-Bazı insanlar her insanın bir yıldızı olduğuna inanırlar. Ve her bir yıldız kaydığında da birinin öldüğünü söylerler...-
Küçük kız elindeki ateş böceğini gecenin zifiri karanlığına doğru serbest bıraktı. Onun gitmesini izledikten sonra çimenlere doğru yattı ve bu sefer yıldızları incelemeye başladı. Ellerini havaya kaldırdı ve göz hizasında sanki elleri bir kameraymış gibi tutmaya başladı. Yavaşça gökyüzünde ellerini gezdirirken minik elleri kayan bir yıldız gördüğünde sabitleşti.
"Bir yıldız kayıyor!" diye bağırdı evin içinde olan annesine. "Anne bak yıldız kayıyor!" oturur pozisyona gelip kayan yıldızı heyecanla gösteren miniğe annesi gülümsedi.
"Bir dilek tutman gerek. Belki gerçek olabilir." dedi anne. Annesinin söylediği şeyden memnun olan kız kafasını hızla salladı ve gözlerini kapayarak dilek tutmaya başladı. Çünkü o beğendiği eteği çok istiyordu.
Başka bir yanda bir genç kız ve genç adam,bir evin çatısında yıldızları izliyorlardı. Kızın başı çocuğun omzunda,çocuğun başı da kiremit duvara dayalıydı. Daha geçen günlerde geçirdikleri zorlu zamanlardan eser kalmamıştı.
Tam o sırada kız bir şeylerin değiştiğini hissetmişti. Bu his ona ağır geliyordu ve bu yüzden hızla ayağa kalktı.
"Aşağıya inmek istiyorum." dedi kız. Zaten onların evlerinin çatı katında olduklarından dolayı kızın yapmak istediğini çocuk anlamıştı. Kız ailesinin ve onun yanında olmak istiyordu. Ve bu düşünce çocuğa bir korku sardı. Onu kaybediyordu... O tam şu anda gidiyordu....
Kızı kolundan tuttu ve ona destek olarak merdivenlere doğru ilerlemeye başladı. Merdivenlerin yanında iken tek kolu ile kızı bıraktı,diğeri ile destek olmaya devam ediyordu,kapağı kaldırdı ve inmeye başladı. O inerken diğer yandan kızın gittikçe azalan gücüne de destek oluyordu.
"Kollarında akıp gitmek..." diye düşündü çocuk. İşte buydu. Birinin kollarında akıp gitmek şu an sevgilisinin yaptığı şeydi. Yavaş yavaş kendini Tanrı'ya teslim eden küçük sevgilisi hala daha başka insanları da düşünüyordu ki kalan o küçücük gücünü de ailesinin yanına gitmek için kullanıyordu.
Merdivenden aşağıya tamamen indiklerinde çocuk kızı kucağına aldı ve onu taşımaya devam etti. Fakat kızın ağırlığı gittikçe artmaya devam ediyordu ve onu aşağıya indirdiğinde ölü olacağını biliyordu. Son dakikalarını onunla yaşamak istiyordu ve bu yüzden yere çöktü. Kızın yüzüne baktı. Kız başka bir tarafa bakıyordu.
"Seni seviyorum..." dedi çocuk ona bakmayan kıza doğru. "Başıma gelen her güzel şey gibi beni bırakmanı aklım bir türlü almasa da deliler gibi seviyorum ve pişman olacağım herhangi bir şey yok. İnsanlar defalarca aşık olabilirlermiş fakat kalpleri asla on yedi yaşında gibi atmazmış." diye de ekledi. Baş parmağını sevgilisinin soğuk yüzünde gezdirdi ve hafifçe burnunu çekti. "Sen benim on yedi yaşımdın. Kalbimin atışını,hayallerimi çaldın ve beraberinde götürüyorsun. Ve ben sadece burada durmuş gitmeni bekliyorum." söylediği cümlelerden sonra gözlerini kapadı ve hemen geri açtı. Sevgilisine gözlerini şu an kapamamalıydı.
"Öldüğünde seninle geleceğimi söylemiştim. Bana kendimi öldürememi söylemiştin ama şu an öğreniyorum ki fiziksel olarak ölmesek de duygusal olarak ölebiliyormuşuz. Sen New York Meydanı'nın şehir ışığını kesiyorsun ve ben orada öylece karanlıkta kalıyorum. Yaşamak için yitirdiğim bütün sebeplerle,tutamadığımız onca sözlerle ve yaşayamaycağım onca anıyla meydanın tam ortasında bekliyorum. Herkes tekrardan aydınlanması için çalışıyor fakat o kadar kablo var ki hepsi birbirine dolanmış ve kimse o ışığı yerine getiremiyor. Seni bana kimse geri getiremiyor." gözlerinden düşen yaş kızın yüzüne düştü ve yavaşça zikzak çizerek kızın suratından inmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Die in Your Arms (JB Fanfiction)
Fanfic"Eğer kollarında ölebilseydim,karşı çıkmazdım." 29.04.2017