Victoria,ben ve Justin'in sohbetlerimizden sonra kendimi yorgun hissettiğim için kalkmak ve eve gitmek zorunda kalmıştım. İlk başta Victoria hakkında kötü düşüncelerim olsa da bu düşüncelerden vazgeçmemi sağlayacak bir insanla karşılaşmıştım. Buradan gittiğimde Justin'e göz kulak olabileceğini düşündüm ve kafamda onu emanet edeceğim yeri belirledim. Eğer benden sonra beraber bir şey yaşasalar bile Victoria'nın onu mutlu edebileceğine inanmıştım.
Eve geldiğimde ailem yemek yiyordu ve bende onların yanına yemek yiyebilmek için oturdum. Uzun bir zamandır ailece zaman geçirmediğimizden şikayet etmelerini de durdurabilmek için de harika bir zamandı.
"Nasılsınız?" dedim elimde annemin yaptığı yemekleri koyduğum tabakla gelirken. Hepsi kafalarını iyi olduklarını belirterek salladılar yemeklerine devam ettiler. "Ne o? Küs müyüz?" dedim gülerek. Mükemmel! Ölmeden önce ailemi kırmıştım.
"Justin ile yemek yemediniz mi?" dedi babam tepkilerinin nedenini belli ederek. Son zamanlarımı sürekli onun yanında geçirmemden rahatsızlardı.
"Hayır." dedim ağzıma bir lokma attım. "Çünkü ailem ile yemek yemek istedim." diye ekledim.
"Ağzın doluyken konuşmamalısın." dedi annem tepkisiz bir biçimde. "Ve bir ailen olduğunu hatırlaman da güzel. Bilirsin ya,aileler birlikte zaman geçirirler."
"Bunu cidden sorun mu yapıyoruz anne? Bakın son zamanlarımı yaşadığımı biliyoruz. Ve izin verin bunu istediğim şekilde geçireyim." ağzıma tekrar bir lokma attıktan sonra bitmesini bekledim. Ağzım boşalınca da "Hem sizinle de zaman geçiriyorum ki." dedim.
"Ben kalkıyorum." dedi ablam ciddi bir ifade ile. Fakat annem kolunu tutmuş ve onu yerine tekrarda oturtmuştu.
"Hiçbir yere gitmiyorsun. Sonuçta kardeşin bir daha ne zaman o çocuğun yanından dönüp de bizim yanımıza gelebilir değil mi? Kendisinin de dediği gibi "son zamanları"nı bizim de görmeye ihtiyacımız var." dedi annem ve bana kaçamak bir bakış attı. Son söyledikleri üzerine gözlerim doldu ve ayağa kalktım.
"Beni kırıyorsunuz!" sesim gereğinden fazla çıkarken ağlamak üzere olduğumdan aynı zamanda titremişti. Sözlerimi sindirmeleri bittikten sonra arkamı döndüm ve kapıya doğru ilerlemeye başladım.
"Asıl sen o çocuğun yanında olduğun sürece ona üzülmekten kendini kırıyorsun. Ben sadece seni korumaya çalışıyorum." dedi annem arkamdan. Sözleri üzerine gözlerimi sildim ve kapıdan hızla çıkıp Justin'in evine doğru koşmaya başladım.
Gerçek olmadığını ve söylediklerinde inanmayacağımı bilsem de ailemin bana göz göre göre öleceğimi söylemesi ağırıma gitmişti. Üstelik ne kadar sevdiğimi bile bile onu bırakmamı söylemeleri daha çok ağırıma gitmişti. Zaten birkaç hafta sonra yatağa bağlı kaldığımda beni sürekli görecek ve benden sıkılacaklar,neden şimdi bu zamanımı onun yanında geçirmeme izin vermiyorlardı ki? Neden bana karışmaya çalışıyorlardı?
Nefes nefese kaldığımda ellerimi dizime koydum ve kafamı yukarı kaldırdım. Justin'in odasının yanan ışığına baktım ve orada olduğundan emin olduktan sonra kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı iki kere tıklattım ve bekledim. Birkaç dakika sonra kapıyı kucağındaki Jaxon ile beraber Pattie açınca gülümsedim ve içeriye girdim.
"Nasılsın?" dedi Pattie gülümseyerek. Kucağındaki Jaxon'ı zapt etmeye çalışıyordu.
"İyiyim,siz?" dedim ve kucağındaki Jaxon'ı aldım. Küçük bebeklerle oynamak hoşuma gidiyordu ve çocukları çok severdim. Benim bir kardeşim olmasa da-ablam vardı-Justin'in kardeşleriyle oynamak bana yetiyordu.
"Bende iyiyim. Justin yukarıda." dediğinde gülümsedim ve Jaxon'ı kucağına vererek yukarıya çıktım. "Justin'in Odası"nın kapı kolunu çevirerek açtım ve içeriye girdim.
"Ben geldim." dedim neşe dolu bir şekilde ve yine çalışma masasında oturan Justin'e arkadan sarıldım.
"Hoş geldin." dedi ve ona sarılan kollarımı öptü. Ona nedenini anlatamayacağım için gelme nedenimi anlatmaktan vazgeçtim ve sarılmayı bırakıp yatağına oturdum.
Etrafı incelemeye başladığımda başımın yavaşça dönmeye başladığını hissettim. Kanım yavaşça ayaklarımdan yukarıya çekilirken ayağa kalkmaya çalıştım fakat sendeledim.
"Hayır." diye sessizce mırıldandıktan sonra düşen gözyaşımla beraber bende dizlerimin üstüne yere düştüm.
Hayır... Şu an burada ve bu şekilde ölmek istemiyordum. Ailem ile kavga etmiş bir şekilde asla ölmek istemiyordum. Justin'in gözleri önünde ölmek istemiyordum çünkü biliyordum ki bu ona daha çok acı verecekti.
"Byrdene..." dedi Justin ve beni kollarının arasına aldı. Gözyaşları hızla onun yüzünden benim yüzüme düşerken göz kapaklarım ağırlaşıyordu.
"Justin...ben...gidiyorum..." dedim sessiz ve yorgun bir biçimde. Titreyen elleriyle yüzümü ellerinin arasına aldı ve yanağımı okşamaya başladı. "Annemde...bir...mektup va..r" Justin'in yanağıma düşen gözyaşıyla gözümü kapadım. Derin bir nefes almaya çalıştıktan sonra zorla devam ettim. "Seni...seviyorum..." dedim ve gözlerimi tamamen kapadım.
Bilincimi tamamen kaybetmeden önce belki de son kez sesini duydum.
"ANNE!" onun ciğerlerinin parçalanırcasına bağırması üzerine gözümden son yaş tanesi düştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Die in Your Arms (JB Fanfiction)
Fanfiction"Eğer kollarında ölebilseydim,karşı çıkmazdım." 29.04.2017