Son

1.4K 86 103
                                    

Bölümü şarkıyı dinlerken okumanız önemle rica olunur.

Kısa, ama öz ve sakin bir final.

Levi tetiği çekti.

Christa Lenz yere düştü. Başından akan kanlar kahverengi parkeleri kırmızıya boyadı.

"Bitti Eren. Biz kazandık."

Yerde tıpkı Christa gibi yatan, ama hala canlı olan (en azından şimdilik) Eren'in yanına oturdu. Kanlı elini sımsıkı tuttu.

*****

İki gün sonra

Eren gözlerini hastanede açtı.

Artık burayı ezberlemesi gerekirdi belki ama ilk defa hastanede uyanmış gibi şaşkındı.

Bedenini hissetmeye başladığında karnındaki ağırlığı farketti.

İlk gördüğünde siyah bir kedi sandı.

Bir daha baktı.

Levi başını kucağına yaslamış, uyuyordu.

Eren içinin eridiğini hissetti.

Ölmediğine işte şimdi emin olmuştu.

Sol kolunu Levi'ın saçlarıyla oynamak için ileri uzatmaya çalıştı göğsünün solundaki acıya aldırmadan.

Eren bunu yapmayı çok sevse de Levi saçlarıyla oynanmasından nefret ederdi. Bu fırsat Eren'in tek şansıydı.

Parmaklarını kadife gibi olan saçlarda gezdirdi ve gülümsedi. Daha sonra dayanamadı, hafifçe güldü.

"Yat uyu Jaeger, sesin bok gibi yorgun geliyor."

Levi kafasını kaldırdı ve altları morarmış olan gözlerini ovuşturdu.

"Uyanık mıydın?" Eren yine gülümsedi.

Levi gözlerini elinden çekince yorgun bir halde saçlarını dağıttı, dirseğini hala yatağa yaslamıştı.

"Kaç kahve içtiğimi saymak ister misin?" Levi parmağıyla yatağın yanında duran sehpadaki karton bardakları gösterdi.

"Evet, uyanıktın."

"Zekisin."

Levi oturduğu sandalyesini kaydırarak iyice Eren'e yaklaştı.

"Canın acıyor mu?"

"Artık değil."

"Güzel."

Levi öne eğildi ve Eren'i öptü nazikçe. Eren'in nabzını gösteren monitör çılgınlar gibi biplemeye başladığında geri çekildi.

Levi alay edercesine güldü.

"Sakin ol Jaeger."

Kapıya doğru yöneldi.

"Nereye?"

"Doktoru çağırmaya. Kontrol. Uyandın ya."

"Haa, tamam."

Levi gidince Eren'in canı sıkıldı ve camdan dışarı baktı.

Güneşli, mükemmel bir hava vardı.

*****

"Jean!"

Jean baktığı mezar taşından Petra'ya döndü.

"Ah, sen de mi..."

Petra gülümsedi. Elindeki çiçek demetini gösterdi.

"Hıı hı."

Mezar taşına yaklaştı ve çiçekleri nazikçe, kırılgan bir vazoya koyar gibi mezar taşının önüne bıraktı.

"Hanji-san, hava ne kadar güzel değil mi?"

Jean güldü.

"Tanıdığım bir psikolog var. İstersen..."

"Kes sesini Jean, komik değil."

Petra Hanji'nin gülüşünü kulaklarında duyar gibi oldu. Fısıldadı.

"Hanji... Keşke sen de burada olsaydın. Çünkü her şey bitti. Artık güneş açtı, baksana."

Jean bu sözler üzerine ciddileşti.

"Petra."

"Hm?"

"Hala kendini... Düşünmüyorsun değil mi?"

Petra bir süre düşündü. Sonra gülümsedi.

"Hayır. Yaşayacağım. Böylece yaşlı bir kadın olup Hanji'ye kavuştuğumda... Ona güneşi ne kadar parlaklaştırdığımızı anlatabilirim."

Jean ağaçlara baktı.

"Sevindim."

*****

Eren Levi'ın tişörtünü ne ara çıkardığını anlamamıştı bile.

Sonunda yalnızdılar.

Eren, Levi ve hızla atan nabızları. Hava yeterince sıcak değilmiş gibi kendi alevlerinde kül oluyorlardı.

Eren ani bir hareketle Levi'ın üstüne çıktı. Dikişlerinin olduğu yer acıdı ama önemsemedi.

"Aptal. Dikkatli ol. Yaralısın."

Levi'ın uyarısını da umursamadı.

Çünkü bir kere daha Eren tamamen Levi'a ait ola...

Hayır.

Bu gece Levi Eren'e ait olacaktı.

Vee... Son.

Vay be. Bu fanfice geçen yıl temmuzun ortalarında başladım diye hatırlıyorum.

Ve şimdi bitti.

Elimde değil. Bazen hikayeyi saçmaladım, mafya dizisine çevirdim, bazense bu yüzden yazasım gelmedi.

Ama şu anda bunu bitirdim ve biraz üzüldüm...

Ah, bir yıl sürdü neredeyse. Ve bu bir yıl boyunca çılgın yorumlarınızla coştuk, votelarınızla okundum ve bir sürü güzel şey oldu.

Teşekkür ederim.

Her birinize.

Sizi seviyorum.

Not: bundan sonra bir ek bölüm daha yayınlayacağım.

Ereri yazmaya şu anda yazdığım Hastalık adlı fanficten devam edeceğim.

Kendinize iyi bakın.

Bana Ait {Ereri/Riren}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin