sixteen

7K 607 381
                                    

"Hey Jimin!"

Duyduğum sesle koskocaman gülümseyip hızla sesin geldiği yere dönmüştüm.

"Soonyoung!" dedim nerdeyse bağırmış olmamı önemsemeden. Ona doğru hızlı adımlarla gidip -biraz koşmuş olabilirdim- sarıldım.

Ayrıldığımızda meşhur gülüşünü
-bunu öylesine söylemiyorum, Soonyoung bunun sayesinde gerçekten baya tanıyordu- yaptı.

"Nasılsın?"

Aynı okulda olmamıza rağmen birbirimizi pek göremiyorduk ve bu nadir anlardan biriydi. Soonyoung'la eskiden aynı sınıftaydık, keşke şimdi de olsaydık diye geçirdim içimden. Göreceğiniz en sevimli insanlardandı.

"İyiyim. Ya sen?" derken iyi olduğunu görebiliyordum.

"Çok iyiyim. Ne oldu tahmin et!"

"Ah." Kıkırdayıp düşünür gibi yaptım.
"Jihoon'la ilgili bir şey?"
"Doğru." Tekrar ünlü gülüşünü yapmış ve sır verir gibi fısıldamıştı.

"İşte geliyor. Kendin bak."

Ben de gülüp koridorun başında gözüken minik bedene baktım. Açıkçası Jihoon'u görünce mutlu oluyordum. Benden çok daha kısa birinin olması güzeldi.

Ama yaklaşınca farkettiğim şeyle,
"Siz... Okulda sevişmediniz değil mi Soonyoung?" demekten geri durmamıştım.

Jihoon'un üstteki düğmelerinden iki tanesi açıktı, normalde hep boğazına kadar ilikli olurdu. Gömleğin gösterdiği kadarıyla yeni olduğu belli kızarıklıklar -ısırıklardan bahsetmeyeceğim- taşıyordu ve dudakları hafif şişmişti. Yüzünde utançla karışık öfkeli bir ifade vardı. Dudaklarını ısırıp duruyor ve kitaplarını iyice göğsüne yapıştırıyordu.

"İlkimiz özel olsun diye kendimi tuttum." dedi Jihoon'un boynundaki izleri eserini gururla inceleyen bir ressam gibi izlerken.

Bu kendini tutmuş haliydi yani? Yazık olmuştu, Jihoon devamsızlık yapmayı sevmezdi.

"O," dedim iri gözlerle. "Nasıl izin verdi?" Omuz silkip anlattı.

"Yine gay olmadığına dair bir şeyler söylüyordu. Bende... Biraz sert davrandım diyelim. Belli etmemeye çalışıyordu ama konuşmamdan bile etkileniyor gibiydi, ben de bunu kullandım. Çok çabuk etkileniyor. Miniğim henüz çok masum Jimin." dedi gülümseyerek bitirirken.

"Cidden... Çok tatlısın Soonyoung. Ona öyle güzel hisler besliyorsun ki." demiştim kendimi tutamayarak.

"Asıl sen çok tatlısın Jiminnie~"

"Şu aegyoların bir gün beni öldürecek." dedim elimi kalbime koyup kıkırdarken.

Ardından kasıtlı bir öksürük ve belimde bir el hissettim.

Burnuma dolan kokuya ve arkamdaki bedene aşina olduğumdan, yabancılık hissetmeden arkamdaki vücuduna yaslanıp gülümsemiştim.

"Yoongi." diye mırıldandım ama sana dönmeme izin vermedin.

"Merhaba." Sesin bu selamlaşmanın bana olmadığını anlayacağım kadar soğuktu.

"Merhaba." Senin aksine Soonyoung tüm içtenliğiyle cevaplayıp gülümsemişti.

"Adım Yoongi. Jimin'in-"

"A-arkadaşım." dedim her ne kadar ne diyeceğini deli gibi merak etsem de. Ama korkak biriydim ve risk alamazdım.

