Deniz
"Bu,"
"Bunu da,"
"Bunlar da-"
"Bu sonuncusu sanırım,"
"Ah, arkalara kaçan bu yaramazı görmemişim."
Ashton elindeki son yaramaz parçasıyla bagajı kapatıp bana döndüğünde uzun boyuna rağmen beni görebildiğini sanmıyordum.
"Siktir, diğerleri nerede?"
"Çokton gottolor!"
Kucağımda kafama kadar uzanan eşyaların arasından bir cevap veremeye çalışmamın ardından acı bir inleme çıkardım, sanırım kol kaslarımın hiç hareket etmeyen kısımlarında kıvılcımlar yürüyordu.
"Ash!"
"Oh, evet- tamam. Alıyorum bir kısmını."
Ashton kollarımın üzerine uzanan çantaları bir harekette aldığında hepsinin sapından tuttu ve bunda zorlanıyor gibi görünmüyordu. Ben de bu yüzden henüz kıvılcımları sönmemiş kollarımla gereksiz kibarlıkta bulunup ona yardım etme girişiminde bulunmadım. Onun arkasından bagajı kapatıp arabayı kilitledim ve ikimiz de dar patikaya doğru yürümeye başladık.
Çocuklar, bugün bizi Sydney'in en güzel parlak ve ışıltılı plajlarından birine getirmeyi planladıklarını söylediklerinde Ece'yle buna farklı şekillerde tepkiler vermiştik. Ece, bugüne kadar herhangi bir şüphe kaldıysa tekrarlamak isterim ki, yaz insanıydı. Bense yazı sadece soğuk klimalı bir yerden izlemeyi severdim. Ama yine de çocukların bizim için yaptıkları planları baltalayacak kadar cadı birisi değildim. O yüzden de kafamdaki Luke'tan aşırdığım bir şapka ve tüm şirinliğimi kullanarak Calum'dan aldığım gözlükler ile kendimi güneşten kamufle etme çabam oldukça takdire şayandı.
"Hey."
Ash'e döndüğümde sırıtarak bana baktığını gördüm. Nedenini anlamaya çalıştığımda ise kafası arabaların arkasına konan oyuncak köpek kafaları gibi sallanıyordu. Adımlarını daha güçlü atmaya başladığında neyden bahsettiğini anladım ve ona aynı şekilde sırıttım.
Terlik şıpırtıları ile benim elimde salladığım anahtar birbirine uyumlu bir ritim yakalamıştı. Ash'in komutuyla boşta olan diğer elimle parmaklarımı şıklatmaya başladığımda ikimiz de çoktan zevkten dört köşe olmuştuk, çünkü bu aşırı eğlenceliydi.
Arkadan Troy ve Gabriella şarkıya girse ve sahildeki insanlar, yüzlerinde her şeyden memnun sırıtışla dans etmeye başlasalar bu High School Musical'ın dördüncü filmi için mükemmel bir başlangıç sahnesi olurdu.
Ta ki Ashton'un bir sonraki adımı kumda batana, bense kuma girdiğimden dengem şaşıp bütün ritmi bozana kadar...
Birbirimizle göz göze geldiğimizde aynı şekilde sırıttık.
"Bu kesinlikle şaheserdi."
Ashton kıkırtısıyla bana onay verirken diğerlerini gördük, biz arabadan bütün eşyaları getirmeye çalışırken önden gazlayıp şimdi de şezlong kavgası yapan diğerleri...
Birkaç dakika sonra şezlonglara yerleşmiş ve çoktan başka şeylerle ilgilenmeye başlamıştık. Luke yüzüstü uzanıp kafasını telefonuna gömmüşken ben de biraz uyuklayabileceğimi düşündüm. Hava çok aydınlıktı ve bu da ister istemez mayışmama neden oluyordu. Elbisemi sıyırıp şapkamı attığımda Ece'nin bana seslenmesiyle durakladım. Ona döndüğümde bana elindeki güneş kremini sallayarak sırıttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5 Seconds of Australia
FanfictionAyaklarımın altında uzanan sonsuz okyanusu görene kadar Avustralya'ya gidiyor olduğuma inanamamıştım.