Davina hazırdı. Bunu yapacaktı. Tim’i öldüren o lanet canavardan intikamını alacaktı ve bunun için kendi ellerini kirletmesine bile gerek yoktu. İstediği ölümü Klaus’a dünyada ve öteki tarafta ondan en çok nefret eden ve ona en büyük zararları verebilecek olan adam verecekti.. Eğer iblisi yok etmek istiyorsa şeytanı tekrar canlandırmalıydı.
Davina mantıklı düşünemiyordu. O an yapmak üzere olduğu şeyin farkında bile değildi! Tek istediği rüyalarına daha doğrusu kabuslarına giren o adamdan ve Klaus’tan kurtulmaktı. Büyü için gerekli malzemeleri hazırlamıştı. Büyü pratiği yaptığı, bir gülü canlandırmak için saatlerce hatta günlerce uğraştığı bu odada şimdi başka bir şeyi canladırması gerekiyordu. Tehlikenin farkında değildi. Bu büyü onu öldürebilirdi. Hasattan sonra hala güçlerini kullanmayı tam olarak öğrenememişti. Ama yine de bunu Tim için, hayatta olan tek ailesi Marcel için, ölen onca cadı için yapacaktı. Elindeki akmeşe küllerini kaya tozlarıyla harmanlayıp odanın ortasına daireyi çizdi. Büyüyü mırıldanmaya başladığında doğa bu karadeliğe dur demek istecesine karşı çıkıyordu. Rüzgar, toprak, su ve ateş birbirlerine karışıp imdat çağrılarında bulunuyordu. Bu sırada ise Mikael heyecanla büyünün tamamlanmasını ve artık yaşama dair bir şeyler hissedeceği o anı bekliyordu. Bu sıradaysa odaya asla girmemesi gereken canavar girdi. Babasının yeniden doğumundan habersiz tek istediği doğacak çocuğunu yaşatmak olan adam. Davina’nın burnundan kanlar su bardağından boşalırcasına akıyor kaybettiği her damladaysa Mikael hayata daha çok yaklaşıyordu. Mikael vücudundaki acıyla gerilirken gözlerini kapatmıştı. Odaya giren öldürmeye ant içtiği yaratığı farkedemeyecek kadar hayata konsantre olmuştu, vücudundaki her hücre tek tek alev alıp yaşama tutunurken bir anda durdu. Gözlerini araladığında ise o piç karşısında duruyordu. Kendisini görmüyor, duymuyor ve hissetmiyordu. Kafasını cadıdan yana çevirince onu omzudaki şamdanla yerde yatarken buldu, kendisi için süzülmesi gereken kanlar o iblis tohumu yüzünden akıyordu. Davina biraz kendine geldiğinde gördüğü suratla daha da azimle büyüyü mırıldanmaya başladı. Adamın ona yardım etmesi için sarf ettiği kelimeleri duymazdan gelmeye çalışıyordu, lakin büyük kötü kurda olan öfkesi öylesine dizginlemez bir boyuta gelmişti ki, büyüyü bırakıp ona döndü ve beynindeki kılcal damarları tek tek patlatmaya başladı. Klaus zaten yeterince güçsüz düşmüştü, cadının bu ani saldırısını beklemiyordu, dayanmaya çalışıyordu çocuğu için. O an kızı için her şeyi yapmaya hazırdı, dizlerinin üstüne çökerken ondan hala yardım istiyordu. Çaresizlik ilk kez onu böylesine esir almış şu anda duyduğu fiziksel acı ona vız geliyordu. Davina ise ona nefretini kusuyor, onun acı çekmesinden sadistçe bir zevk alıyordu. Git gide nefret ettiği adama dönüşürken, onu öldürme, onu bu dünya üzerinden kaldırma isteği de artmıştı. Klaus ise ağzından, burnundan ve kulaklarından gelen kanlara ve kan pıhtılarına inat konuşmaya devam etmeye ondan kızı için yardım almaya çalışıyordu. Gözlerinden kan gelmeye başladığı ve kemiklerinin kırılıp kaslarını tutamadığı noktaya geldiğinde tahta zeminin üstünde bir yığın etten farkı yoktu, yine de bebeğini düşünerek, umuduna sarılarak son gücüyle Davina’nın sözlerine cevap verdi:
-Onu öldürmedim, ona yeni bir hayat armağan ettim.
Davina’nın vücudu kara büyüyü kaldıramayacak noktaya geldiğinde duyduğu son sözcüklerle vücudu kendinden geçmiş ve gözünde bir damla umut dolu göz yaşıyla beraber bayılmıştı. Bayıldığı sırada Klaus’un bedeni iyileşmeye başalmış ama onca yorgunluğun üstüne dakikalarca kendine gelememişti. Davina ise yine kabuslarında baba Mikaelson ile uğraşıyordu. Ondan kurtulmayı deniyordu. Büyüye devam edemeyeceğini devam ederse öleceğini anlatmaya, onu kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu.
Klaus ise uyandığında Davina’nın yanına koşmayı denemiş ama büyüyle ördüğü dairenin içine adımını atamamıştı. Diego(vampirlerinden biri)’yu arayarak çocuğu bulunduğu yere getirmesini söyledi. Davina ise karanlıkta tek başına diriltmeyi düşündüğü adamla başa çıkmayı deniyordu. Çocukluğunun geçtiği sokaklarda ondan kaçıyor, her köşe başında onun sivri dişlerini boynunda hissediyordu. Vücudunun türlü yerlerinde ısırıklarla ordan oraya sürüklenirken, mezarlığa vardığını hissetti. Gömüldüğü ve tekrar can bulduğu mezarın önüne varmıştı. Artık kaçmaktan dermanı kalmamış bedeni karşısındaki köken vampire teslim olurcasına yere yığılmıştı, Mikael ondan hala büyüyü tekrarlamasını isterken Davina konuşmaya bile hali kalmamış solmuş yüzünü zorlukla iki yanına sallamış, ölümünün acısız ve çabuk olması için dua ediyordu. Çatlamış dudakları bir şeyler söylemek istercesine kıpırdanıyordu ve kanı çekilmiş bedeni öylece mezarlığın ortasında yatıyordu. Son nefeslerinde onun kemanını duymanın verdiği mutluluğu yaşıyordu. Huzurlu bir ölümü olacaktı ve Tim ile belki öteki tarafta buluşabilecekti. Gözlerini kapattığında yanına yaklaşan ayak seslerini ve kemanın cılız uzaktan gelen sesini duyumsuyordu. Sivri dişler bileğindeki yerini almış onu tüketirken, gözleri karanlığa gömülmüş sevgilisini görmeyi ümit ediyordu. Yeni bir rüyadaydı şimdi. Vücudundaki yaralar kapanmış, batmak üzere olan güneşi izlerken çimlere uzanmıştı. Uzaktan Tim’in sesini duyunca ona el sallamaya başlamıştı. Ona gelmesi için işaret veriyor, elini ona uzatıyordu. Ona “Gel buraya” diye bağırırken, Timothy ona duyamadığı belirtiyordu. Davina dudaklarını kıpırtadırken olabildiğince bağırmaya çalışıyordu. Davina en son bütün gücüyle “Gel” derken gözleri açılmış ve kendini yeniden mezarlıkda bulmuştu, keman sesi kesilmiş, bileğindeki lanet yaratıkla baş başa kalmıştı yine. Ama Tim’i tekrar görmüş olmanın verdiği cesaretle kurumuş dudaklarını son bir kez kıpırdatıp “Hayır” diye fısıldayarak o canavarı üstünden attığında vücuduna dolan sıcaklıkla yere düşmüştü, bedenini saran bu güzel hisle tekrar yummuş olduğu gözlerini açtığındaysa gerçekliğe geri döndüğünü, kurtulduğunu ve kurtarıldığını biliyordu.
Klaus her şey olabilirdi; köken vampir, büyük kötü kurt, canavar, ,iblis, şeytan, her şey! Ama neyse ki bir yalancı değildi ve Davina şimdi sevgilisinin kollarında onun vampir kanıyla iyileşiyordu. Bir yandan Tim’in onu hayatta tutmak için burada olduğunu düşümüp mutlu oluyor, bir yandansa neden bu zamana kadar onu bulmadığını sorguluyordu. Bu meselede yine o canavarın parmağı olduğunu düşünerek, Timothy’nin koynunda suratını ona doğru çevirdi. O an Klaus’un sert ama bir o kadar da yalvaran mavi gözlerinde iyiliği görmüştü küçük cadı. İlk kez bu canavarın içindeki kurtarılma umudunu görmüştü. Her şeyi nihayetinde kendi için yapmıştı, ama şu anda Monique yüzünden ölmek üzere olan kızı sayesinde Niklaus Mikaelson için hala umut vardı.
NOT: Size söz verdiğim bölüm bu değil, sakın endişelenmeyin, yeni bölümü beklerken atıştırmalık olarak düşünebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Minik Mikaelson
FanfictionEline ameliyathane masasının yanındaki masadan kesici, bıçak gibi bir şeyi alıp karşısındaki kıllı bedenin şişmiş karnına sapladı. Ufak bir hırlama sesi duyulurken Klaus karşısında yatan neredeyse kurt olan şeyin karnını tamamen ikiye ayırdı ve orga...