twelve

8.3K 678 620
                                    


"Jiminie." Taehyung aegyo dolu sesiyle konuştuğunda, bir şey isteyeceği o kadar belliydi ki. İç çektim ve ona döndüm.

"Dördüncü derse girmeyeceğim."

"Yani?" Burnumun dibine kadar girip büyükçe gülümsedi.

"Benimle gel." Gözlerimi devirirken elimi omzuna koyup onu ittirdim.

"Niye gelecekmişim? Hem kaçıp ne yapacaksın?" Taehyung yeniden yaklaşarak fısıltıyla konuştu.

"Jungkook'la buluşacağız." dediğinde kaşlarımı kaldırmıştım.

"Niye okul dışında buluşmuyorsunuz? Ayrıca benim orada ne işim var, siz baş başa oturun işte." Yüzüne acıklı bir ifade yerleştirirken elimi tuttu.

"Jungkook çok çalışıyor. Şu sıralar ailesi sıkıyormuş, bu hafta meşgul ve sadece dördüncü dersi boş. Ve sen de geleceksin çünkü..." devam etmesi için kaşlarımı kaldırdım.

"Utanıyorum."

Kahkahamı tutamazken Tae'nin kızaran yüzüne bakıyordum. Gülüşümü durdurarak konuşmaya çalıştım.

"Taehyung, uke olduğunu biliyordum ama bu kadar belli etme ya." dedikten sonra rahatça gülmeme devam ettim. Tae ise gözlerini kıstı.

"Diyene bak. Senin kadar olmasa da ben de ukeyim bebeğim."

Onu taklit ederek kollarımı önümde bağladım.

"Şuan bana muhtaçsın. Unutma bence." Anında gözlerini kısmayı kesti.

"Jimin lütfen aşkım ya. Hadi bak, sen isteseydin ben yapardım." Kollarımı çözdüm ve sinsice sırıttım.

"Belki biraz aegyo?" Omuzlarını düşürdü. Ardından nefesini verirken başıyla onayladı.

Elleriyle tavşan aegyosu yaparkan gülümsemiştim. Bu çocuk kafayı cidden Jungkook'la bozmuştu.

"Tamam tamam, geleceğim." Anında bana sarılırken tüm koridorun bize bakmasını sağlayacak şekilde bağırdı.

"Park Jimin, en iyi arkadaş!"

*

"Yoongi pisliksin.
Çünkü sevgilim değilsin.
Lütfen artık sevgilim ol.
Hadi çıkalım~" Saçma sapan şarkıma devam ederken kıpkırmızı yüzüyle Jungkook'un karşısında oturan Tae'yi izliyordum. Ona kalsa ben de onlarla oturacaktım ama bunu kesinlikle reddetip, onlara en uzak masaya oturmuştum.

"Yok ya olmadı böyle. Daha kafiyeli bir şeyler..." İç çekip düşündüm.

"Yoongi pisliksin.
Çünkü sevgilim değilsin.
Lütfen artık sevgilim ol.
Benimle evlenip romantik semem ol~"

"Bu ani oldu ama düşüneceğim."

Duyduğum sesle gözlerimi kapayıp ellerimle yüzümü kapatmıştım.

"Rezilsin Park Jimin." diye kendi kendime mırıldanırken sen gülerek karşımdaki sandalyeye oturdun.

"Rezilliğin bile tatlı." Yanaklarım kızarırken konuyu değiştirmeye çalıştım.

"Burada ne işin var?" Cevap vermek yerine cebinden çıkardığın pudingi önüme koyduğunda heyecanla ellerimi çırptım. Ses çıkmasına rağmen Tae ve Jungkook bizim farkımızda bile değillerdi.

"Bana mı?" Anlamsız heyecanıma daha çok gülümsedin ve başını salladın.

"Kaşığı yanında." Pudingi masadan alırken gülümsemem büyüdü. Açılma yerinden tutup açmaya çalıştım ama biraz zordu sanırım. Birkaç denemeden sonra pes ettim.

"Yoongi hyung, açılmıyor bu." dedim mızmızlanıp dudağımı büzerken.

"Ver açayım." gülerek söylediğinde dudağımı iyice büzdüm ve kutuyu sana uzattım.

"Niye gülüyorsun ki?" Bunu söylememe rağmen gülmeye devam ederken,

"Taehyung'a uke olduğunu bu kadar belli etme diyorsun ama..."

"Sen bizi mi dinledin hyung?"

"Arkanızdaydım Jimin. Sence insanları dinleyecek birine mi benziyorum?"

"Öyle demek istemedim hyung-nim." Bir şey söylemeden açtığın kutuyu uzattın. Kutuyu elinden aldım ve yan tarafındaki plastik kaşığı çıkarttım.

"Hyung... Kızdın mı?" Pudingden bir kaşık alıp ağzıma tıktım. Cevap vermemenle kaşığa tekrar puding alıp bu sefer sana uzatmıştım.

"İstemiyorum." dediğinde gözlerimi dolmamaları için kırpıştırdım.

"Üzgünüm. Benim hatam, bu kaşıktan yemek istemeyebilirsin."

"Ne dedin?" Sandalyende doğrulurken kaşlarını çattın.

"Benden iğrenebilirsin hyung. Bunun için kızacak değilim ya." Sesim kırılmıştı ve bu kaşlarını daha çok çatmana sebep oldu.

"Sen bana aitsin Jimin. Dudaklarını sadece ben öptüm ve bedenine sadece ben dokundum. Sen etrafımdaki en temiz kişisin. Ne iğrenmesinden bahsediyorsun?"

"H-hyung, ben sadece..." dedim ama devamını getirmedim.

Masanın üzerinden bana uzanıp kaşığı elimden aldın. Çevirip ağzıma uzattığında dudaklarımı aralayıp pudingi yemiştim.

"Hyung denemelisin." dedim ağzımdakini yuttuktan sonra. Ardından dudağımı yalamıştım.

"Ah, deneyeyim mi diyorsun. Şuan seni çok öpesim var ama okulda olduğumuz için kendimi tutacağım."

Başımı eğip hafifçe güldüm. O sırada benim azıcık puding bırakmış olduğum kaşığı dudaklarına götürdün. Yedikten sonra benim gibi dudaklarını yaladın.

"Güzelmiş." Gülümseyip dudağımı ısırdım, bunu yapmamla bakışların aniden dudaklarıma kaymıştı. İstesen beni öpebilirdin, okulda olsak bile yapardın. Şuan öpsen de kimsenin ruhu duymazdı. Biri kameradan görse bile -ki müdürümüz onları süs olarak kullanıyordu- olay büyümesin diye görmezden gelirdi.

Tek sorun bendim. Beni ne zaman okulda dudaklarımdan öpsen sana hep kızıyordum ve sanırım benden çekiniyordun.

Gözlerin yerdeyken tekrar dudağımı ısırmıştım. Seni mutlu etmek istiyordum. Bir kere de olsa seni öpen ben olmak istiyordum. Ellerimi masaya koyarken masanın üzerinden sana eğildim ve sen hareketlenmeme başını kaldırmışken gülümsedim.

Ardından elimi yanağına koyup dudaklarına kısa bir öpücük bıraktım.

Anında geri çekilip tekrar sandalyeme oturdum ve yanaklarımın kızardığını görme diye başımı eğdim.

"Jimin."

Sesini duymamla başımı iyice eğdim. Cevap vermediğimi görünce,
"Jimin." diye tekrarladın.

Nefesimi verip zorlukla başımı kaldırdım. Gözlerine korkakça baktığımda senin yüzünde garip bir ifade vardı. Gözlerin bana bakarken parlıyordu. Elimi tuttuğunda zorlansam da sana bakmayı sürdürdüm.

"Çok güzelsin."


angel // yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin