YAPBOZ PARÇASI

340 62 0
                                    

Yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar :)

Gözlerini ilk kaçıran Lavinia olmuştu. Çünkü onun bu derin ve içten bakışları kendi içinde bir karmaşaya sebep oluyordu. Ve garip olan da bu karmaşadan rahatsız olmuyordu. Sadece Arat'ın bu durumu fark etmesi onu utandırabilirdi. Ona karşı hislerinin olduğunu biliyordu. Sadece bu hislerin karşılıksız olacağından korkuyordu. Belki de onu bekleyen biri vardı diye düşündü. Çünkü Arat'a karşı hissettikleri ona haksızlık olurdu. Bu yüzden de içinde büyük bir tedirginlik vardı aslında. Ardından düşüncelerini bölen Arat'ın sesi olmuştu.

"Biliyor musun? Sesini duymayı o kadar isterdim ki..."

Lavinia biliyordu. Eğer isterse konuşabilirdi. Sadece bunun için uğraşması gerekiyordu. Ama şu an buna kendisi bile hazır değildi. Çünkü sesini duyunca kendi sesine bile yabancı olan bir insan nasıl hissederdi bilemiyordu. Belki de sadece zamana ihtiyacı vardır diye düşünmeden edemdi. Alışmak için, çabalamak için ve Arat'a duyduğu hislerin karşılıklı olduğuna emin olduğu zaman buna kendini hazırlamak için.

"Ben sana inanıyorum. Sakın pes etme. Bak ben bir araştırma yaptım sen önceden konuşabildiğine göre tekrar konuşma ihtimalin de çok yüksekmiş."

Arat'ın onun için çabalaması hoşuna gitmişti. Sanki içinde bir yerlerde birşeyler kanat çırpıyormuş gibi hissediyordu. Gülümseyerek Arat'a karşılık verince Arat'a aynı şekilde gülümsemişti. Gözlerini göle çevirdiğinde garip bir şekilde huzurlu hissetmişti kendini. Yaşadığı her şeyi unutacak kadar. Ama bu sadece gölden kaynaklanmıyordu. Arat'ın yanında olmasının da büyük bir etkisi vardı.

"Burdan sonra ormanda yürümek ister misin?"

Lavinia gülümseyerek başını sallayıp onayladı. Arat onun mutlu olmasını istiyordu. Ama herşeyi hatırlayarak değil. Çünkü hatırladığında belki de yüzü bir daha hiç gülmeyecekti. Hep mutsuz yaşayacaktı. Yaşadıklarını tek başına aşabilecek kadar güçlü değildi o. Hep mutsuz yaşayacaktı. Ve bu mutsuzluğunu yaşarken Arat yanında olmayacaktı. Eğer hatırladığında Arat'ı affederse beraber atlatabilirlerdi belki de bu kötü ve karanlık geçmişi.

Ardından tiz bir çığlık yükselmişti gölün diğer ucundan. Arat hızla ayağa kalkıp dikkatlice etrafı süzdü ama görünürde hiç kimse yoktu. Lavinia'ya baktığında ise korkak bakışlarla onun da gözlerini gölün diğer ucuna diktiğini fark etti.

"Hadi kalk gidelim. Burası belli ki çok tehlikeli."

Beraber eşyaları toparlayıp hızla arabaya yöneleckken Lavinia'nın başına şiddetli bir ağrı saplandı. Ardından olduğu yerde dizlerinin üzerine çöküp iki eliyle başını sıkıştırdı. Ağrı git gide artarken gözyaşları da yavaş yavaş yanaklarından süzülmeye başlıyordu. Arat arkasındaki sessizliği fark edince arkasını dönüp baktığında Lavinia'nın hâlini görüp koşarak yanına gitti. Daha sonra başını sıkıştırdığı ellerini indirip onu sıkıca sardı.

" Tamam geçti. Sakin ol. Özür dilerim benim hatamdı. Seni buraya gerirmemeliydim."

Sakin olamıyordu. Sanki beynine bıçaklar arka arkaya saplanıyormuş gibi hissediyordu. Ardından küçük, sarışın bir kız çocuğu belirdi kapalı gözlerinin önünde. Bu kendisiydi. Daha önce de görmüştü onu.

Okuldan geldiğinde öğretmeninin ona verdiği yıldızı annesiyle babasına göstermek için büyük bir sevinçle girmişti eve. Ama evdeki sessizlik onu ürkütmüştü biraz. Daha sonra küçük ayaklarıyla merdivenlerden hızla yukarı çıkıp odaları kontrol etmeye başlamıştı. Ardından belki de ona oyun oynuyorlardır diye düşünüp gülümsemedi. Babası onu eğlendirmek için sürekli bir yerlere saklanıp onu bulmasını beklerdi. Ama annesi saklanmazdı ki.

Anne ve babasının odasına girdiğinde yerde ki kırmızı lekeler dikkatini çekmişti. Daha sonra boya olduğunu düşünüp gülümseyince hızla odaya girip anne ve babasını yerde hareketsiz bir şekilde yatarken gördü. Annesinin en sevdiği beyaz kazağı kıpkırmızı olmuştu. Babasının koyu mavi gömleği ise bordo bir renge bürünmüştü.

"Anne uyan. Bak okulda oyuncağım kırıldı. Hadi kalkta tamir et baba. Biliyor musun baba dün seninle birlikte yaptığımız resmi öğretmenim çok beğendi. Hatta bana kocaman bir yıldız verdi. Neden ikiniz de yerde yatıyorsunuz? Boya olmuş her tarafınız. Anne hani yasaktı boyayla oynamak? Bak elbiselerinize bulaşmış. Tamam söz veriyorum piyano derslerinden kaçmıycam artık. Yemeklerimi de yiycem. Hatta sebze bile. Anne bak ne istersen kabul ettim. Hadi kalkta babamı uyandıralım. O yerde rahat edemez."

Küçük kız yerde yatan iki bedene gözyaşlarının arasından bakıyordu. Saatlerce bu iki cansız bedene bakarak ağlamış ve mavi gözleri koyulaşmıştı. Beyaz yanakları ise ağlamaktan yapış yapış bir hal almıştı. Ardından gözleri yorgunluktan ağır ağır kapanmaya başladı. O an tek istediği uyandığında anne ve babasının uyanıp ona büyük bir şefkatle sarılmasıydı.

Yine yapbozun bir parçası yerini alıyordu yavaş yavaş. Canı acımıştı. Ama annesinin yüzü netleşmiş ve beyninin en ücra odalarından gelip gün yüzüne çıkmıştı. Ama bunu hatırlamış olması bile ona yaşadığı tüm acıyı unutturmuştu bir anda.

Ben geldiiimmm 🌹. Herkese merhaba :)

Beğendiyseniz lütfen vote ve yorum vermeyi unutmayın Yeni bölümde görüşmek üzere :)

İŞARET DİLİNDE AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin