So don't make me sad, don't make me cry
Sometimes love is not enough and the road gets toughNamjoon'un yardımı sayesinde birkaç parça kıyafeti bir çantaya sıkıştırıp sessizce evden çıkmıştık. Koşar adımlarla evden uzaklaşıyorduk. Namjoon'un evine geldiğimizde rahatlıkla soluklanabildik. Namjoon beni salonda bırakıp kendi odasına geçmiti. Merakıma yenik düşüp onun ardından ilerledim. Kafamı yavaşça odaya uzattım. Namjoon kendisine iğne yapıyordu. Tanrım! Bunu görmek istemiyordum. Ona zarar gelmemesi açısından iğnesini çıkartmasını bekledim. Çıkarttıktan sonra koşar adımlarla yanına geldim ve sıkıca sarıldım. Yüzümü boynuna gömüp ağlamaya başladım. Namjoon beni kendisine kenetlemişti adeta. Yatağa oturunca, bacaklarımı beline doladım. Kollarını benden ayırdı ve ellerini yüzüme yöneltti. Akan gözyaşlarımı parmağıyla sildi.
"Neden ağlıyorsun Jin?"
Ağlamaktan ve hıçkırmaktan cevap veremiyordum.
"Jin? Lütfen cevap ver."
"S-se-seninle git-meme i-iz-izin ver Namjoon. Lütfen."
Beni tekrar sarmaladı. Kısa süre sarıldıktan sonra ayrıldı ve ellerini belime yerleştirdi. Alnını alnıma yasladı ve gözlerime bakarken gülümsedi.
"Seni asla bırakmam Seokjin. Merak etme bebeğim."
Söylediği şeyle daha rahattım. Kollarımı boynunda birleştirdim. Ona bakarken gülümsedim.
(Bu yüzden üzme beni, beni ağlatma. Bazen aşk yeterli değil ve yol engebeli oluyor.)