Merhaba, sınırı bir günde geçilmiş mutluş bir yazarcık bırakıyorum tam şuraya. Ama biraz da yorum yapsanız canikolarım. Valla üzülüyorum ama :'( bölüm geç geldi özür dilerim.
Neyse bölüme geçelim. Bunlar bir anda deli cesaretine kapılıp aşık oldular ama bu pembe bulutlu gökyüzü hayali çok uçuk hele de başlarında bir bela varken. Freni patlamış kamyona benzetiyorum onları yokuş aşağı çok hızlı gidiyorlar ve bir duvara çarpmama ihtimalleri yok.
Bizim hikayemiz de o duvara çarpmaları ile gerçek anlamda başlayacak.
Ev içinde ilişkileri fark edilecek mi bakalım?
Bölüm Şarkısı: Sezen Aksu-Canımsın Sen
Mustafa Ceceli- Aşkım BenimYeni bölüm oy sınırı 130 olsun.
***
Sabah uyandığında yumuşacık bir yatağın içinde sıcak güvenli kolların arasındaydı Feyza. Sümeyye Hanım'ın gece uykularının huzursuz ve aralıklı olduğunu biliyordu. Kadın bu durumlarda gece alması gereken ağrı kesicileri yatağının ucundaki komodine bırakmasını kesin ve emreder bir dille söylemişti.
Feyza da aynen öyle yapmış ilaçları komodinin üzerine bırakmıştı. Uyandığı halde bulunduğu kolların arasından çıkmak istemiyordu. Yıllar yılı hayatı sorunlar ve sorumluluklar ekseninde geçmiş olsa da yirmi iki yaşını geçeli henüz birkaç ay olmuştu. Yan dönüp hâlâ derin uykuda olan yüzü incelemeye koyuldu. Esmere yakın buğday rengi teni oldukça çekici duruyordu, yüzü erkeksi ve sert hatlara sahipti. Dolgun soluk pembe dudakları ile öpüştüğü aklına geldikçe yanaklarına kan hücum ediyor, ateş basıyordu içini. Adamın koyu kahverenginde bazen siyaha çalan gözleri kapalıydı ve açık olmaması Feyza'nın hayrınaydı çünkü o gözlere her baktığında içi eriyordu genç kızın. Kalın kaşları, uzun ince kirpikleri, sakalları çok dokunulası duruyordu ve yüzünün her yerine dokunmak istiyordu.
Dün akşam duyduğu "Seni seviyorum." itirafı onun için çok erken gelmişti. Feyza bu cümlenin büyüsünü kaçırmaktan sonunda da babası gibi olmaktan korkuyordu. Karşılıklı hislerinden emin olsa bile henüz daha birbirlerini tanımıyorlardı ve o cümleyi kurmak yaşanmışlık ve sağlam bir adanmışlık gerektiriyordu Feyza'ya göre. Ancak kalbi içten içe bu cümleyi kurabileceği tek adamı bulduğuna inanıyordu. Annesinin babasına yaptığını bir erkeğin hele ki kalbini tamamıyla avucuna koyduktan sonra yapması ihtimali onu korkutuyordu. Onun koynunda huzurla uyuması, ona kendinden geçmişinden bahsetmesi başlı başına bir aşk ilanıydı. Bazı insanlar seni seviyorum diyemezdi de başka başka yollar ile anlatırdı hislerini. Feyza da henüz aşkını ilan edebilecek durumda değildi.
Dayanamayarak elini adamın sakallarına koyup yanağını okşamaya başladı. Hayatına ansızın giren bu adam kalbine nasıl olup da sorgusuz sualsiz kabul edilmişti hala anlamıyordu. Feyza arkadaşlık edeceği insanları seçerken bile bin kez düşünürdü ama yüreği Samet'i sorgusuz sualsiz kabul etmişti.
O sırada yavaş yavaş açılan gözler gözleri ile buluştuğunda elini çekecek fırsatı bulamamıştı.
"Günaydın." dedi ince tatlı sesiyle. Karşılığında aldığı gülümseme ile elinin altındaki yanak kasları genişlemişti.
"Günaydın gök gözlüm." Samet'in kendine özgü hitabı karşısında şaşırmış ve yüzü aydınlanmıştı genç kızın.
"Gök gözlü mü dedin sen bana?" derken mutlu ve cilveli bir tavrı vardı. Adam sevgilisinin elini kendi yanağından alıp dudaklarına yaklaştırdı ve her parmağına öpücük kondurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN GELİN-GELİN SERİSİ- •GÜNCEL•
Lãng mạn"Feyza anlıyorum intikam istiyorsun ama bin kez pişman olduğumu söyledim beni artık bununla itham etme. Yaşadığım bir travma, bir şok anıydı asla gerçek düşüncelerim değildi. Koynunda güvenle uyudum ben günlerce. Bana bir şans ver evlenelim hem bebe...