Salgın Günlükleri - Yeni bir başlangıç / Part 3

1K 42 4
                                    

161.Gün ( Yazın Sonu )

   Şehre adım adım yaklaşırken kulağımın hemen yanındaki hafif uğultudan başka bir ses duymuyordum. Gaz maskemin çıkardığı ben nefes alırken çıkardığı ritmik ses ise iyice gerilmeme sebep oluyordu. Hiç ses olmaması çok garipti. Şehirlerde her zaman araba seslerine, konuşmalara alışkınken böyle bir sessizliği beklemiyordum. Tabi araba sesi olmayacaktı fakat görünürde ne bir yaratık, ne de bir ceset vardı. dikkatli bir şekilde yürümeye devam ederken sağımdaki marketi fark ettim. Marketin kapısından içeri bir araç girmişti. Aracım bagajı açıktı ve tüm camları kırıktı. Markete girmenin başka bir yolunu bulmak için yan tarafına gitmeye karar verdim. arkadaki çalışan girişine geldim. Kapıyı dikkatlice açarak içeriyi kontrol ettim. içeride çalışmayan tozlu bir jenerator ve kırık boş kutulardan başka pekte birşey yoktu. Elimde avcı tüfeğiyle birlikte marketin alışveriş bölümüne girdim. tezgahın arkasına saklanarak etrafı dinlemee çalıştık. çok hafifte olsa bir patırtı duymuştum. yavaş adımlarla ilerlemeye başladım. meyve bölümüne geldiğimde yerde oldukça büyük bir fare yarısı çürümüş bir elmayı kemiriyordu. Beni gördüğünde ise az önce duyduğum patırtıları çıkararak kaçtı. Derin bir nefes aldıktan sonra marketi gezdim. Birkaç boş kavanoz ve yarısı dolu bir şişeden başka birşey bulamadım. marketin çalışan kapısından çıkıp şehirde yürümeye devam ettim.

 Şu anda gece. Garip ama yine hiç ses duymuyorum. Ne bir yaratık sesi, ne de insan sesi. Şehrin terkedilmiş olduğunu düşünüyorum fakat burada yaratık olmalıydı. Onun yerine yosun ve tozdan başka birşey yok. Bütün gün şehirde gezdim ve sadece bugün yetebilecek kadar yemek bulabildim. Ben de bir apartmanın en üst katına çıkıp kendime yatak hazırladım. Pek uyuyabildiğim söylenemez. Dışarıda tek bir ışık bile yok. uyursam üstüme yaratık gelicek diye korkuyorum. Kapıyı ne kadar güvene almış olsamda o şeylerin tırmanmasından korkuyorum. Belki de o şeylere bir isim vermeliyim. Zombi mi desem ...? hayır hayır zombi değiller. Tamam diriliyorlar ama filmlerdeki gibi değiller. Daha çok vahşi insanları andırıyorlar... Vahşi insanlar değişim kanat çıkarmazlar... Aylak diyebilirim. Sabahları uyuyorlar, boş boş geziyorlar. Fakat birisini gördüklerinde oldukça hızlılar ve aylak gibi hareket ettikleri de söylenemez. Avcı ismini koyabilirim. Ya da gözcü. Gözcü oldukça iyi aslında... Onlara ne dediğimin pek bir önemi yok. Tek başımayım. etrafımdaki insanlar her zaman ölüyorlar. Kimseyle uzun süre arkadaş kalamıyorum. Dünyanın sonunda yalnız başıma öleceğim... 

162.Gün 

  Artık mevsimleri de yazmaya başladım. Açıkçası takvimim olmadığı için kesin tarihleri bilmiyorum. Küçükken Charlie ile bir takvim oluşturmuştuk. Elektronik oyuncak benzeri birşeydi. Mesela bir mevsimi yazardık. İlkbahar yazardık. ilk otuz gün ilkbaharın başı olurdu. 2. otuz gün ise ilkbahar olurdu. son otuz gün ise ilkbaharın sonu olurdu. Bunu proje ödevimiz için yazmıştık. Fransız öğretmenin çok hoşuna gidip bize B+ vermişti. şimdi hatırladığım kadarıyla bunu kullanarak mevsimlere bakabilirim. Bu takvimim yanlış tabi. şubat 28 gündür, bazı aylar 30 değil 31'dir gibi şeyler fazla karmaşıklaşık olacaktır. Zaten dünyanın sonunda ayın bir gün fazla olması kimin umrundaki ? 

  Sabah bir iki saatlik uykudan sonra daha fazla uyuyamayacağımı anladığımda eşyalarımı toparladım. Dışarıya çıktığımda yine sessizliğin neden olduğu gerginlik tüm vücudumu kaplamıştı. Benden başka hiçbir canlının olmadığı yolda tek başıma yürüyordum. bazı yerler biraz yosun tutmuştu. Bir metro raydan çıkmış ve yolun kenarındaki apartmana çarparak durmuştu. Metronun içine baktığımda içi tamamen boştu. Zaten bu makinelerin yarısından fazlası otomatik çalışıyordu. Biryerden sonra çalışmayı bırakıp bunun gibi kazalar yapıyordu. Yoluma devam etmeye karar verdim. Bulabildiğim kadar yemek bulup bu korkutucu şehirden çıkacaktım. Bütün günümü yemek bulmak için harcadım.

Salgın Günlükleri [Eski]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin