thirty pt.2

6.5K 420 321
                                    


"Jimin, nereye ya?"

"Kütüphaneye." dedim telefonumu cebime atarken.

"Neden ki? Gitme, biraz daha oturalım." Mızmızlanarak söylendi Taehyung. Onunla beraber yeni arkadaşlarım da bana ısrarcı bakışlar atıyordu.

"Siz oturun, bir kitap alıp geleceğim. Şimdi aklıma gelmişken alayım yoksa unuturum." Yalandı, bütün teneffüsü orada geçirecek ve biraz da olsa alışamadığım bu yeni yüzlerden uzak kalacaktım.

Taehyung'u tek bıraktığım için biraz vicdan azabı çekiyordum ve açıkçası onu bu insanların arasına bırakmayı hiç istemiyordum çünkü fazla kıskançtım ama gel gör ki onu çağırmaya kalksam bir sürü kişi bizimle gelirdi, asla tek kalamazdık.

"Tamam ama çabuk gel."

"Evet Jimin, çabuk gel." diye Taehyung'a katıldı Minhyuk. Yeni arkadaşlarımdan en sevdiğim oydu diyebilirdim çünkü Minhyuk bizimle önceden de hep konuşmaya çalışırdı.

Yalnızca Tae'yle belirlediğimiz en yakın arkadaşlık kurallarımıza göre bizimle konuşmaya çalışan başka birini koşulsuz şartsız dışlayacaktık ve işte Minhyuk'u o zamanlar ne zaman yakınımıza gelse dışlıyorduk.

Onu dışladığımız için içten içe üzülüyordum ve şimdi arkadaş olmamızla biraz hafiflemiş hissediyordum.

Kütüphaneye doğru yönelirken bir yandan da koridorlar boş olduğu için mutlu oldum.

Hava güzeldi ve herkes dışarıdaydı. Muhtemelen kütüphanede sadece birkaç kişi vardı.

Boş koridorda yankılanan ayak seslerime bir ses daha eklenince kaşlarımı çattım. Göz ucuyla arkama doğru bakmaya çalıştığımda bir beden olduğunu fark etmiştim ama o kadar kaçamak bir bakıştı ki yüzünü görmemiştim bile. Sadece biri olduğunu biliyordum o kadar.

Koridoru satın almış gibi davranmayı bırakmalıyım diye düşündüm. Koridorda birinin olması çok olağan bir şeydi.

Kütüphaneye girdiğimde de arkamdaki ses varlığını sürdürüyordu ama dediğim gibi umursamamaya karar vermiştim.

Koskoca kütüphanede sadece kenarda oturan bir kız görmek şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırmamı sağlamıştı.

Adım seslerim boş yerde duyulduğunda kız hızla başını kaldırdı ve benimle göz göze geldi. Anında gözlerini çekmiş ve kitabı yerine bırakıp çantasını almıştı, kütüphaneden çıkışını izlerken sadece fazla utangaç diye geçirdim içimden.

Boş kütüphaneyi fırsat bilip rahat adımlarla Bilim Kurgu rafına geçtim.

Gözlerim ilgiyle kitaplarda gezindi ama çoğunu okuduğum için iç çekerek başka bir rafa geçtim, bilim kurgu dışı bir şeyler okumalıydım belki de.

Gözüme çarpan Şeker Portakalı'yla burukça gülümsedim. Kitabı diğerlerinin arasından çekip çıkarırken gülümseyerek rastgele bir sayfasını açtım. Gözüme ilk takılan şeyleri okudum.

"Minguinho da neyin nesi?"
"Benim şekerportakalı fidanım."

"Minguinho." diye mırıldandım seslice.

Ardından arkamdan bir ses yükseldi.

"Biliyor musun?"

Duyduğum sesle gözlerim büyüdü ve sanki bir süreliğine kan akışım durdu.

Çünkü tanımıştım seni Yoongi.

"Benim de bu günden itibaren bir fidanım var artık."

Yutkundum ama salak gibi dikilmemek için topladığım tüm cesaretimle arkama döndüm.

angel // yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin