n

779 103 1
                                    

Keep making me laugh, let's go get high.
The road is long, we carry on
(Beni güldürmeye devam et , hadi yükseğe gidelim. Yol uzun, devam edebiliriz.)

Sahilin önüne geldik. Suyla aramızda beş-altı santim vardı. Namjoon'un göğüsüne yaslanmış, denizi izliyordum. Üşüdükçe ona daha da yaklaşıyordum, o da beni daha çok sarıyordu.

"Namjoon? Sana bir şey söylemek istiyorum."

"Hm, söyle."

Derin nefes aldım ve yüzümü ona döndüm.

"Ben senden hoşlanıyorum."

Önce şaşırdı, sonra bana baktı.

"Sen ciddi misin?"

"Şaka yapar gibi bir halim mi var?"

Bir anda gülmeye başladı. Kahkahalara boğdu kendisini. Doğruldum. Ona baktığımda ağlıyordu. Ani bir hızla bana sıkıca sarıldı. Omzumda ağlamaya devam ediyordu. Karşılık olarak ona sıkıca sarıldım. Benden ayrıldı ve gülmesini durdurmaya çalıştı.

"Biliyor musun Seokjin? Beni evrenin en mutlu insanı yaptın şuan."

Ona kısaca sarıldım. Başını omzuma yasladı.

"Teşekkür ederim."

Try to have fun in the meantime
(Bu arada eğlenmeye çalış.)

born to die ࿐ྂHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin