Amy’nin güzel yüzü aklıma gelince… O masumluğu…
Scarlett’i hemen dürttüm. İlk önce homurdandı. Sonra daha kötü dürttüm.
Başını yastıktan kaldırdığında gözlerini açamıyordu. Ona sırıttım ama o homurdandı.
“Hadi, Scarlett!” Mızmızlanıyordum. “Sevişmeliyiz…” Erkekliğime bakıp iç çektim.
Amy, sen bana ne yaptın?
-------------------------------------------------------------
Uyandığımda güzel bir kahvaltı ettim ve sonra okula gittim. Bugün biraz sinirliydim. Bilmiyorum… Belki adet dönemim yaklaştı?
Ah, kimi kandırıyorum.
Dün olan her şeye karşı sinirliydim.
Okuldan çıktığımda ilk önce yemek için bir yere uğradım ve birkaç dilim pizza yedikten sonra şiş bir karınla yola koyuldum.
---------------------------------------------------------------
Akşamın saat beşiydi ve biz bizim grupla grup evinde bir şeyler yapıyorduk.
Scarlett öğlen saat on iki gibi işi olduğunu söyleyip gitmişti ve biz de bizim grupla akşam dört gibi toplanıp muhabbet etmek istemiştik.
Sean, karşımda ki koltukta her açılan konuya yorum yapıyordu ve bütün yorumlarına İzzy’yi katıyordu.
Herkes biralarını yudumlarken Jace’de – Grubun bateristi - elinde tuttuğu çıplak kadın dergilerine bakıyordu.
“Hayatınızda karşılaştığınız en iyi oral yapan kız kim?” Diye sordu Miles – Grubun bas gitarcısı – kıkırdayarak.
“Ben susma hakkımı kullanıyorum.” Dedim ve biramdan bir yudum aldım ama herkes bana bakıyordu. Bu biraz daha böyle devam etti.
“Hangisini söylesem bilmiyorum, Dostlarım!” Dedim. “Genellikle bütün yattıklarım iyi beceriyordu.”
Sean homurdandı. “Kaç kişiyle yattın, Bailey? Tanrı aşkına! O kızlarla dünyanın öbür ucuna yol olurdu!”
Omuz silktim. “Aman be.”
“Sen? Sean?” Jace bunu söylerken baktığı kadın fotoğrafı yüzünden kendinden geçmiş gibi görünüyordu.
“En iyisi İzzy’di tabii. O güzel ağzı, o güzel dişleri ve dilinin…” Sean devam ederken Miles kıkırdıyor, Jace hiç oralı görünmüyordu.
Bense sinir krizi geçiriyordum. Bu kızı o kadar büyütüyordu ki, gerçekten oralı nasıl yaptığını öğrenmek istemiştim bir an.
“Sean, Sean. Sakin ol, Dostum.” Dedim ona doğru eğilirken.
“Haklısın.” Dedi. “Fakat bir haftadır sevişemiyoruz. Hep erteliyor beni.”
Derin bir iç çektim. “Çok zaman olmuş, Sean.” Kafasını iki yana salladı. “Saçmalama be!” Diye patladım. “Bir haftadan bahsediyorsun. Görende birkaç yıl zanneder. Neyse ağlamada.”
“Ben ağlamam!” Diye yüzünü buruşturarak bağırdı.
Miles atıldı. “Neyse yarın sana bir fıstık ayarlarız. Bizi izlemeye yine çok kızın geleceğine eminim.”
“Hayır! İzzy’den başkası olmaz tamam mı? O, o… Ben onu seviyorum…”
Jace elinden dergiyi attı ve çılgınca bağırmaya başladı. Miles bir aşk şarkısını söylemeye başlamıştı ve ben kahkaha atarak onları izliyordum.
“Bizim Sean âşık! Lalalalaa…”
Jace çılgınca bağırırken Miles eliyle keman çalıyor gibi yapıyordu. Sean küfürler savurmaya başladığında Miles’la Jace onun üstüne çullanarak bağırmaya devam ettiler.
Ben onları izleyerek kahkaha atmaya devam ederken telefonum çaldı.
Telefonumu cebimden çıkardım ve ekranda yazan numarayı görünce inledim.
“Alo, Amy.”
“Senden nefret ediyorum.” Hayır, etmiyordu.
“Seni istiyorum.” Diye karşılık verdim. Hemen kıkırdadı ve bu ses içimi gıdıkladı.
“Bir saate grup evine geleceğim. Bizim evde bir şey düşürmüşsün.” Lanet olsun, biz tam bu haldeyken buraya gelemezdi.
“Tabii. Sabırsızlıkla bekliyorum.”
Güldü ve telefonu kapattı.
“Çocuklar toparlanın hadi! Hepiniz eve! Burayı hemen toparlamam gerekiyor.” Çocuklar nefes nefese bana baktılar.
“Ne? Niye?” Dedi Miles.
“Amy buraya geliyor.” Hepsi güldü.
“O güzel piliç mi? Hani şu kıvırcık?” Kaşlarımı çattım. “Ah onu bana bir geceliğine sikmek için verir misin?” Dedi Jace.
Güldüm. “Kıçına şu kumandayı sokmadan git.” Dedim sehpanın üstündeki eski kumandayı göstererek.
Yarım saat sonra kolay olmasa da erkekleri evden çıkarabilmiştim. İlk önce bira şişelerini siyah bir poşete koydum sonra aşağıya inip çöp kutusuna attım.
Masayı güzelce sildim ve kalan boş zamanımda duşa girdim.
Duştan çıktığımda üstüme siyah iç çamaşırımı geçirdim ve saçlarımı kuruttum.
Koltukta bıkkınlıkla otururken kapı çaldı.
Kapıya doğru ilerledim ve açtığım anda ağzım açık kaldı.
-----------------------------------------------------------------------
(multimedia'da ki müzikle devam edin)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bedenim
General FictionOnu her gördüğümde içimde bir şeyler oluyor. Ne olduğunu bilmediğim, tarifi imkansız şeyler. Dudağının kenarları her yukarı kıvrıldığında, kaşlarını çatıp bana baktığında, o baştan çıkarıcı sesiyle her adımı fısıldadığında başka bir dünyada gibi his...