Ayakları sanki ondan bağımsız hareket ediyor gibiydi. Önüne çıkan çalılar ona engel olduğu için fazlasıyla yorulmuştu. Nefes aldığında soğuk hava ciğerlerinde yakıcı bir his bırakıyordu adeta. Bu kaçışın artık dönüşü yok diye geçirdi içinden. Daha sonra Arat'ı düşünüp büyük bir ağacın dibinde durdu. Uyandığında onun yokluğunu fark edip aramaya başlamış mıydı? Belki de hiç umursamamıştı onu. Sadece oyununun bir parçasıydı. Ama ya sözleri. Lavinia'nın gözlerinin içine bakarak söylediği o güzel sözler yalan değildi. Lavinia bundan çok emindi. Çünkü Arat önemsemediği insanlara bu kadar güzel bakacak bir adam gibi durmuyordu. Lavinia'ın aklı bu kaçıştan sonra daha çok karışmıştı. Aklındaki soru işaretlerine nokta koyamamıştı. Çünkü soru işaretlerinden önce virgüller bir sürü cümleyi yığın yığın biriktirip cevap aramaya koyulmuştu. Ama sonuç olarak elinde tuttuğu nedenlere çünkü diye başlayan bir cümle yoktu.
Bu kadar düşüncenin içinde nefes alamadığını hissedip koşmaya devam etti. Evin bulunduğu bölgeden yeterince uzaklaşmıştı. Peki nereye gitmeliydi? Kendini hızla yola attığında önünde bir araba belirdi. Lavinia ne olduğunu anlayamadan araba hızlı bir şekilde çarparak Lavinia'ın metrelerce savrulmasına sebep olmuştu. Yerde hareketsizce yatarken ağır ağır gözlerini aralayıp uzaklaşan arabanın gidişini izledi. Kaburgalarından gelen büyük ağrı nedeniyle yattığı yerde yüzünü buruşturup sessizce inledi. Yine yalnızdı. Ama tek farkla bu kez ölüyordu. Yalnız ölüyordu. Gözleri yavaş yavaş kapanırken kulaklarına dolan uğultular artmaya başlamıştı. Aralarından ayrıt edebildiği bir ses duydu. Sanki tek kurtuluşu o sesmiş gibi ona koşmak istedi. Ama artık karanlık onu içine alıp ölümün soğuk nefesini tattırmıştı.
Acıyla gözlerini araladığında gördüğü herşey tanıdık gelmişti. Arat'ın evindeydi. Kalkmak için doğrulacağı sırada kaburgalarında hissettiği batma büyük bir acıya sebep olmuştu. Ardından sessizce inleyip eski yerini aldı. Neyin içinde olduğunu bilmiyordu ama şu an bunu düşünecek gücü bile bulamıyordu kendinde. Gözlerini yavaş yavaş kapatırken kapının açılma sesi uyumasına engel olmuştu. Gözlerini kapıya çevirdiği an görüş alanına Arat girdi.
Arat yüzündeki korku ve endişeyi ne kadar belli etmemeye çalışsa da Lavinia'ın yüzünü gördüğü an buna engel olamıyordu. Lavinia'ya kaçtığı için hâlâ çok kızgındı. Ama o hâlini hatırladıkça bütün öfkesi biten bir kibrit çöpü misali yavaş yavaş sönüyordu. Ağır adımlarla Lavinia'ın yanına gidip yatağın boş kalan kısmına oturdu. Arat'ın karanlık gözleri sanki dumanlanmış gibiydi. Ne hissettiği belirsizdi. Fakat Lavinia Arat'a karşı oluşan korku ve öfkesini gizleyemiyordu.
Odadaki sessizlik tiz bir çığlık gibi duvarlarda yankılanırken sessizliği bozan kişi Arat olmuştu.
"Neden yaptın bunu Lavinia? Tam da sana güvendim derken neden sana olan güvenimi paramparça ettin?"
Lavinia Arat'ın sorusuna karşı çatılmış kaşlarını gevşeterek gözlerini kaçırdı. Çünkü gözlerinin içine bakarsa içindeki öfkenin geçeceğini biliyordu. Arat onun gözünde bir katil damgası yemişti. O yüzden sadece Arat'ın değil Lavinia'ın da güveni paramparça olmuştu.
"Bak. Gördün mü? Kaçamadın benden. Ben sana yardım edeceğimi söylerken sen beni bırakıp gittin. Haline bir baksana. Şu halin benim yanımdaki halinden daha mı mutlu ediyor seni?"
Lavinia Arat'ın sözlerinden sonra daha çok öfkelenmişti. Ardından yavaşça doğrulup baş ucunda bulunan ufak bir not defteri ve kalemi alarak söyleyemediklerini kağıda döküp defteri Arat'a doğru uzattı. Arat yazılanları okuduktan sonra donuk bir surat ifadesiyle gözlerini Lavinia'ın gözleriyle buluşturdu. Kağıtta sadece şu üç kelime yazıyordu: 'Sen bir katilsin.' Bu üç kelime Lavinia'ın içindeki öfke ve korkuyu harekete geçirirken, Arat'ın içinde ise sadece merak ve endişeye sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞARET DİLİNDE AŞK
Chick-LitBu hikayede acı var, göz yaşı var, umutsuzluk var ve en önemlisi de aşk için yapılması gereken bir şey sonucunda yaşanan büyük bir pişmanlık var. #11