Cause everytime you touch me I just die in your arms

117 9 0
                                    

Yazarın ağzından

    Hastaneye geldikleri süreden itibaren titreyen elleri ve dinmeyen gözyaşları ile Byrdene'in içeride olduğu kapıya bakıyordu Justin. Onun neredeyse tükenmiş,baygın ve ölümü andıran o sahnesi gözünün önüne geldikçe yeni bir gözyaşı tanesi düşüyordu gözlerinden. Yakında bir zamanda bu sahnenin tekrardan yaşanılacağını ve bu sefer geri dönüşü olmayacağını bilen genç adam titriyordu. Her bir zerresine kadar...

    "Byrdene Rogers'ı getiren siz misiniz?" sözü ile hayata geri dönmüştü. Doktora ağlamaktan kanlanmış gözleriyle baktı ve usulca başını salladı. Her şeye hazırlıklıydı şimdi,doktorun her bir kelimesine hazırlıklıydı. "Hastalığını biliyorsunuzdur. Bu sadece bir atak. Size bunlara artık hazırlıklı olmanızı tavsiye ederim. Nasıl derler...bilirsiniz vücut artık kendini o güne hazırlamaya başlamış. Bunlar her zaman olabilir ve sizden hastayı artık bu dönemde pek fazla yormamanızı istiyorum." 

    "Peki iyi değil mi? Yani onu şimdi görebilirim." dedi Justin umutla. Doktor başını salladığında hızlı adımlarla Byrdene'in olduğu odaya girdi.

     "Uyuyor..." dedi sessizce ve kızın yanına yaklaştı. Yatağın bir ucuna oturdu ve elini ellerinin arasına aldı. Usulca öptü bir makineye bağlı elini. Kristal bir cama dokunuyormuş gibi dokundu yanağına.

      Narin bedenine ne acılar sığdırmıştı kız. Ona söylemek bile istememişti hastalığını. Neyse ki annesi vardı ve o ilk andan itibaren ona kızının artık buradan yolcu olduğunu söylemişti. İyi ki öğrenmişti. Yoksa basit bir bayılma sanıp onu evde ayıltmaya çalışırdı.

     "Justin..." dedi kız güçsüz ve çatallı bir sesle. Justin kıza baktı ve gülümsemeye çalıştı. Ona en azından acısını unutturmak için.

    "Sadece bayılmışsın." dedi sanki küçük bir olaymış gibi. Ama böyle yapmak gerekiyormuş gibi hissediyordu.

    "Biliyorum." dedi ve derin bir nefes aldı Byrdene. "Justin...sana söylemem gereken bir şey var." kız Justin'den gözlerini kaçırdığında Justin kızın elini tuttu.

    "Biliyorum." dedi kısaca. Byrdene ona baktı neyden bahsettiğini bilmezmiş gibi. "Annen en başından beri bana söylemişti." diye açıklama yaptı.

    "Özür dilerim... Söylemediğim için." 

    "Bu sorun değil. Beni üzmemek için yaptığını biliyorum." dedi Justin ve kızın elini öptü. Byrdene gülümsedi.

    "Bana her dokunduğunda ölecekmiş gibi oluyorum." dedi ve usulca gülümsedi. Justin'de muzipçe gülümsedi. 

     "Bunu da deftere yazabilirim." dedi Byrdene'e göstermediği defteri kastederek.

    "Sahi ne yazıyor o defterde?" dedi kız merakla. 

    "O büyük bir sır. Bittiğinde göreceksin." dedi Justin.

    "Bittiğinde kesinlikle öleceğim." dedi umutsuzca Byrdene.

   "Öyle deme sevgilim,daha geçireceğimiz ne kadar vaktimiz var biliyorsun değil mi?" dedi Justin.

    "Beş dakika." diye bir ses geldiğinde hepsi o yöne döndüler. Bir an ikisi de Byrdene'in beş dakika sonra öleceğini düşünüp korkmuşlardı. Fakat ses "Hastayı yormamak için beş dakika süreniz vardı Bay Rogers." dedi hemşire.

    "Bay Bieber." dedi Justin. "Adım Justin Bieber."

   "Üzgünüm fakat sizi dışarıya almak zorundayım." dedi hemşire kararlı bir ses tonuyla.

   "Bende çıkabilir miyim?" diye sordu Byrdene umutla. Byrdene'in söylediğini anlamayan hemşire "Evet." dediğinde ikisi de mutlu olmuştu. Ta ki hemşirenin "Ah siz mi dediniz? Üzgünüm ama bu beyefendi ile kan bağınız olmadığı ve reşit olmadığınız için aileniz gelene kadar çıkamazsınız." dedi hemşire.

    "Efendim Bay Bieber?" dedi Justin telefonu kulağına götürerek. Numara yaparak kızı çıkartmayı düşünüyordu.

     "Üzgünüm ama sizi dışarıya çıkartamam. Arkadaşınızın oyunculuğu iyi olsa bile yapamam." dedi hemşire üzgünce.

     "Telefonlar..." dedi Justin sırıtarak. "Evet ne demiştiniz?"

     "Size inanmadığımı baştan söylemiştim." dedi hemşire ve Byrdene'e döndü. "Aileniz gelince dışarı çıkabilirsiniz."

     "Onlara söylemem." dedi Byrdene. "Panik olurlar ve bu da daha fazla burada kalmama neden olur. Ailem acil bir şey olduğunda heyecandan iki kat daha geç hazırlanır ve gelirler. Lütfen hanımefendi izin verin ve gidelim." dedi yalvarırcasına.

     "Kurallarımız var..." dedi hemşire. Göndermemekte kararlıydı.

    "Hadi ama siz genç olmadınız mı? Sevgilinizle zaman geçirmek istemediniz mi?" dedi Justin hemşireye. Bu kadından ikisi de nefret etmişlerdi.

     "Peki çıkın. Ama kimseye bundan bahsetmeyin tamam mı?" dedi hemşire insafa gelince. Daha sonra Byrdene makinelerden ve serumdan çıkarıldı,işlemler ve imzalar uygulandı daha sonra gençler el ele dışarıya çıktılar.

     "O kadını sevdim." dedi Justin. Byrdene kıkırdadı ve "Bende." diye cevap verdi.

    

Die in Your Arms (JB Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin