Umarım beğenirsiniz 😃😄
Dün akşam Murat'ın bir KOÇYİĞİT olduğunu öğrenmem dışında hiç bir sorun yoktu. Taa ki bu sabaha kadar. Beynimi kemiren düşünceler üzerine kafamda adeta soru karmaşası oluşmuştu. Kafamı sağa, sola sallayarak bu düşüncelerin arasından sıyrıldım.
Elimdeki dibini gördüğüm kahve kupasını makyaj masama bırakıp, üzerimdeki kırık beyaz tişörtüm ün kenarlarını açık mavi kot şortumun içine geçirdim. Saçımın bir kenarını tel tokalarla tutturup hepsini bir kenara topladım. Çantamla beyaz nikemı alıp aşağı indim.
Saat 06:30' du. Bugün her zamankinden erken kalkmıştım. Dikişlerim'in yerine bıraktığı acı gün geçtikçe kat be kat artıyordu. Ve ben buna uyuyarak kayıtsız kalamıyordum. Sabahları pek bir şey canım çekmediği için genelde kahvaltı yapmadan evden çıkardım. Ayakkabılarımı giyip kapıyı kapatıp evden çıktım.
Hava güzel olduğu için yürüyecektim. Çantamın kenarına tıkıştırdığım kulaklıkları mı çıkarıp hayal kırıklıklarımla yüz yüze geldim. Artık bunların ilişki yaşadığından şüphelenmeye başlıcam. Bu ne ya sürekli müzik dinleyeceğim sırada birbirlerine dolanıyorlar. Kulaklıkları çözerken yavaş yavaş yürüyordum.
Böyleydim ben, kendimi iyi hissetmediğimde ya yürürdüm ya da koşardım. İyi gelirdi bu her şeyden, herkesten daha fazla iyi hissettirirdi bana kendimi.
Sonunda kulaklıkları mı tamamen çözdüğümde takıp her hangi bir şarkı açarak yürümeye devam ettim. Okula geldiğimde saat 07:00' di. Ve henüz kimse gelmemişti. Bekçi kapıları açmış, kendine ayrılan yerde çayını içiyordu.
Aslında başka okula gidiyordum ama bu sene Tunç' la beraber aynı okluda okumak istemiş ve annem ile babama söylemiştik. Uzun uğraşlar sonucunda ikna olmuş ve kaydımı bu okula aldırmışlardı. Güya onunla birlikte okuyacaktık. Geçmiş gözümün önünden geçince bir 'Hah' çekmeden edememiştim. Kolejin her iki tarafında bulunan çardaklardan birine oturdum. Öylece etrafa bakıyordum. Birkaç tane kuş okulun tepesinde bir yere konmuştu.
"Ne yani kolejin tepesinde kuş yuvası mı var?"
"Eh yani." yanıma oturan çocukla birlikte hemen ona döndüm. Bu o gün tanıştığım adının Mert olduğunu öğrendiğim çocuktu.
"Mert'ti dimi?" belli belirsiz bir şekilde kafasını salladı.
"Murat seni burada gördüğü zaman hiç hoş şeyler olmayacak." ona anlamadığımı belli edercesine baktığımda devam etti. "Burada oturmaman gerek." kaşlarım anında çatılırken konuşma isteğim bastırdı.
"Nedenmiş o?" yüzünde küçük bir tebessüm belirirken yüzüme öylece baktı.
"Yanlış anlama Murat'lar la pek bir arada takılmayız. Hatta aynı ortamlara bile girmemeye çalışırız." dudak bükerek
"Düşman liseliler mi çok klişe değil mi?" diyerek sorularımı ona yönelttim. Sinsi bir sırıtmayla
"Biz ona düşman kuzenler diyelim." diyerek cevapladı.
"Hımm iyiymiş." ayağa kalkmış ilerliyordum ki Mert'in sesi ile duraksadım.
"Ama tabi istediğin zaman benimle konuşabilirsin."
"Öyle bir şey olacağını pek sanmıyorum."
Murat'ın yanımıza gelmesiyle elimi tutması bir olmuştu. -Kerpeten taşıcam bi daha ki sefer yanımda.- İyi fikir aslında bunu bir ara düşünmem lazım. Mertten uzaklaştığımızı fark ederek hızla ellerimi çektim. "Ne yapıyorsun sen ya?" tiksinerek hala Mert'e bakıyordu bakışlarını gözlerime dikip alaylı bir ifade ile konuşmaya başladı. "Çakma sevgilimi koruyorum bir nevi role uyuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRAZ ÇİÇEĞİM (Düzenlenecek)
Teen FictionBu isimde yazılmış wattydeki ilk kitap🌙 "Burda yaşayabilirim" dedi muzip bi sesle beni süzerken. "Nerde?"diye sordum bende gözlerinin içine bakarken, "Burda tam olarak burası" diyerek parmağını köprücük kemiğimin üzerindeki çukura koyarak ve dev...