Boş olan odaya girdiğimde yere çökmüştü. Bağdaş kurmuştu. Sessiz adımlarla yanına gittim ve önüne çöktüm.
"Namjoon? Bana bak lütfen."
Yavaşça kafasını kaldırdı ve bana baktı.
"Dört ayın sonuna geldim Seokjin."
Ne dediğini başta kavrayamasam da sonra anladım. Gözyaşlarıma engel olamadım. Ellerini yüzüme yerleştirdi ve parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi. Kucağına baktığımda, dün aldığı ilaçlar olduğunu gördüm.
You like your girls insane
(Sen çılgın kızlar gibisin.)"Korktuğum şeyi yapmayacaksın, değil mi?"
"Seokjin--"
"Hani bırakıp gitmeyecektin beni? Söz vermiştin."
Choose your last words
(Son sözlerini seç.)"Gelmek istiyor musun?"
Hızlıca kafamı salladım.
"Emin misin? Geri dönüşü yok."
"Yanımda sen olduğunda, her zaman eminim ben."
Kutudan birkaç tane hap çıkarttı ve elime bıraktı.
"Son sözlerini seç."
"Seni seviyorum."
This is the last time
(Bu son sefer.)"Ben de seni seviyorum bebeğim."
'Cause you and I
(Çünkü sen ve ben,)"Şimdi o hapları yut."
Gülümseyerek gözleriyle elimdeki hapları işaret etti. Dediği gibi, zor da olsa hapları yuttum. O da yuttuktan sonra elimi tuttu.
We were born to die
(Biz ölmek için doğduk.)"Asla bırakma beni."
"Asla bırakmam seni."