- Amy -
Uyandığımda nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım.
Başım çok kötüydü. Çok ağrıyordu.
Bir süre sonra geceyi az da olsa hatırladım. Bailey? O neredeydi? Yanımda uyuyordu?
Yerde bulduğum ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Kesinlikle eve gidip duş yapmalıydım. Ve tabi ondan önce babamla etmemiz gereken bir kavga vardı. Pufladım.
Bu iğrenç evden bir an önce gitmeliydim ama önce artık en yakın arkadaşım olan İzzy’yi kontrol etmeliydim. İçeriye geçtiğimde, Bailey üstünde sadece iç çamaşırıyla koltukta yatıyordu. Ne zaman ona baksam onu inceleme ihtiyacı duyuyordum çünkü çocuk yakışıklıydı.
Bir kolu başının altındaydı, bacağının birisi koltuğun üstündeydi, birisi de aşağıya doğru sarkıyordu. Kasları duruşu yüzünden gerilmişti. Dudakları hafif aralıktı, her nefes alışında göğsü güzel dövmelerle birlikte yukarıya yükseliyordu. Peercingleriyse… Onları hala tuhaf buluyordum.
Homurdandı. Uyandığını sandım ama uyanmamıştı. Sağ tarafına döndü. Bu sefer ise sırtını görüyordum. Sırt kasları belirgindi. Omuzları genişti ve tam bir üçgen vücüttu. Kalçaları dar ama biraz büyüktü. İki tane… Her neyse.
Öbür odaya girdim. Orada çıplak sarmaş dolaş bir çift vardı. İzzy ve… Neydi o çocuğun adı?... Sean! Evet, Sean’dı. Parmak uçlarıma basarak İzzy’ye yaklaştım.
“İzzy.” Kıpırdamadı. Bir daha denedim. “İzzy!” Hayır. Bu kız kış uykusunda ki bir ayı gibiydi.
Bir saç tutamını alıp çektim.
“Ah.” Gözlerini yavaşça açtı. Beni görünce, gülümsedi.
“Hadi, gidelim.” Bana öylece baktı.
“Saat kaç?”
“Altı.” Homurdandı.
“Ben uyumadım…”
Bu seferde ben homurdandım. “Sana ‘Bütün gece seviş’ diyen yoktu.”
“Ama ‘Bütün gece sevişelim’ diyen bir Sean vardı.” Dedi.
“Lütfen, anlatma. Sean’ın sana ‘bebeğim ne kadar da…’”
“Kızlar?” Bailey kapı çerçevesine yaslanmış bize bakıyordu. “Ne yapıyorsunuz?” Bize gülümsedi.
İzzy yorganı üzerine sardı. “Hiç, gidecektik, ona hazırlanıyorduk.”
“Hım. Anladım.” Bakışları cesurca üzerimde gezindi ve yüzüme geldiğinde yüzündeki sırıtış büyürken gözlerimi gözleriyle esir aldı.
“Gidecektik.” Dedi, İzzy ve beni o bakışlardan kurtardı.
“Biz çıkalım. Sen de üzerini değiştirip gel.”
Kafasını salladı ve Bailey’le birlikte odadan çıkmamızı bekledi.
“Sakın bir daha sevişeyim deme. Seni o kadar bekleyemem.” Dedim kapıyı kapatırken.
Bailey koltuğa oturdu ve gerindi. Ben de yanına oturdum. Bana baktığını hissedebiliyordum.
“Gece kabus gördün.” Hızla ona döndüm.
“Ne?”
Omuz silkti. “’Bana vurma’ diyordun.” Gözlerimi kapattım ve bu kadar utandığım için kendime kızdım. Lanet olası, kabuslar. Ne zamandır kabus görmemiştim ve siktirdiğimin kabusu beni dün gece buluyordu.
Gözlerimi açtığımda hala bana bakıyordu. “Eski bir mesele. Önemli bir şey değil.” Ama inanmadı. Gülümsedi.
“Kabus göreceğin kadar etkilemiş seni.” Patlayabilirdim. Yıllar önce olan şey yüzünden şu anda patlayabilirdim. Bunu sadece İzzy biliyordu. Bir de eskiden kardeşim kadar bana yakın olan kaltak Bianca.
Unutmuştum. Ne olduğunu silmiştim kafamdan. Ama peercing takmış bir rock grubunun solisti beynimi sikmeye çalışıyordu.
Bu düşünce nedense gülümsememe neden oldu.
“Neden gülüyorsun?” Oda güldü.
“Hiç.” O sırada İzzy çıktı.
“Dün gece için teşekkürler. Sean’a da arkadaşımı becerdiği için teşekkürlerimi iletirsin.”
İzzy homurdanırken, Bailey kahkaha attı ve “İletirim, Bebeğim.” Dedi, bana kötü çocuk sırıtmasıyla bakarken.
-----------------------------------------------------------
İçeriye girdiğim de hazırdım. Bir kavgaya ve bir cezaya. Babam koltukta oturmuş gazetesini okuyor ve her zaman ki gibi kahvesini sessizce yudumluyordu. Benim geldiğimi fark etmişti.
“Neredeydin?” Kafasını gazeteden kaldırmadı.
“İzzy’le birlikte biraz içtik sonra da arabada uyuduk.”
“Cezalısın. İki gün boyunca evden çıkmayacaksın.”
“Baba ben on dokuz yaşındayım!” Diye bağırdım.
“On dokuz yaşında, babasını geç gelip delirten ve uyutmayan bir kızsın.”
Sinirden hızlı adımlarla merdivenlerden çıktım. Kendimi yatağa attım ve uyumaya karar verdim. Banyomu sonra yapardım. Şu anda sadece uyumak ve…
Telefon çalmaya başlayınca, üşenerek uzandım ve aldım. Ekrana baktığım da içimde ki her şey yer değiştirdi. Heyecanlanmış, kızmış, şaşırmış ve küfür etme isteğiyle dolmuştum.
“Ne var Marc? Yine zırvalayacak mısın? Seni dinlemek istemiyorum. Sen hayatımda tanıdığım en aşağılık herifsin. Beni arkadaşımla aldatacak kadar rezilsin. Hayatımı becerdin. Becerdiğin hayatımın her günü senin için ağladım ama artık ağlayacağım çünkü sen ağlamaya değmeyecek birisisin. Eğer o orospuda yanındaysa söyle ona orospuluk yapmak nasıl hissettiriyormuş? Sonuçta en iyi yaptığı şey bu. İkiniz de insan müsveddelerinden başka bir şey değilsiniz.” Dedim ve telefonu kapattım. Tamamen. Şu anda, bu durumda kimseyle konuşmak istemiyordum.
--------------------------------------
İki gün sonra üniversite hayatıma devam etmeye başlamıştım. Psikolog olmak istiyordum. Bunun için çok çalışıyordum ve başarabileceğimi biliyordum. Bay Beerg benden kütüphaneden yanılsamalar kitabını almamı istediğinde koşa koşa oraya gitmiştim. Kütüphaneyi seviyordum. Sessiz ve büyüktü. Kocaman bir baloya yetecek kadar büyük.
Yanılsamalar kitabını bulmaya çalışırken birden arkamdan birisi “Amy.” Dedi. Bu sesi unutmazdım. Unutamazdım.
Arkamı döndüm ve birkaç hafta önce tapabileceğim insan olan Marc’a baktım.
“Marc.”
“Beni unuttun mu?”
“Senin gibi bir pisliği nasıl unutabilirim?” Dedim gülümserken.
“O kadar üzgünüm ki.”
“Erkekliğine sahip çıkamadığın için mi?” Hüzünlü hüzünlü güldü.
“Seni özledim. Seni o kadar çok seviyorum ki.”
“Ama en yakın arkadaşımı becerirken bunlar aklına gelmedi değil mi?” Dedim ve başımı salladım. “Yazık.”
“İnan, böyle olmasını istemedim.”
“Ne istedin Marc! Lanet olası kalbimden ne istedin!”
“Beni, baştan çıkardı.” Gözleri ona inanmam için yalvarıyor gibiydi ama yo, hayır.
“Marc, artık umurumda değil.”
“Umurunda olmalı! Sen beni hala seviyorsun!” Yüzümde ki bütün kan çekildi. Bu adamı seviyordum tabi ki. Ama artık tapmıyordum. Hem seviyordum ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Beni aldatmıştı. En yakın arkadaşımla.
Ben gözlerinin içine kızgınca bakarken beni belimden yakaladı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Onu itmeye çalıştım ama beni daha çok sardı. Dili dudaklarımı aralamaya çalıştı. O anda ondan kurtuldum. Geriye doğru sendeledim ve ona tokat attım.
“Bana yaklaştığın her an sana tokat atacağım! Anlaman için! O kalın kafanın alması için! Sen beni aldattın ve bitti. Tokat atacağım ki artık beni kullanamayacağını anlaman için!”
------------------------------------------------------
- Bailey -
O akşam bar yine kızlarla dolup taşıyordu. Hepsi güzeldi. Hepsi. Tanrım, bu kadar kızı nasıl becerebilirdim. Sonuçta bir tane vardı ve bende makine değildim. Seçmeye çalıştım. Hangileriiiii? Şu sarışın olabilirdi. Şu kızıl. Ah, Tanrım o kız da geçen sefer de gözüm kalmıştı. İlk önce onu alacaktım.
Tuvalete giderken dört kız koşa koşa arkamdan geldiler. Onlara gülümsediğim anda çığlık atıp tuvalete benimle girdiler.
“Kızlar, çişimi yapacağım.” Dedim gülümserken.
Kızlar tekrar çığlık attılar. Şaşırarak onlara baktım.
“Çişimi yapmam bu kadar seksi mi?” diye mırıldandım.
“Boş ver çişi ve bizimle ilgilen.” Dedi kızıl olan. Sırıtmam büyüdü.
“Kızlar bu işte ne kadar yetenekli olsam da, dört kızı aynı anda halledemem. İki kişi.” Kızlar birbirlerini iteklemeye başladılar.
“Sakin olun. Bunu benim hoşuma giden yoldan yapmaya ne dersiniz?” Kızlar kıkırdadılar.
"Şimdi hepiniz soyunun. İki kişiyi seçeceğim.” Kızlar hiç düşünmeden soyundular. Sarışın olan… Hayır çok sade. Esmer olan… Göbek deliğinde peercing vardı ve kilodu dantelliydi. “Sen.” Dedim çığlık atarak yanıma geldi. Kumral olan… Hayır, göğüsleri çok küçüktü. Kızıl olan… Onu zaten seçecektim ama yine de inceledim. Bir çok yerinde dövmesi vardı. Kızıl saçları beline kadardı ve dudağında peercingi vardı. Göğüsleri kesin silikondu ve dudakları da öyle.
“Sen, seksi şey.” Hızla bana doğru geldi. Diğer iki kız homurdanarak ve yanımda ki kızları söverek çıktılar. Arkalarından kapıyı kilitledim.
“Şimdi, soyunun.” Kızlar gülümseyerek ellerini bedenlerinden aşağıya indirdiler.
“Bacaklarınızı açın.” Hemen dediğimi yaptılar. Gülümsedim ve onlara yaklaştım.
“Birbirinize dokunun.” Kızlar tereddüt etmeden yaptılar.
“Aferin, bebeklerim.”
-----------------------------------------------
Yarım saat sonra kızları tuvalette baygın bırakarak çıkmıştım. Sean gülümsedi. “Piç herifin tekisin, dostum.”
Bende ona gülümsedim. “Kanımda var.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bedenim
Fiksi UmumOnu her gördüğümde içimde bir şeyler oluyor. Ne olduğunu bilmediğim, tarifi imkansız şeyler. Dudağının kenarları her yukarı kıvrıldığında, kaşlarını çatıp bana baktığında, o baştan çıkarıcı sesiyle her adımı fısıldadığında başka bir dünyada gibi his...