four

10.2K 795 541
                                    


Taehyung

Elimdeki kitapları çizgi roman bölümüne yerleştirirken bir şarkı mırıldanıyordum. Yaklaşık bir saattir durmadan kitap düzenliyordum ve Jungkook'ta ben de tek kelime etmemiştik.

Sıkılıyorum diyemezdim çünkü hem yanımda Jungkook vardı hem de az önce çocuk kitapları bölümünde Grinin Elli Tonu'nu bulmuştum. Bana kötü bir birey olduğumu söylemeyin, böyle bir durumda kimse kendini tutamazdı değil mi?

Aklıma gelip durduğu için kendimi tutamayıp kıkırdamaya başladım.

"Neye gülüyorsun hyung?"

Jungkook'un sesini duymamla gülmeyi kestim. Hafifçe öksürüp söyledim.

"Biraz önce çocuk kitapları bölümünde Grinin Elli Tonu'nu buldum." Yine gülmeye başlamıştım. Cidden komik değil miydi?

Tepkisini merak edip Jungkook'a baktığımda derince bana baktığını gördüm. Elimi dudaklarıma götürüp zorlukla gülüşümü durdurdum. Aptal gibi görünüyor olmalıydım. Ama keşke beni kırmamak için yalandan da olsa gülseydi.Böyle yaptığı için birazcık kötü hissetmiştim.

"Şey... Buna olumlu baktığımı düşünme, tabii ki çocukların bölümüne böyle kitapların konulması yanlış ama kendimi tutamıyorum. Ne yapayım?"

Cidden saçma sapan bir insan olduğumu düşüneceksiniz ama yine gülmeye başladım. Jungkook bana hala öyle bakıyordu.

"Yah! Öyle bakma, kendimi aptal gibi hissediyorum." Ama öyle bakmaya devam ediyordu. Hala gülmeye devam ederken elimi gözünün önünde salladım.

"Jeon Jungkook! Utanıyorum zaten." Zorlukla gülmeyi kestiğim sırada Jungkook başını iki yana sallayıp kendine gelmişti.

"Ben..." dedi utangaçça başını eğerek.

"Üzgünüm hyung. Aptal filan değilsin! Gerçekten! Ben sadece," bakışlarını bana çevirdi ve ensesini kaşıdı.

"Gülerken güzel görünüyorsun, o yüzden bakıyordum."

*

Jimin

"Taehyung, sence iyi bir not almış mıyımdır?" diye sordum heyecanla yanımda duran, sabahtan beridir aptal aptal sırıtan arkadaşıma.

"Hmm, almışsındır." Kaşlarımı çattım.

"Taehyung! Dün Jungkook'la ne yaptınız ya? Sabahtan beri ne bir şey anlattığın var, ne sorularıma cevap verdiğin."

"Sana geleceğim bugün. Söz her şeyi anlatacağım. Şimdilik dayan." Tae'nin cevabıyla iç çektim ve notumu düşünmeye başladım. Fizik sınavı olmuştuk, kötü geçmemişti. İyi bir not alacağımı umuyordum. Elimin kesildiği olaydan sonra, elimi sarıp seninle ders çalışmaya başlamıştık. Akşama kadar bir sürü konu tekrarı yapmıştık ve ben diğer günlerde bol bol soru çözmüştüm.

Sırf senin için tüm kitabı ezbere bilir hale gelmiştim.

Bu ders notlar açıklanacaktı. Zilin çaldığını duyduğumda büyük bir adımlarla sınıfa gidip sırama oturmuştum. Nihayet ders başlayıp Bayan Choi'nin notları okuyacağı zaman gelmişti. Bayan Choi yaklaşık on notu söyledikten sonra gözlerini bana çevirmişti. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı.

"Park Jimin, sözümü dinleyip çalışmışsın. Tebrik ederim, tam not aldın."

"T-teşekkür ederim Bayan Choi." Heyecanla bana uzatılan kağıdı aldım. Bunu sana gösterecektim, emeğinin boşa gitmediğini görecektin. Belki benimle gurur bile duyardın. Zilin çalmasını beklemeye başladım. Neyse ki ders çabuk geçmişti. Sınıftan koşar gibi çıkıp seni aramaya başladım. Ama hiçbir yerde bulamıyordum. Son çare olarak arka bahçeye bakmaya karar verdim. Adımlarımı oraya yönlendirirken pek umutlu değildim. Genellikle orası boş olurdu ve bu yüzden çiftler yiyişmeye giderdi. Arka bahçeye yaklaştığımda bir ses duymuştum.

"Bundan kimsenin haberi olmayacak tamam mı?"

Bu senin sesindi. Niye buradaydın?

Adımlarımı yavaşlattım ve görüş açıma sen girdin. Ama yalnız değildin. Yanında Yoona vardı. Onu öpüyor ve ellerini onun vücudunda dolaştırıyordun.

Birden bire kalbim sıkıştı, elim istemsizce göğsüme gitti. Biri avucuna alıp sıkıyordu sanki.

Kağıdımı elimde sımsıkı tuttum, sanki senin elinmiş gibi. Hızla arkamı döndüm ve girdiğim gibi çıktım arka bahçeden.

Ben seni mutlu etmeye çalışırken sen beni bir dakikada paramparça etmiştin.

Acıdan başka hiçbir şey vermiyordun Min Yoongi.

angel // yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin