u

840 113 29
                                    

Don't make me sad, don't make me cry

Arada bir olsa bile yaptığımız gibi Namjoon ile okuldan kaçmıştık. Her seferinde şoför gelmeden önce okulda oluyordum. Bu sefer de ilk yapışımızdaki gibi sahile gelmiştik. Yine duvara yaslanmıştık ve önümüzdeki denizi izliyorduk. Sessiz ve huzur dolu bir halde.

"Seokjin? Sana... bir şey söylemem gerek."

Yüzümü ona çevirdim.

"Ama, o kadar da kafaya takma. Olur mu?"

Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Aslında bunu sana bir süredir söylemek istiyordum. Ve söyleyebilecek zamanı şimdi bulabildim. Şimdi, sadece beni dinlemeni istiyorum."

Tamamen ona döndüm ve merakla onu dinlemeye koyuldum.

"Altıncı sınıfın sonunda hastalandığım için doktora gittiğimde, bana kanser olduğum söylendi. Akciğer kanseri. O zamandan beri ilaç kullanıyorum. Doktora her kontrol için gittiğimde, tümörün her geçen hafta daha da yok olduğuna şahit oluyordum. Her ne kadar ilaçlarımı düzenli kullanıyor olsam da; üç hafta önce hastaneye kontrole gittiğimde, doktor bana kısa bir zamanım kaldığını söylediler."

"Hayır, hata olmalı."

"Dört ayım var Seokjin. Dört ay daha yaşayabilirim."

Dizlerimin üzerine çıktım ve ona sarıldım. En sıkı nasıl sarılıyorsam, öyle sarıldım. O da bana sıkıca sarılıyordu. Her ne kadar tutmaya çalışsam da, göz yaşlarıma engel olamamıştım.

"Beni bırakmayacağına söz ver Namjoon."

"Söz veriyorum."

(Üzme beni, ağlatma beni.)

born to die ࿐ྂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin