Lütfen okuduktan sonra yorumlarınızı eksik etmeyin. Fikirlerinizi benim için çok değerli. Keyifli okumalar...
Hem koltuğun verdiği rahatsızlıkla hem de planın verdiği endişeyle sabahı zor etmişti. Bugünün ona ne getireceğini bilmiyordu. Fakat eğer kötü sonuçlanan bir gün olursa neler kaybedebileceğini çok iyi biliyordu. Daha fazla oyalanmadan uyuduğu koltuktan kalkıp yatak odasının olduğu kapıya doğru ilerledi. Kapıyı araladığında Lavinia'nın, gözlerini sıkıca yummuş ve huzursuz bir şekilde nefes aldığını fark etti. Yanına yaklaştığında elini saçlarına götürüp saçlarının arasına bir öpücük bıraktı.
Ardından dolaptan kıyafetlerini alarak banyoya doğru yöneldi. Kısa bir duşun ardından odaya geri dönüp Lavinia'nın baş ucunda durdu. Eskiden anlamsız gelen duygular şimdilerde içinde çoktan yer edinmişti. Bundan rahatsız mıydı? Evet. Fakat vazgeçmek istiyor muydu? Kesinlikle hayır. Rahatsız olmasının tek sebebi onu koruyamayacağı düşüncesi sürekli beyninin bir ucunu kemirmesiydi. Çünkü içinde artık özgürlüğü isteyen milyonlarca kafesin ardında hapsedilmiş kuş vardı sanki. Onlar kanat çırptıkça kendine engel olamıyordu. Ama ne kadar kanat çırpsalar da duygularını kontrol etmeyi ve duygularının özgürlüğünü kısıtlamayı başarıyordu.
Daha fazla oyalanmadan Lavinia'ya son bir kez bakıp odadan ayrıldı. Ardından çalışma masasının altında bulunan kilitli çekmeceyi açıp içinde bulunan mavi dosyayı çıkararak kapıya doğru yöneldi. Tam kolu açıp çalışma odasından çıkacağı sırada kapının çalma sesiyle irkildi. İçindeki tedirginlik öyle bir şekilde ele geçirmişti ki onu, başka bir şey düşünemez hale gelmişti.
Daha sonra kendini toparlayıp geri çekilerek kapıyı çalan kişinin girmesini bekledi.
"Abi herşey hazır. Adamlara sadece plana dahil olacakları kısmı anlattım. Bu kadarını bilseler yeter."
"Evet. Haklısın. Tedbirli olmamız gerek. O şerefsizin ne yapacağını bilemeyiz. Şimdilik aramızda bir casusun olmadığına emin olsakta daha sonra ne olacağını bilemeyiz."
"Aynen öyle abi. Hazırsan çıkalım."
Arat Enis'in sorusunu başıyla onaylayıp odadan ayrıldı. Ardından Enis'te Arat'ın peşinden çıktıktan sonra her attığı adımda aklında kendi kurduğu planı tartmaya başladı. Çünkü planda ki en büyük görev ona düşüyordu. Her ne kadar Arat'a bu konuda güvense de bu kısa zamanda yaşadığı kafa karışıklığı nedeniyle kendini tam anlamıyla toparlayamadığını biliyordu. Bu yüzden sadece yapması gereken beyninde kurduğu saate göre hareket etmekti.
Dışarıda onları bekleyen araca bindikten sonra araç hareket etti. Havalar git gide ısınmaya başlıyordu. Ama hala insanın içini ürperten bir hava vardı. Pencereden giren soğuk hava Arat'ı rahatsız etse de pencereyi kapatmak istemiyordu. Çünkü Lavinia ilkbaharı severdi. Bunu, arabada giderken yüzündeki o sıcak gülümsemeyle ve hiç sıkılmadan dışarıyı izlediğinde fark etmişti. Bu kez kendisi de onun hissettiklerini hissetmek istedi. Aynı duyguları ve ilbaharın o haz veren tatlı ürpertisini teninde hissetmenin nasıl bir şey olduğunu merak etmişti. Çünkü şu zamana kadar ne gelip geçen günlerin ne de yağan karın ve açan güneşin tadına varabilmişti. İçindeki insanlara karşı büyüyen kin bu kavramları onun için yok etmişti. Sadece büyümüştü. Duygusuz ve mutsuz bir şekilde...
Üzerinde büyük harflerle KORKMAZER yazan bir binanın önünde durduklarında Arat derin bir nefes aldı. Ardından arabadan inip giriş kapısına doğru ilerledi. Kapının önünde duran takım elbiseli adamlar güvenliğin üst düzeyde olduğunu göstermeye yetiyordu. Bu onu ne kadar tedirgin etse de tedirginliğini gizlemeyi becerebiliyordu.
İçeri girdiğinde onu karşılayan dışarıdaki adamların aksine orta yaşlarda, düzgün giyimli bir bayandı.
"Hoşgeldiniz Arat bey. Ayhan bey de sizi bekliyordu. Lütfen beni takip edin."
Arat bu duruma hiç şaşırmamıştı. Çünkü Ayhan yaptığı yasa dışı işleri örtmek için bu şekilde yasalara uyan ve her türlü yapılan kaçakçılıktan uzak duran bir holding patronu imajı veriyordu.
Toplantı odasına benzeyen içi kasvet ve kötülük kokan bir odaya girdikten sonra fazla zaman kaybetmeden dikdörtgen masadaki yerini aldı. Bir kaç dakikanın ardından içeri Ayhan ve adamları girdi.
"Hoşgeldin Arat. Bu şekilde bir araya gelmek biraz tatsız oldu ama artık hakkım olan malı almam gerektiğini fark ettim."
Ayhan'ın bu rahat hareketleri ve yayvan konuşması Arat'ın sinirlerini germeye yetiyordu. Fakat buna şimdilik katlanmak zorundaydı.
"Bu zamana kadar bekleyip hakkın olan payı almamanı neye borçluyuz?"
"Bir sebebi yok aslında."
"Peki neden malın hemen eline geçmesini istiyorsun?"
"Sadece artık zamanının geldiğini düşünüyorum. Bunu daha fazla uzatmanın bir alemi yok. Herkes kendi payını alsın ve kendi yoluna baksın. Yeterince açıklayıcı oldu mu?"
Ayhan'ı bu şekilde daha ne kadar oyalayabilirdi bilmiyordu. Sorduğu sorulardan Ayhan'ın gerildiği ve sıkıldığı her halinden belliydi.
"Kafamı karıştıran bir şey daha var aslında..."
"Fazla soru soruyorsun Arat. Bence artık başlayalım."
"Bu anlaşmayla holdinginin maddi durumunun bir bağlantısı var mı?"
Arat'ın sorusuyla Ayhan yeterince sinirlenmişti. Ardından sorduğu soruyu yanıtsız bırakarak bakışlarını kapıda duran -aynı zamanda sağ kolu olan- adama çevirdi.
"Ercan dosyayı getir."
Verdiği komutla odadan ayrılan adam Arat'ın yutkunmasına sebep olmuştu. Hem planın batmasını hem de Enis'in başına bir şeyin gelmesini istemiyordu.
"Sormayı unuttum. Bir şeyler içer misin Arat?"
"Hayır teşekkürler."
"Neden? Bence bir bardak soğuk su iyi gider."
Arat, Ayhan'ın bu iğneleyici konuşması karşısında sakin durabilmek için kendini zor turuyordu.
"Hayır teşekkür ederim. Şu an hazmedemediğim bir şey yok. Ama ne olur ne olmaz diye kendin için yanında bir bardak bulundursan iyi olur."
Ayhan bu garip paslaşmadan hiç hoşlanmamıştı. Ardından tam cevap vereceği sırada Ercan dediği adam odaya sinirli bir şekilde daldı.
"Abi çalışma odana gizlice girmeye çalışan bir şerefsiz yakaladık."
Arat bu cümleyi duyduktan sonra damarlarında atan nabzın o an durduğunu hissetti. İşte bir çok şey şimdi onun için bitmişti.
Herkese merhaba. Bölümü beğendiniz mi? Biliyorum bölüm biraz geç geldi. Ama nedenini duyuruda anlatmıştım. Umarım beni anlamışsınızdır. Hepinizi seviyorum özgür kuşlar. Sakın uçmaktan vazgeçmeyin....❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İŞARET DİLİNDE AŞK
ChickLitBu hikayede acı var, göz yaşı var, umutsuzluk var ve en önemlisi de aşk için yapılması gereken bir şey sonucunda yaşanan büyük bir pişmanlık var. #11