Arat ne kadar istemese de Lavinia'dan uzaklaşarak Gölge'ye odaklanmaya çalıştı. Çünkü bu kadar yakınlaşmak bile yanlış geliyordu ona. Geçmişini hatırlamayan birinin sadece duygularıyla değil hayatıyla da oynuyor oluşu onu Lavinia'dan uzak durmaya mecbur bırakıyordu. Elbet bir gün herşeyi öğrenecekti ama öğrendiği an belki de arkasına bakmadan çekip gidecekti. Arat kısa sürede Lavinia'ya az da olsa alışmıştı. Yalnızlığını ve kimsesizliğini unutturuyordu ona. Bir an daldığı düşüncelerde boğulacağını hissedip derin bir nefes aldı. Gözlerini Lavinia'ya çevirdiği sırada Lavinia'ın da ona baktığını fark etti. Fakat Lavinia bu bakışmaya hazırlıksız yakalandığı için kalbinde bir anda yankılanan ıslık seslerini bastırıp gözlerini kaçırdı. Arat Lavinia'ın yüzündeki garip ifadeye gülümseyip tasmasını takmak için Gölge'nin yanına doğru ilerledi."Seni biraz eğittikten sonra kimin ayağına işemen gerektiğini öğretecem sana merak etme. Gerçi eğitime gerek yok sen zaten doğru yolu buluyorsun."
Lavinia Arat'ın Gölge'yle olan diyaloğunu gülümseyerek dinlemeye devam etti. Arat, Gölge sanki onu anlıyormuş gibi konuşurken Gölge'nin umursamaz bakışlarını fark edip kaşlarını çatarak konuşmaya başladı:
"Lan kime anlatıyorum ben. Yok sana güven olmaz. Yarın bir gün gelir benim ayağıma işersin. O yüzden gözüm üzerinde. Partilerini denk al."
Arat Lavinia'ın gülümsediğini görmese de hissedebiliyordu. Ama ondan uzak durmalıydı o yüzden bu kez kendini tutarak gülümsemesini görmemeye çalıştı. Çünkü o her gülümsediğinde istemsiz olarak kendini bir anda Lavinia'ın yanında buluyordu. Aklını soyutlaştıran şeyler gibi. Özel bir güç, ya da kendini ona çeken bir bağ ve ya herhangi bir anlam yükleyemediği bir şey. Ama garip bir şey vardı. Ve buna isim veremiyordu. Beyninin ucunu kemiren soruları olduğu yerde bırakmaya çalışarak yüzünü Lavinia'ya çevirdi.
"Bu günlük bu kadar yeter. Hadi içeri girelim."
Lavinia başını onaylar anlamda sallayarak adımlarını evin ön tarafına yönlendirdi. Arkadan gelen adım sesleri bile sebepsiz yere kalbinin ritmini değiştirmeye yetiyordu. Bu kadar alışmamalıydı ona. Herşeyi hatırladığında burada kalması için artık bir sebebi olmayacaktı sonuçta.
Eve girdikten sonra birlikte salona ilerleyip farklı koltuklarda karşı karşıya gelecek şekilde oturmuşlardı. Lavinia sıkıntısını belli etmemek için gözlerini yerdeki halıya dikip üzerinde ki desenleri izleyip bir süre oyalandı. Ardından işe yaramadığını fark edip yerdeki bakışlarını Arat'a yöneltti. Bu kez hazırlıksız yakalanan kişi Arat olmuştu. Çünkü oturdukları andan itibaren Arat Lavinia'yı izliyordu. Göz göze gelmelerine rağmen ikisi de bakışlarını kaçırmamıştı. Lavinia artık kendi içindeki soru işaretlerine nokta koymak istiyordu. Bu bilinmezlik sadece kendi bilinmezliğiydi. Arat'ın gözlerinde de bunu daha net görebiliyordu. Ama bir şey vardı onun gözlerinde. Sanki Lavinia bir şeyleri hatırlamaya çalışsa da o karanlık gözler buna izin vermiyordu. İçinde can bulan kuşları özgür bıraksa da bazı şeyleri hapsediyor gibiydi.
O an sanki aradaki bir kaç adımlık mesafe kısalmış ve yalnızca saatler durmamış saliseler sonsuza dek yok olup saniyelerden dakikalar oluşmasına engel olmuştu. Arat bir an Lavinia'ın sesini duymanın nasıl hissettireceğini bilmek istemişti. Ama şimdilik bunun imkansız olduğunu biliyordu. Ama bu imkansızlık sadece şimdilik anlamını koruyacaktı. Çünkü biliyordu ki konuşamayan insanlar duyamazdı da. Fakat Lavinia Arat'ı duyabiliyordu. Bu yüzden konuşmak Lavinia için zor değildi. Sadece biraz zaman geçmesi gerekiyordu. Peki ya bu geçen zaman içinde Lavinia Arat'ın yanında olacak mıydı? İşte bu soru Arat'ı Lavinia'dan uzak tutan tek şeydi. Aklındaki bu karmaşaya dur diyerek ayağa kalkıp Lavinia'nın yanına doğru ilerleyerek kendini koltukta kalan boşluğa bıraktı. Şimdilik bu aralarındaki iletişim işini halledebilirdi belki de.
"İşaret dilini biliyor musun?"
Arat sorduğu sorunun saçma olduğunu biliyordu. Çünkü herşeyi unuttuğu için büyük ihtimalle önceden bilse de bunu da unutmuş olmalıydı. Lavinia başını olumsuz anlamda sallayıp Arat'ın ne yapmak istediğini meraklı gözlerle izledi.
"Öğretmemi ister misin? Şimdilik iletişim kurmamıza yardımcı olabilir."
Arat'ın söylediği şeyle Lavinia'ın gözleri patlamıştı. Ardından başını hızla olumlu anlamda sallayıp sorduğu soruyu yanıtladı.
"Tamam ama bu aramızda kalacak. Çünkü insanlara pek bir şey öğretmeyi seven biri değilimdir."
Arat'ın sözleriyle yüzü asılsa da bozuntuya vermemeye çalıştı.
"Ellerimi dikkatlice izle. Yaptığım her hareketi ezberlemeye çalış. İlk olarak alfabeden başlayalım. Çünkü ismini söylerken bu sana gerekecek."
Ardından işaret ve orta parmağını aşağı doğru indirip açarak diğer elindeki işaret parmağını iki parmağı arasına gelecek şekilde koydu.
"Bu 'A' harfi. Hadi sende tekrarla beni."
Lavinia Arat'ın parmaklarıyla gösterdiği her harfi aynı şekilde tekrarlayıp beynine teker teker kaydetti.
"Aferin. Çabuk öğreniyorsun. Şimdi kelimelere geçebiliriz."
Daha sonra Arat işaret parmağını kendine doğru çevirdi.
"Bunun anlamı 'Ben'. İşaret parmağımı sana doğru çevirince de 'Sen' demek oluyor. Bunlar basit şeyler. Günlük hayatta sık kullandıklarımıza geçelim."
Ardından parmaklarını birleştirip ağzına doğru salladı.
"Bunun anlamı 'Yemek'."
İşaret ve baş parmaklarını birleştirip yukarı doğru kaldırdıktan sonra konuşmaya devam etti.
"Bu da 'Hazırlamak, Kurmak' anlamında kullanılır. Sen de tekrarla."
Lavinia basit bulduğu bu hareketi de tekrarladıktan sonra gözlerini Arat'ın gözleriyle buluşturdu. Karanlık bakan gözleri yakından kötülüğünü yitirip saf, temiz bir karanlığa dönüşüyordu sanki diye düşündü. İkisi gözlerini bir anlam aratışına girmiş gibi birbirinden ayırmadan dakikaları geçirmişti. Ardından Arat gözleri hâlâ Lavinia'nın gözlerindeyken baş, işaret ve orta parmağıyla yarım ay şeklinde yaptığı elini kalbine götürdü.
"Bu da işaret dilinde 'Aşk' anlamına geliyor. "
Arat'ın ağzından sakince çıkan kelimeler Lavinia'nın kalbinde çığlıklara yol açmıştı. Küçük kuşlar kafesinden kurtulmak istercesine haykırıyordu sesleri parmaklıklara çarpıp geri döndüğünde acı çektirse de. Arat yavaş hareketlerle Lavinia'nın küçük yüzüne yaklaşıp saçlarını kokladı. Ardından kulağına doğru eğilip 'Ölüm çiçeği' diye fısıldayarak boynuna küçük bir öpücük kondurup yavaşça uzaklaştı. Lavinia Arat'ın öpücüğüyle kanatlarının yanmaya başladığını hissetti. Acı vermiyordu sadece giderek alev alıyordu. Küllenmeyecek bir alev.
Uzun bir aradan sonra yeni bölümle karşınızdayım.
Güzel yorumlarınızı bekliyorum. ❤
Vote vermeyi lütfen ihmal etmeyin. Hepinizi seviyorum. ❤
Not: İşaret dilini gerçekten öğreniyorum. O yüzden gerçekten bildiğim şeyleri yazıyorum. İşaretler uydurma değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞARET DİLİNDE AŞK
ChickLitBu hikayede acı var, göz yaşı var, umutsuzluk var ve en önemlisi de aşk için yapılması gereken bir şey sonucunda yaşanan büyük bir pişmanlık var. #11