"Ben de Soonyoung. Jimin'le on iki yaşından beri arkadaşız."

Elin belimin yanından uzandı ve el sıkıştınız. Bu... fazla resmiydi?

"Memnun oldum Yoongi." diyen Soonyoung yine o gülüşü yapınca kendimi tutamayıp ellerimi yanaklarına götürdüm ve sıktım. Ama oynayamadan belimde hissettiğim baskıyla elimi hızla geri çekmiştim.

"Sadece... Arkadaşın mı Jiminnie?" Soonyoung kıkırdayıp sorunca kızarmıştım.

"Yoongi sonra konuşalım mı?" diye fısıldadım arkama doğru.

"Neden?" Tıslar gibi söylediğinde irkilmiştim.

"Soonyoung. Bir şey söylemem gerek. Ona yani." Saçma sapan bir cümle kurdum.

Belimdeki baskı yok oldu.

"İyi." Sesin hiç olmadığı kadar soğuk çıkarken sana dönmüştüm.

"Beni beklersin değil mi?" dedim hevesle.

"Benimle konuşmak zorunda değilsin Jimin. Soonyoung'a söyleyeceklerin var. Boşver." Kaşlarım kalkarken gitmemen için elini tuttum.

"Sana da söyleyeceklerim var."

"Hah, sanmam." Elini çektiğinde hızla tekrar tuttum.

Sinirli gibiydin, sorun değildi. Sakinleştirirdim.

Yükselip dudağına sesli bir öpücük bıraktım.

Koridordakileri ve Soonyoung'u yok saymaya çalışıyordum.

"Hyung, sana kahve ısmarlayacağım." Ardından bir öpücük daha verdim.

"Beni bekleyeceksin değil mi?"

Bu sefer sen öptün ve arkamızdaki Soonyoung'a garip bir bakış attın.

"Uzun sürmesin." Gülümsedim ve onayladım. Bizden uzaklaşıp gözden kaybolunca derin bir nefes aldım ve kafa karışıklığıyla bana bakan arkadaşımı gördüm.

"Siz sevgili misiniz yani?"

"Ben ona aşığım Soonyoung." Güldü.

"Yani sevgilisiniz?" İç çektim.

"Değiliz." Soonyoung gözlerini büyütüp kaşlarını kaldırdı.

"Ama öpüşüyorsunuz." Başımı sallayıp yorgunlukla açıklamaya çalıştım.

"Ben onu seviyorum, o da bedenimi seviyor."

"Jimin... Bana onu tatmin ettiğini söyleme."

"Onu seviyorum Soonyoung." Soonyoung iç çekti.

"Jimin bugün buluşacağız. Şimdi dersim var ama seninle bu konuyu konuşacağım."

"Soonyoung..." Fısıltı gibi bir ses duyduğumda başımı çevirmiş ve Jihoon'u görmüştüm.

"Konuşabilir miyiz?" Yine fısıldar gibi konuştuğunda Soonyoung'un yumuşak ifadesinin yüzünü esir alışını izledim. Jihoon'un boynuna dek iliklemesine rağmen kapatamadığı izlere bakıp gülümsedi ve şefkatle konuştu.

"Olur güzelim."

Jihoon kızarıp bana bir bakış attı. Nazikçe gülümsedim.

"Görüşeceğiz Jiminnie." İç çekip el salladım ve uzaklaştıklarından emin olduktan sonra yanına gelmek için aşağı indim.

Kısa bir bakıştan sonra beni beklemeden kahve alan seni görmüştüm. Başımı olumsuzca salladım ve yanına yürümeye başladım. Soonyoung'un söyledikleri aklımda dolanıyor ve hatırlamak istemediğim şeyi hatırlatıyordu.

Hala yatak arkadaşından fazlası değildim.



yanlışlar ve geciktiği için özür dilerim umarım beğenmişsinizdir ♡

angel // yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin