If this is a lesson Baby teach me to behave

98 6 0
                                    

"Burası çok soğuk." dedim ve hafifçe titredim. Önümüzde bütün ihtişamı ile duran şehir ışıkları gözleri kamaştırsa bile akşamın bastırmaya başlaması ile ortaya çıkan soğuk üşümemi sağladı. Yine de önümdeki manzaraya bakmaya devam ettim ve başımı havaya kaldırdım. Gökyüzünde hafifçe,yeni yeni belli olmaya başlayan Ay ve yanındaki hafif kızılımsı,sarımsı ve turuncumsu renklere baktım. Bu renkler gökyüzünün kendi maviliği ile tamamlanıyor ve bu bulutsuz havada güzel bir görüntü ortaya çıkarıyordu.

"İstersen bunu verebilirim." dedi Justin üzerindeki kot ceketi göstererek. Ona gerek olmadığını gösterecek şekilde kolumu kaldırdım ve daha sonra kaldırdığım kolumu,diğer kolumla beraber kendime sardım. Bu hareketimden sonra Justin ceketini çıkarıp bana örttü ve başımı göğsüne yasladı.

Uzun bir süre hiçbir şey söylemeden konuştuk ve sadece nefeslerimizi-olduğum konumdan dolayı kalp ritmini de duyuyordum-duyuyorduk. Bu hava şu an olduğumuz yemyeşil çimleri ve uzun,yeni çiçek vermeye başlayan ağaçların yanında bize huzur veriyordu ki bu bizim uzun zamandır istediğimiz bir şeydi. 

Elimi çime doğru attım ve onunla oynamaya başladım. Belki son zamanlarımı yaşadığımdan,belki de daha bitmemiş çocukluğumdan dolayı her şeye dokunmak,her zevki tatmak ve yaşamak istediğim her şeyi yapmak istiyordum. Bunu kendi gücüm ve isteklerim el verdiğince yapıyordum ve bundan mutluydum. Mutlu ölüp,arkamda acı bırakmayacağım için mutluydum. Geriye dönüp fark edeceğim herhangi bir pişmanlığım olmadığından da.

"Uzun zamandır derslerine katılmıyorsun." dedim sessizliği ve huzuru huzursuz bir soru ile bozarak. Ben hasta olduğum için okula gitmiyordum fakat onun böyle bir zorunluluğu olmamasına rağmen her gününü yanımda geçiriyor ve okula gitmiyordu.

"Şu an katılmak istediğim tek ders doktorlarının sana nasıl davranmam gerektiğini söyledikleri derslerdir." dedi. Elini yanına uzattı ve papatyayı koparmak için hamle yaptı.

"Yapma." dedim kısık bir sesle ve elini geri çekmesini sağladım. "Bundan hoşlanmadığımı biliyorsun." diye devam ettim. Hoşlanmadığım papatyalar değildi,onları çok severdim. Hoşlanmadığım insanların sırf zevkleri için daha güçsüz,isteklerini yerine getiremeyen ve bu cani insanların merhametine muhtaç yaratıkları öldürmeleri idi. Bundan nefret ederdim.

"Sevgi oldukça..." diye tekrar söze başladım. "...insanlar her şeye iyi davranırlar. Doğayı severler ve çevre kirlilikleri durur. Hayvanı severler ve onların hayatları,nesilleri kurtulur. Birbirlerini severler ve adalet gelir,savaşlar durur,insanlar aç olup ölmekten kurtulur." kısa bir nefes aldım. "Bunu,ileride çocuklarım olduğunda onlara anlatmayı çok isterdim. Öğretmeyi ve uygulamalarını sağlamayı... ama sanırım bunu ben yapamayacağım." Justin'e doğru döndüm ve boşta duran elini tuttum. "Senden istediğim bunu ileride kendi çocuklarına öğret. Görebildiğin,tanıdığın her çocuğa öğret ki öğrendiklerini uygulasınlar. Çünkü biliyorum bu dünyayı değiştirecek olan onlar ve bizleriz."

"Çok olgun konuşuyorsun." dedi Justin yarım ağızla gülümseyerek. Gözlerinin için baktım,gülüşünü en derinlerde hissettim ve bu histen kaçıp kendi önüme döndüm. Ellerim hala ellerindeydi...

"Ölüm insanın yanı başına gelince insanlar olgunlaşırlar. Çünkü öğrenirler ki en iyi şey,en iyisini düşünmek. En iyi şey mutluluk saçmak. İyilik..." sözlerime devam edemedim çünkü başım tekrardan o gün olduğu gibi dönmeye başlamıştı. Ellerinde olan elimi sıktım. Ne olduğunu anlamış olacak ki aniden ayağa kalktı ve beni kucağına alıp koşmaya başladı.

Nereye koştuğunu bilmiyordum. Tek bildi-

Die in Your Arms (JB Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin