Merhabalar canlarım. Samet ve Feyza'mıza ilk bölümden daha uzun bölümlerle geleceğim tabi ki... Hikayemizin yolu uzun. Umarım beni yalnız bırakmazsınız bu süreçte...
Bölüm Şarkısı: Demet Evgar-Farketmeden
💉💉💉💉💉
Kahvaltı masasında sessizce kahvaltı eden aileyi gözlemlerken buranın hastaneden bile daha fazla dedikodu malzemesi içerdiğini fark etmişti Feyza. Kahvaltısını evde babasıyla yaptığı için sofrada sadece bir çay içmekle yetinmişti bu sırada da etrafını izliyordu. Ara sıra kaçamak bakışlarla birbirlerine bakan evin kızı ile misafiri arasındaki duygu yoğunluğunu hissetmemesi imkansızdı.
İşi nedeniyle insanlarla uğraşa uğraşa insan sarrafı olup çıkmıştı genç yaşta. Erkenden anne kucağından ayrılmak ve çalışma hayatının acımasız çarkının dişleri arasında hayat mücadelesi vermek insanı kuzu olmaktan çıkarıp kurt yapıyordu. Hatta bazıları tilki ya da çakal olmayı tercih ediyordu. Annesine masum küçük bir çocukmuş gibi bakan genç adamı da fark etmişti ve içten içe üzülmüştü. Hem adama hem de annesine yıllardır hasret kalmış olan kendineydi üzüntüsü. İçten içe o adama yardım etmek istemişti çünkü insan kendine benzer durumda olanlara el uzatmak isterdi. Sümeyye Hanım ev ahalisinin genelinden huy bakımından farklı olduğunu ilk bakışta belli ediyordu. Belki de önce evdeki diğer çalışanlardan bilgi almalıydı. Kadını ilk gördüğü andan beri yüreğine çöreklenen kötü his yığınından kurtulmak ya da ilk andan beri garip hissettiği bu kadının ruhunun kötülüğünden emin olmak istiyordu.
"Anne biraz daha bir şeyler yesen. İyileşmen için..." diyen genç adamın annesi tarafından azarlar gibi bir tavırla susturulması genç kızı derinden etkilemişti bile. Hiçbir insan annesinden bu muameleyi görmek istemezdi ve bunu hak etmezdi. Hem adamı daha birkaç dakikadır tanıyor olsa da içinden bir ses ona bu adamın iyi biri olduğunu fısıldıyordu.
"Ne kadar yiyeceğimi dünkü çocuğa danışmayacağım herhalde Samet. Siz." derken alaycı bakışlarını Feyza'ya çevirdi Sümeyye Hanım. Biraz duraksayıp kıza üzerinde hakimiyet kurma telaşıyla baktıktan sonra devam etti konuşmasına. Kadının sesinde ya da cümlelerinde nezaket arama gafletinde bile bulunmamıştı Feyza. Çünkü bu kadından nezaket beklemek hayal gücünün sınırlarının ötesindeydi.
"Beni odama götürün."
Feyza yıllar içinde yüzüne takmayı başarılı bir şekilde öğrendiği sahte gülümseme maskesi ile tekerlekli sandalyedeki kadını üst kattaki odasına götürmek için hareketlendi. Asansöre giderken arkalarında kalan zavallı genç adama bakmamak için kendini zor tutmuştu. Onun bakışlarına yüklenen acıyı, kırgınlığı görmek kızı üzmüştü. Yüreğinde bir kırıntı kadar bile merhamet taşıyan her insan bu duyguyu yaşardı.
Kadını bir üst kattaki büyük ve konforlu odasına götürdükten sonra kadının yatağına uzanmasına yardım etti. Oda, Sümeyye Hanım'ın karanlık zevkini bir ayna gibi yansıtıyordu. Koyu renkler hakimdi odaya, koyu renk tül bir perde ve o perdenin daha koyu tonundaki fon perde odayı loş gösteriyordu. Çok pahalı olduğu belli olan mobilyalar koyu kahverengiydi. Kadının yatak örtüsü siyah satendi ve siyah yastıklar konmuştu yatağın üzerine. Kadının uzanmasını sağlayıp arkasındaki yastığı düzeltti sonra da ağrısını azaltarak daha rahat uykuya dalmasını sağlayacak ilaçları uzattı. Elinden geldiğince nazik olmaya çalışsa da genç kızın bu nezaketi karşılıksız kalıyordu.
Sümeyye Hanım'ın lügatında nezaket sözcüklerine, teşekkür ya da özürlere yer yoktu. Onun düşüncesinde güçlü ve kıdemli insanlar haksız olsalar bile özür dilememeli ve çıkar sağlamayacak kişilere nezaket göstermemeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İSTENMEYEN GELİN-GELİN SERİSİ- •GÜNCEL•
Romansa"Feyza anlıyorum intikam istiyorsun ama bin kez pişman olduğumu söyledim beni artık bununla itham etme. Yaşadığım bir travma, bir şok anıydı asla gerçek düşüncelerim değildi. Koynunda güvenle uyudum ben günlerce. Bana bir şans ver evlenelim hem bebe...