"O altınlar senin, boşansak bile sende kalacak." sert ve keskin sesi itiraz kabul etmeyeceğini belirtse de bunu kabul edemezdim. ''Kabul edemem böyle bir şeyi, gerçek bir evlilik yaptığında karına takarsın. Ailen bunları karın olmam sıfatıyla bana taktı." gözleri sözlerimle bir kat daha karardı. "Beni çileden çıkarma, o altınlar senin diyorsam senin. Hatta babamın sana verdiği toprak ve evde sana ait. Baştan anlaşalım benimle evli kaldığın sürece senin bütün masraflarınla ben ilgileneceğim. Boşandıktan sonrada hayatına yeniden başlamanda da yardım edeceğim."
''Buna hiç gerek yok ben başımın çaresine bakarım."
"Gerek, var ya da yok. Evlenmek için attığın imzayla tüm sorumluğun bana geçti. İki sene sonra boşanacak bile olsak evli kaldığımız süre boyunca davranışlarına dikkat edeceksin. İyi yüzümü gördün kötü yüzümle karşılaşmak istemezsin."
"Daha dikkatli olurum. Ne seni nede aileni utandıracak bir şey yapmam. Aileni hakkım olmadan ailem olarak kabullendim. Ayrılsak bile onları görmeye devam edeceğim. Her şeye tamam ama para yardımını kabul edemem."
"Yardım değil evli kaldığımız süre boyunca tüm masrafların bana ait. Boşandıktan sonrasına duruma göre bakarız." Sert bakışları biraz yumuşadı. "Elimden geldiğince sana yük olmamaya çalışırım. Çok masraflı biri değilimdir zaten." Sözlerime şaşırıyordu. Gözlerini kısıp yüzümü analiz ediyordu doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için. Boğazını temizleyip, "Bana yük değilsin dilediğin gibi harcayabilirsin." Samimiydi laflarında bunu gözlerindeki yansımamdan anlıyordum. "Asla böyle bir şey yapmam. Düğün yüzünden istemeden yeterince masrafa soktum zaten seni." İfadesi her saniye değişiyordu. Kimi zaman kaşlarını çatıyor kimi zaman yüzünde anlamlandıramadığım bir ifadeyle gözlerimin içine derince bakıyordu.
Değişmeyen tek şey boşanabileceğimizi söylediğimde gözlerinin içine yerleşen parlaklıktı. Haklı olarak benden rahatça kurtulacak olmanın sevincini yaşıyordu. Üzerimdeki altınlara bir bakış atıp sıkıntıyla nefes alıp dudaklarımı ısırdım bezgince. "Sorun ne?" sorusuyla gözlerimi ellerimden çekip yüzüne çevirdim. "Ne oldu?" sesi git gide endişeli bir hal alırken, "Yardımına ihtiyacım var? Takılardan tek başıma kurtulabileceğimi sanmıyorum." Yüzü eski halini alırken, "Bu muydu sıkıntın? Sen kıpırdamadan dur." Kafamı olumlu anlamda sallayıp yanıma gelmesini bekledim. Tepeme dikildiğinde "Teşekkür ederim yardımın için" diye fısıldadığım anda üzerime eğilmesi nefesimi kesti. Elinin sıcaklığını boynumda hissediyordum. Kurdeleyi sabitlemek için kullanılan iğneyi yakamdan çıkardığında hem ben hem o nefesine kavuştu. Benim gibi oda nefes almıyordu. Sıra diğer taraftaki iğneye geldiğinde bu sefer eğilecek olmasına hazırlıklıydım, ama nefesini boynumda hissetmeye hazırlıklı değildim. İlk defa karşı cinsle bu kadar yakından bir temas kuruyor buda delicesine utanmama sebep oluyordu. Yanaklarım gibi bedenimde alev alev yanarken yanıma oturdu. Nefesim hareketime yetmeyecek olsa da kıpırdanıp kendimi onun olduğu tarafa çevirdim. Kurdeleyi yakamdan kurtardığında ikimizde aynı anda derin bir nefes verdik. Aynı anda yapınca ister istemez gözlerimiz buluştu. Yüzü ne kadarda yakınımdaydı, fark ettiğim şeyle hemen kendimi geri çekip kafamı önüme eğdim. "Kaldır kafanı." Dediğinde gözlerim büyürken yanaklarım bir kat daha kızardı. "Kafanı kaldırmazsan boynundaki takıları çıkaramam." doğru söylüyordu, daha onlar vardı. Kaşları çatık tüm dikkatiyle boynumda ki takıları çıkarmaya çalışması komiğime gidiyordu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırsam da dudaklarımdan kaçan ufak kıkırtıya engel olamadım. Sesle birlikte boynumdaki takı ile boğuşmaya son verip yüzüme baktı. "Ne oldu?" gülen yüzümü gördüğünde bakışları yumuşasa da hala ciddiyetini koruyordu. Sen böyle ciddi ciddi bakarsan nasıl söylerim, ciddiyetini komik bulduğumu be adam?
"Yok bir şey." tek kaşı cevabımla kalkarken gözleri tekrar boynuma döndü. Nuran ablanın taktığı kolye kaldı bir tek boynumda oda boynuma tam oturuyordu. İki elinin sıcaklığını da boynumda hissettiğimde az önceki eğlenen halimden eser kalmadı. Soğuk soğuk terler boşalıyordu sanki bedenimden. Emre'nin de benden kalır yanı yoktu boynundaki damarlar gün yüzüne çıktı kendini kasmaktan. Kolye açılıp ellerinden kaydığı anda hızla yanımdan kalktı. Oh sonunda bitti dediğim sırada yatağın iç kısmına doğru döndüm. Kollarımdaki bilezikler yerli yerinde dururken serdiğim örtü neredeyse doluydu. Kollarımdaki bileziklerden kurtulurken Emrede bu sırada hava almaya balkona çıktı. Anlaşılan sigara kullanıyordu yanıma tekrar geldiğinde yoğun izmarit kokusu vardı. Tek sigarayla bu kokuyu elde etmesi oldukça zordu. Bir şey demeden diğer taraftan yatağa oturup kurdelelerin üstündeki altınları çıkarmama yardım etti. "Bunları da koy içine." elindeki poşeti yatağın üstüne döktüğünde, "Dur onları ayrı bir yere koyalım karışmasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbinin Sesini Dinle
RomanceAşiretle hiç bir bağlantısı olmayan saf temiz yürekli bir kız... Gözü kara korkusuz dediğim dedik bir aşiret ağası... Bu iki gencin komik, dolu zihin, tutku dolu aşk hikayesi sizleri bekliyor. (+18 Sahneler Mevcuttur..)