Caroline Forbes: 17 yaşında. Annesi o 4 yaşındayken öldü ya da öldürüldü. Ne kadar yeterli kanıt olmasa da babası bunun bir cinayet olduğuna inanıyordu. Bu nedenle kızını akrabalarına bırakarak, karısının ölümüne sebep olan kişiyi aramaya başladı. Ayın belli dönemlerinde akrabalarına ziyarete gider, küçük Carrie’yi görürdü. İlk başlarda küçük bir çocuğu şekerle, hediyeyle avutmak kolaydı, ama yıllar geçtikçe, Caroline’a bu kısa görüşmeler yetmedi, babasıyla daha fazla zaman geçirmek istedi. Bunun üstüne Alaric(Care’in babası) arada küçük sürprizler yapmaya ve hediyeleri büyütmeye başladı: Şehirdeki konserlere biletler, ufak şehirdışı ve yurtdışı turlar, kalıcı dövme,… Tabi bütün bunları beraber yapmak şartıyla. Lakin Carrie ona ölen sevgilisini hatırlattığı için hiçbir zaman yeterince yakın olamadılar.
Son bir sene içinde babası sadece bir kere ziyaretine gelmişti, telefonda dediğine göre soruşturması son bulmak üzereymiş. Zaten ne olduysa bu son yıl içinde olmuştu. Care Tyler ile tekrar tanışmıştı. Onlar aslında Care’in annesi hayattayken kaldıkları Mystic Falls Kasabası’ndan komşulardı. Ondan bir üst sınıftı ve üniversite için Louisiana’ya gelmişti, tesadüfen karşılaştılar bir partide, beraber içki içtiler, sarhoş oldular, dans ettiler, gecenin sonunda öpüştüler. Her şey gençlik filmlerinde nasıl oluyorsa öyle devam ediyordu:Birkaç mesajlaşma, buluşma, öpücük, sinema, parti, okul, seks derken birbirlerine aşık oldular. Her şey seyrinde ilerlerken Tyler’ın babasının ölümüyle her şey değişti, Tyler Care’i Louisiana’da bırakıp Mystic Falls’a geri döndü bir süreliğine, çok uzun sürmeyecekti, tekrar dönecekti Care’e. Ama olmadı, annesi Tyler’a ihtiyacı olduğunu söyledi, o da annesini kıramadı ve Mystic Falls’ta kalmaya ve oraya yakın başka bir üniversiteye devam etmeye karar verdi.
Care’in regl döngüsü hiçbir zaman bir düzene oturmamıştı, bazen 3 haftada bir, bazen iki ayda bir kanaması olurdu. Doktora gittiğinde bunun ilginç bir şekilde normal olduğunu ve strese bağlı olarak geliştiğini söylemişti. Care yine iki aylık döngüsüne girdiğini düşündüğü sırada üç ayın sonunda hala regl olamayınca tekrar doktora gitmesi gerektiğine karar kılmıştı. Ama acı bir sürprizle karşılaştı.
11 haftalık gebeydi. Yasal kürtaj süresini çoktan geçmişti, bunun yanında reşit olmadığı için böyle bir operasyonu ebeveynlerinin veya vasisinin yazılı izni olmadan da geçiremezdi. Bir hafta boyunca hem babasını, hem de Tyler’ı defalarca aradı, ama ikisinden de ses çıkmadı. Belki, en azından babası burada olsa, bir şekilde kurtulabilirdi karnındaki şeyden. Ama yine yoktu ortalıkta! Bir haftada ikisine de ulaşmak için denemediği yol kalmdı. Sonunda zamanın aleyhine işlediği düşünülürse, en doğru kararın onların yanlarına olabildiğince çabuk gitmek olduğunu fark etti. Babasının nerede olduğunu hiçbir zaman tam olarak bilmezdi, ama Tyler, işte onu bulabilirdi.
Üç gün sonra yola çıkabildi. Otabüs veya trenle gitmesi çok daha uzun ve tehlikeli olacaktı onun için. Ne kadar kabul etmek istemese de üç aylık hamileydi. Uçakla gitmesi için gerekli hastane belgelerini alması ve uçak bileti bulması derken üç gün geçmişti bile.
Onu da bulamadı. Annesi ondan kalmasını istemiş, ama Tyler kabul etmemiş. Nerede olduğunu bilmiyormuş, son iki haftadır telefonlarına da cevap vermiyormuş. Bunları duymak Caroline’a ağır gelince ufak bir ağlama ve sinir krizine girmişti. Bunun üstüne Mrsç Lockwood onun cebine para sıkıştırıp, onu evden göndermeye çalışınca, Care ona onun torununu taşıdığını söylemiş, ama bunun üzerine sevdiği adamın annesi tarafından telaffuz etmeye utanacağı sözcüklerle aşağılanmış ve Lockwood malikanesinden kovulmuştu. Hayatı boyunca kendin hiç o kadar sinirli hissetmemişti Caroline. O gece Mystic Falls’ta bir pansiyonda tek kişilik ufacık odada perdeden yüzüne vuran ay ışığıyla bütün gece ağlamıştı. Ertesi gün akşama doğru akrabalarını yanına döndü. Kendini odasına kapatıp iki gün boyu odadan dışarı çıkmadı. Sonunda en azından karnındakini bir şekilde aldırması gerektiğinin bilincindeydi artık.
Kime soracağını, ne yapacağını bilmez bir durumda, internetten birkaç arama yaptı. Okudukları kafasını daha da çok karıştırdı, umut verici olanlar vardı, ama bazıları onu çok korkutmuştu. Artık bu strese daha fazla tek başına katlanamayacağını anlayan Caroline bu durumu halasıyla paylaştı. Zaten söylemek de zorundaydı, karnı belirgin olmaya başlamıştı ya da genç kız her gün aynaya bakmaktan kafayı yemiş halüsinasyonlar görüyordu. Halası şaşırmış, kızmış, üzülmüş, birkaç tanıdığa akıl danışmış ve en sonunda onu merdiven altı bir yere sürüklemişti. Bu sıradaysa Care tanıdığı tek doktor olan eski dadısıyla ya da küçükken kendi deyimiyle Ablacık’ıyla konuşmuştu. Elena ona doğurmanın sağlığı açısından en iyisi olacağını açıklamıştı, tıbbi geçerliliği olmayan kocakarı yöntemlerine bulaşmaması gerektiğini ve bunun sakıncalarını uzun uzun anlatmıştı. Bunun üzerine Care halasının onu
çekiştire çekiştire götürdüğü pis ve tuvalet kokan mekandan halasının ısrarlarına rağmen kaçmış, ona Elena’nın söylediklerini açıklamak istemişti. Bunun üzerineyse halası o zaman onun karnı daha fazla büyümeden çok güvendiği Elena’sına gidebileceğini, böylelikle onları bu utançtan kurtaracağını yarı uygun, yarı aşağılamalı bir dille deyivermişti. Doğumdan sonra bebeği kendi nüfuzlarına alabileceklerini, böylelikle Caroline’ın başarabilirse üniversiteye gidebileceğini de Caroline evi terk ettik yaklaşık olarak üç hafta sonra ona gönderdiği bir mektupta bahsetmeyi de unutmamıştı . Akrabaları muhafazakar değillerdi, çevrelerince modern görüşlü bilinirlerdi, fakat her şeyin de bir sınırı vardı.
Caroline gebeliği boyunca Elena ve Matt’in evinde kaldı. Bu sırada babasıyla sadece bir kere o da bir iki dakikalığına telefonda görüştü, babası hiçbir tepki vermemiş, sadece nasıl olduğunu sormuştu. Hormonlarının tavan yaptığı sıralarda Tyler’a ulaşmayı deneyip, sesli mesajlarda oğlu olacağını söyledi, tabi küfürlerini bu mesajlara eklemekten de geri kalmadı.
Elena’nın desteğiyle evde eğitim gördü, liseyi dışarıdan bitirdi. Bebeğiyle ilgilenmek istediği için üniversiteye o yıl başvurmama kararı almıştı, fakat Matt’in uzun ısrarları sayesinde başvurmayı kabul etti. Galiba Matt kendi üniversiteye gitmeye fırsat bulamadığı için en azından küçük kız kardeşinin gidebilmesini istiyordu. (Hem Matt bar işletiyordu, gündüzleri Care okuldayken evde yeğenine bakabilirdi. Babalık öncesi antrenman gibi düşünüyordu, ne kadar daha buna çok vakit olsa da.) Care bütün başvurularını New Orleans içinde tuttu, çünkü akrabalarının yanına dönmek istemiyordu, zaten onlara da bunu söyleyince hiçbiri rahatsızlık duymamıştı, aksine hepsi derin bir oh çekmişlerdi.
Ablacık, abicik, Carrie ve bebiş! Planlar kurulmuştu. Sadece beklemeleri gerekiyordu. Hayatlarını tek eksiği doğacak bebekti. O da haftaya gelecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Minik Mikaelson
FanfictionEline ameliyathane masasının yanındaki masadan kesici, bıçak gibi bir şeyi alıp karşısındaki kıllı bedenin şişmiş karnına sapladı. Ufak bir hırlama sesi duyulurken Klaus karşısında yatan neredeyse kurt olan şeyin karnını tamamen ikiye ayırdı ve orga...