Salgın Günlükleri - Bölüm 12

672 34 19
                                    

305.Gün

  Bir kişi ısırıldığında önce ısırılan bölge çok fazla acımaz. Herhangi bir acı olmadan başı biraz ağır gelmeye başlar. Birkaç dakika içerisinde şoka girerek bir yaratığa dönüşür. Bana böyle birşey olmadı tabi. Uyandığımda başımda iki asker bekliyordu. Benim kollarımdan tutarak araştırma yerine götürdüler. Geçen girdiğim odanın yanından geçip aşşağı katlara indirdiler. Aşşağıda bir sürü çeşit yaratık vardı. Hepsi kafeslerde tutuluyordu. Kafeslerin ortası boştu. Sanki arena gibi yapılmıştı. Ortada Kardos vardı. Şey... Ona herşeyi anlatmak zorunda kaldım. Dönüşümümü anlattım. İnsanları yaratığa çevirdiğini bildiğimi söylemedim sadece. Kapıdan içeri girdiğimde kardos bir kafese yaklaştı. Kafesi açtığında içeride Charlie'yi gördüm. Charlie bana baktıktan sonra üzerime doğru koşmaya başladı. Ama boğazına bağlanmış bir zincir onu engelledi. Charlie kendini ileri ittirmeye, yaratık gibi sesler çıkartıyordu. Kardos bana baktı. " Onu sakinleştir. " dedi. Ben hiçbirşey yapmadım. Charlie'nin Kardos'u ve diğer adamları öldürmesini istiyordum. Kardos karşıma geldi. " Beni dinle, burada insanları kurtarmaktan bahsediyorum. Bunu insanlık için yapmalısın " dedi. Charlie yavaşça sakinleşti. Charlie'yi tekrar kafese kapattıktan sonra Kardos " Başkaları da seni dinliyor mu ? " dedi. Ben olumsuz bir şekilde başımı salladım. Kardos bana bakmadan koşuculardan birisinin kafesini açtı. Koşucu ses çıkartarak üstüme gelmeye çalıştı ama boynundaki zinci yüzünden çıkamadı.  Kardos bana dönüp " Onu sakinleştir " dedi. Koşucunun gözlerine bakmama rağmen ona birşey diyemedim. Ben de sesli bir şekilde " Sakinleş ! " dedim. Koşucu pek aldırmış gibi görünmüyordu. Beni kafesin dışına aldılar. Aldıktan sonra Bir leşçinin'nin bulunduğu kafesi açtılar. Ben ikisine de bakarken boyunları zincirlerin yere düştüğünü gördüm. Koşucu hızla Leşçinin üstüne koşmaya başladı. Leşçi de koşucunun üstüne koşmaya başladı. Koşucu Leşçinin üstüne atladığı anda Boynunu ısırdı. Leşçi yerde yatıyordu. Koşucu ise Leşçinin üstünden kalkıp kafesin demirlerine vurmaya başladı. Leşçiye baktığımda boynundan kanlar akıyordu. Yüzünü haiffçe bana döndü. Aklımın içinde " Sadece... oğlumu korumak istemiştim... " diye bir ses duydum. Leşçi bana bakarak gözleri açık bir şekilde öldü. Leşçiye bakarken bir silah sesi duyduktan sonra Koşucunun da yere serildiğini gördüm. Kardos elindeki silahı beline yerleştirdi. Bana döndü. " Son sözü neydi ? " dedi. Ben hiçbir şey söylemedim. Kardos cebinden bir sigara çıkartıp ağzına koydu. " Sanırım şimdi bir yerlere gelmeye başladık. " dedi. Sigarasını çakmak ile yaktıktan sonra bana döndü. " Leşçiler yaratık olsalarda ölürlerken virüs vücutlarını terk ediyor. Ölürken tekrar insan oluyorlar. Ama sadece birkaç saniye yaşayabiliyorlar. Anlatabiliyor muyum ? " dedi. Ben başımı aşağı eğerek " Dün ne oldu ? " dedim. Kardos bana bir süre baktıktan sonra " Hatırlamıyor musun ? " dedi. " Sen bir çığlıktın. O yaratıkları buraya sen çekmiştin. " dedi. Cebinden bir çakmak çıkartıp sigarasını yaktı. " Senin yeteneğin çok işe yarayabilir " Bunu dedikten sonra beni tekrar odama götürdüler. Olivia'nın tartışma seslerini duydum ama onu göremedim.

306.Gün

  Sabahın erken saatlerinde birkaç asker beni apar topar kaldırdılar. Beni Konaktan çıkartarak bir araca bindirdiler. Araçta bana hiçbirşey söylemediler. Konuşmama da izin vermediler. Birkaç saatlik yolculuktan sonra, şehrin dışında bir yerde araç durdu. Kollarımdan tutarak beni araçtan indirdiler. Dışarıda kar fırtınası vardı. Soğuk rüzgar yüzüme sanki yüzlerce minik iğne batırıyordu. Fırtınanın ortasına doğru yürüyordum. Arkamda iki asker bana silah doğrultuyordu. İlerlemeye devam ettikçe Kardos olduğunu tahmin ettiğim birisini gördüm. Gaz maskeli bir şekilde askerlere bir takım emirler veriyordu. Ben yaklaşırken askerler sisin içinde kayboldular. Bazı araçların motor seslerini duydum. Araçlar etrafımızda çember oluşturacak şekilde park etmişlerdi. Kardos bana döndü. " Koşucuları çağır. " dedi. Askerler kollarımı bıraktıktan sonra " Neden böyle birşeyi yapacağım ? " dedim. " Bazı canlı koşuculara ve deney için kana ihtiyacımız var. " dedikten sonra tabancasını eline aldı. " Sana kibarca söylüyorum, çığlık at. ". " Bilerek yaptığım birşey değil. Kontrol ed..." Daha sözümü bitirmeden bir silah sesi duydum. Ardından karnımda çok büyük bir acı hissettim. Ellerim titreyerek baktığımda karnımdan kanlar akmaya başlamıştı. Birkaç saniye sonra istemsizce çığlık atmaya başladım. Ama bu çok tuhaf bir çığlıktı. Sanki çığlık atan ben değildim. Herşey ağırlaşmıştı. Kardos önümde tabancasını yavaşça aşşağı indiriyordu. Bense ağır bir şekilde karların üstüne düşüyordum. Yere düştükten sonra herşey yavaş yavaş normal hızına gelmeye başladı. Çığlığım ise normal insan çığlığına benzemeye başladı. Birkaç dakika içerisinde heryerden silah sesleri ve silahın ucundan çıkan fişeklerin parlamaları belirdi gökyüzünde. Kardos arkasını görüşümden çıkana kadar yürümeye devam etti. Karnımdaki acı çok fazlaydı. Kendimden geçmeden kısa bir süre önce bana bakan iki yüz gördüm. Gaz maskeli yüzler...

Salgın Günlükleri [Eski]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin