seventeen

6.8K 599 423
                                    

"Yanıma otur." Ses çıkarmadan uyup yanındaki sandalyeye oturmuş ve önüme koyduğun kahveye bakmıştım.

"O kim?"

"Soonyoung."

"Jimin." Sertçe söylediğinde titremiştim.

"Dediği gibi hyung. Sadece arkadaşım." Sesim kısık çıkıyordu ve sana bakamıyordum bile.

"Benden korkuyor musun?"

Cevap vermedim ve yere bakmaya devam ettim.

"Yüzüme bak güzelim." İç çekip bakışlarımı yüzüne çıkardım.

"Onunla daha önce çıktın mı? Ya da senden hoşlanmış mıydı?"

"Hayır hyung." Bu sefer sana bakıyordum.
"Benden hiç hoşlanmadı, hiç çıkmadık. Sadece arkadaşız ve zaten birini seviyor.

"Kimi seviyor?"

"Jihoon'u." demiş ve başka açıklamaya gerek duymamıştım. Çünkü tüm okul Jihoon'u tanıyordu, bilirsiniz boyu bir erkeğe göre baya kısaydı falan.

"Al işte." diye tıslamıştı ve ben kalbimin kırılış sesini birkaç kilometre öteden duyabileceğini düşünmüştüm.

"Al işte?" diye sorarcasına konuşmuştum zorlukla.
"Jihoon'la mi ilgileniyorsun?"

"Saçmalama Jimin." Gözlerini devirmiştin.
"Zaten sana sahibim, diğerleri umurumda değil."

"Ama al işte dedin?"

"Bak şimdi. Söyleyeceğim ama üzülme." Sorar gibi bana baktığında korksamda onaylamıştım.

"Jihoon kısa ya hani. Baya kısa."

"Evet?"

"Arkadaşının kısa fetişi filan olmasın? Minik kişileri seviyor olabilir. Yani teklikedesin."

"Yoongi." demiştim. "Cidden mi?"

"Cidden tabi." demişti."Seninle ilgili şakam olmaz Jimin."

"Soonyoung'un kısa fetişi filan yok Yoongi. Ayrıca onun Jihoon'a olan sevgisini bilmiyorsun. Lütfen böyle konuşma."

"İyi."

Bir süre konuşmadık. O sırada dudak büzerek soğumuş kahveme üzgün bir bakış atmıştım.

"Öpücük?"

Sesini duyduğumda sana dönmüştüm.

"Efendim?"

"Öpücük ver." Tekrarladığında etrafa bir bakış atmıştım. Pekala, yapabilirdim. Sorun değildi.

Uzanıp dudağını öptüm ve geri çekilmek için hareketlendiğimde ensemde elini hissetmiştim. Geri çekilmeme izin vermeden alt dudağımı ısırdığında ağzına kısıkça inledim.

"Rahat dur." dedim zorlukla senden ayrıldığımda.

"Okuldayız." diye devam ettirdim.

"Okulda defalarca öpüştük."

"Sus." demiştim kızarık yanaklarımla.

"Dudaklarını seviyorum."

"Hyung." demiştim susman için. Ama susmuyordun işte.

"Jimin, ben ciddiyim. Bazen gözüm sana takılıyor ve inceliyorum ama inan bana tek bir kusur bulamıyorum. Beni cidden... delirtiyorsun."

Boynuma bir öpücük bıraktığında iç geçirmiştim.

"Beni o kadar üzüyorsun ki." Kendi kendime fısıldadım.

"Efendim?"

"Bugün cuma diyorum." Başını sallamış ve sırıtmıştın.

"Okuldan sonra direkt bana geçelim."

"Sana?"

"Evet." Omuz silktim. Normalde hep bana giderdik ve belli bir saatte olurdu bu, okul çıkışı değil. Anlam veremesem de sorgulamadım.

"Olur."

"Bana itaat edişini seviyorum." Kahvenden bir yudum aldın.

"Ban ait oluşun çok iyi hissettiriyor." diye devam ettin.

"Niye?" diye sordum anlamsızca.

"Çünkü dünya üzerindeki en güzel şeysin." Gülümsedim. Ama buruk bir gülüştü. Gerçekten böyle düşündüğüne inanmıyordum.

"Sınıfa gitmeliyim." Başını sallayıp benimle beraber kalktın. Sınıfa gidene kadar tek kelime etmedik.

"Çıkaşa seni almaya gelirim."

"Tamam." diye mırıldandım ve uzanıp yanağını öptüm. Belimde elini hissederken geri çekilip yüzüne baktım. Elini yüzüme çıkardığında gözlerimi kırpıştırıp gözlerimi yere çevirdim.

Çabucak gitmeni diliyordum. Aptal gözlerim dolmuştu ve bunu göremezdin.

"Ben gelmeden çıkma, tamam mı meleğim?"

"Tamam." dedim tekrar.

"Güzel." Yanağımı okşayıp iç çektin.

"Gir hadi." Başımı salladım ve son kez sarıldım. Derince nefes aldım ve senin de aldığını fark ettim. Ayrıldığımızda elimi kaldırıp hafifçe parmaklarımı kıpırdatmıştım. Gülümseyerek elini salladın ve içeri girmemi bekledin.

Taehyung'la yerimize oturup başımı sıraya koydum. Azıcık dinlensem iyi olurdu. Ama başıma fiske atıp konuşmaya başlayan Tae buna izin verecek gibi durmuyordu.

"Taehyung." demiştim yorgunlukla.
"Bugün cuma, azıcık izin versen."

Tae iç çekip yanıma oturdu ve beni taklit ederek başını sıraya koydu. İkimiz öylece birbirimize bakmaya başladık. Öğretmen içeri girmişti ama selamlaşmadan sonra yine aynı pozisyonu almıştık.

"Jimin." Fısıldadığında bir mırıltı çıkardım.

"Sevişmek nasıl bir şey?"

"Taehyung, nereden çıktı bu?" dedim uykulu sesimle.

"Jungkook'la sevişirsek belki diye."

"Güzel bir şey." dedim ve ofladım.
"Jungkook'la birbirinizi sevdiğiniz için eminim sizin için çok özel olacak." Taehyung ilgiyle beni dinlerken tebessüm ettim.

"Senin canını yakmamak için nazik olacağına eminim. Hem başta canın acır ama geçer sonra."

"Peki." Tae saçımla oynarken gülümsedi.
"Teşekkürler Jiminnie."

"Lafı olmaz." diye karşılık verdim.
"Biliyorsun bu işler benden sorulur."

Sırıttım ama yalandandı. İçten içe üzgün hissediyordum. Ve şey... Biraz sürtük.

"Şöyle söylemeyi kes." dedi ve başıma vurdu.
"Sen gördüğüm en masum insanlardansın."

"Ne demezsin." Gözlerimi kapattım.

"Şimdi izin verirsen azıcık dinleneyim. Hani okul çıkışı Yoongi'nin evine gideceğim ya." İmayla söylediğimde kaşlarını çatmıştı ama inatçılığımı bildiğinden bir şey dememişti.

Ders boyunca dinlendim. Zil çaldığında eşyalarımı hızla toplayıp seni beklemeye başladım. Taehyung sen gelmeden gitmeyeceğini söyleyerek ısrar ediyordu. Ben ise izin vermiştim. Tüm sınıf boşalmıştı ama ben hala seni bekliyordum.

"Nerede kaldı ya?" Taehyung kendi kendine mırıldanırken ona hak vermiştim ama susmakla yetindim.

Ama on dakika kadar geçtiğinde içimde gittikçe büyüyen endişeye engel olamadım. Dolmaya yüz tutan gözlerimle kapıya bakarken biri koşarak içeri girmişti. Ama bu sen değildin.

Jihoon yaşlı gözleriyle bana bakarken ne yapacağımı şaşırmıştım.

"Jimin yardım et." Hıçkırıp zorlukla devam etti.

"Soonyoung kavga ediyor." Ardından eklemişti.

"Min Yoongi de orada."

angel // yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin